SURİYE, İDLİB'LE İNŞA OLUR MU?

Ayşenaz ÇİMEN

“Gerizler başından atlayamadım,
Döküldü cephanelerim toplayamadım.
Düşman galip geldi haklayamadım…
Ahbap, düşman oldu ben buna şaştım.”

Güzelim Ege türküsü, Türkiye’nin Ortadoğu’daki şimdiki halini yıllar öncesinden anlatmış aslında…

Dost olmuş düşman, düşman olmuş dost. At izi it izine karışmış.

Türkiye’m ise yalnız bir kurt…

*

Biliyorsunuz ki 1 aydır İdlib meselesi gündemden hiç düşmedi. Sınırlarımızın makus talihini belirleyecek olan İdlib, ya kanayan yaramız olacak ya da kabuk bağlayacak…

İdlib, yerel kayıtlara göre 2 milyon 400 bin civarında yerli nüfus, yaklaşık 1,3 milyon kişi de iç göçle gelmiş toplamda 4 milyona yakın insanın yaşadığı yerdir. İdlib’e düzenlenecek olası bir askeri harekattaise Türkiye sınırına gelecek mülteci sayısı ise3 milyon.

Türkiye’nin İdlib meselesinin huzura ermesi için istediği şeyler çok net aslında: Barış ve istikrarın sınırlarda kalıcı hale getirilmesini sağlamak, Türkiye’nin de karşı olduğu grupların bölgede güçlenmesini önlemek, çatışmasızlık bölgesinin ilanı ile ateşkesin sürdürülmesini sağlamak, olası yeni bir göç dalgasının önüne geçmek, PKK/PYD üzerinden Akdeniz’e uzanan bir terör koridorunun önüne geçmek.

*

Türk Silahlı Kuvvetleri, Astana anlaşmaları çerçevesinde İdlib’deki gerginliği azaltmak için bölgede ateşkes gözlem noktaları kurulması çalışmalarını tamamladı.Yarısından fazlası eski El Nusracı'ların başını çektiği Heyet Tahrir el Şam'ın kontrolünde olan İdlib, Astana süreci kapsamında gerilimi azaltma bölgesi ilan edilmişti. Bu anlaşma kapsamında İdlib'te Türk askerlerinin görev yaptığı 12 gözlem noktası bulunuyor.Türkiye’ye ait gözlem noktaları 12, Rusya’ya ait gözlem noktaları 10, İran’a ait gözlem noktaları ise 7 tane.

TSK'nın, ateşkes gözlem misyonu için konuşlandığı noktaların birkaç kilometre karşısında Beşşar Esad rejimi ordusu unsurları ve İran destekli yabancı gruplar bulunuyor. Türkiye sınırına 40 kilometre uzaklıktaki Hader beldesinin Tel Eys köyünde kurulan ve sınıra yaklaşık 35 kilometre mesafedeki Anadan ilçesi kırsalında bulunan gözlem noktası, Halep'in batı kırsalına hakim konumuyla stratejik öneme sahip. İki nokta da rejim mevzilerine çok yakın konumda.

*

Peki İdlib’te hangi gruplar var?

Heyet Tahrir el-Şam, Huraşiddin, Cephet Tahrir Suriye ve Ulusal Özgürleştirme Cephesi.

Heyet Tahrir el Şam: Muhammed el-Cevlani liderliğindeki eski Nusra örgütü, El-Kaide ile bağlarını koparma kararı aldıktan sonra kendi ismini Cephet Fetih Şam olarak değiştirmiştir.

Hurras El Din: Bu grup hiç yoktan ortaya çıkan bir örgütlenmeye sahip değil. Köken olarak El Kaide bağlantılı oldukları ve Sünni Müslümanları savundukları söylenmektedir.

Ulusal Özgürleştirme Cephesi: Türkiye’nin İdlib’te doğrudan desteklediği grupların Türkiye’nin yönlendirmesi ile kurduğu bir çatı yapılanmasıdır.

Cephe Tahrir Suriye: Suriye silahlı rejim muhaliflerinden Ahrar El Şam ile Nurettin Zengi Tugaylarının birleşerek oluşturduğu bir savunma örgütüdür.

Türkiye bu kargaşayla nasıl mücadele ediyor peki? Bu sorunun cevabını vermek için çok fırın ekmek yemem lazım o yüzden cevabı sizlere bırakıyorum…

*

Dünya ülkeleri ise bu konularda iki gruba ayrılmış durumda. Türkiye-İran-Rusya cephesine karşın İngiltere- Fransa- Almanya- Ürdün –Mısır -Amerika Cephesi oluşturulmuş. Kim güçlü ise onun kazanacağı kesin, bu yüzden masaya herkes dişlerini bileyerek oturuyor. ABD ise Cenevre’de kendi kontrolünde bir masa kurdu, her yerde at koşturuyor adeta.

*

Peki sonuç olarak İdlib ’te ne olacak? Olması gereken şey ne?

Kremlin Sözcüsü Peskov, Recep Tayyip Erdoğan'la 17 Eylül'de Soçi'de görüşmenin, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in planlarında olup olmadığı sorusu karşısında, "Evet, böyle bir görüşme mümkün, hazırlıkları yapılıyor" cevabını vermişti. Önümüzdeki günlerde bu görüşme bekleniyor. Suriye konusunda görüşme trafiğinin artmasının sebebi, Şam'ın, bu ülkede cihatçıların elindeki son büyük yerleşim yeri olan İdlib'i geri almak için bir harekat hazırlığında olması.

Tahran görüşmesinin ardından ise Rusya lideri Putin, ülkenin topraklarının tamamında kontrol sağlamanın, Suriye hükümetinin meşru hakkı olduğunu vurgulamıştı. Ancak Rus lider, İdlib'deki sivil nüfusa dikkat çekip bunun da operasyonda hesaba katılması gerektiğini söylemişti. Fakat Türkiye’nin istediği ateşkes kararı çıkmamıştı. Erdoğan, Tahran zirvesinde yaptığı konuşmada “Türkiye, mülteci alma kapasitesini doldurdu.” sözleriyle gereken yanıtı vermişti, İdlib’de olası bir operasyon halinde, buradan gelecek olan sivillerin Türkiye’ye kabul edilmeyeceklerinin işaretini vermişti.

*

İdlib meselesini daha çok konuşacağız. Birkaç cümle ile anlatamayız. Suriye meselesi ile ilgili gelişmeleri anlık olarak takipte bulunmak isterseniz “DİPLOMATİK STRATEJİ” sitesinin analizlerini tavsiye ederim, objektif ve sahadan anlık gelen bilgilerle yazılan analizler oldukça kaliteli. Bu yazımda İdlible alakalı verileri sitenin yazarlarından Ferdi Güçyetmez’in “Dünyanın Yeni Çıkmazı: İdlib” analizinden yararlandım, mutlaka okumanızı tavsiye ederim.

*

Kısacası, İdlib’de olması gereken; Türkiye’nin ateşkes çağrısına Rusya ve İran’ın ılıman bakarak askeri müdahaleden ziyade sulh yolu ile bir çözümün aranmasıydı.İdlib’e askeri harekatın olması demek Afrin ve El-Bab’ın da sıkıntıya düşmesi demek, anlaşılanSuriye’de istenen şey çok başka…

Bu kördüğüm çözüldüğünde Suriye tamamen barışa kavuşacak mı sizce dersiniz?

İdlib; umarım yeni bir “IRAK KÜRDİSTAN BÖLGESEL YÖNETİMİ” projesine gebe değildir…

Umarım…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.