Başak Demirtaş, Pervin Buldan, Canan Kaftancıoğlu, Selvi Kılıçdaroğlu ve Dilek İmamoğlu’nun Selahattin Demirtaş’ın kitabından derlenen tiyatro gösterisini izlemeye gitmelerine “NE VAR Kİ? BEŞ KADIN SANATSEVER RUHUNU BİR ARAYA GETİRMİŞ.” Diye sevimli göstermeye çalışanları ağzım açık izliyorum.
Selahattin Demirtaş’ı tiyatro yazarı bir edebiyatçı yaptılar ya…
Bravo! Sazcıydı, sözcü oldu. Alkış…
O halde ben de unutulanları hatırlatmak için şu videoyu usulca buraya bırakıyorum, zira ben hiç unutmadım:
*
Toplumsal barış; terörle mücadele edilirse mi sağlanır yoksa teröristle müzakere edilirse mi?
Türkiye’nin (çok geriye gitmeye gerek yok) 7 yıl önceki halini hatırlatmama gerek yok, zira hatırlatınca kulağımı çekenler olabiliyor “NE GEREK VAR Kİ, DURDUK YERE HATIRLATIYORSUN!” diye.
Hatırlamak güzeldir, alınacak tedbirleri kuvvetlendirir, geçmişteki hatalarımızın tekerrür ederek önümüze gelmesine engel olur.
Başlayalım o vakit.
Türkiye gibi birbirinden farklı dinlere, dillere, etnik kökenlere sahip ülkelerde toplumsal düzeni sağlamak maharet ister. Sosyokültürel ve siyasal kırılmaların yaşandığı dönemlerde, terör bu maharetin bir numaralı düşmanı olmuştur.
Türkiye açısından büyük sorun teşkil eden bu durum karşısında, siyasi aktörlerin tutarsız tavırları terörle mücadeleyi kimi zaman müzakereye çevirmiştir. Bir devletin değişmeyen stratejileri olmalıdır, hangi siyasi parti iktidara gelirse gelsin bu stratejik hamleler değiştirilmemelidir. 90’lı yıllardaki terörle mücadele yöntemleri ile 2009-2013 yılları arasındaki sürece bakıldığında arada uçurum kadar fark vardır. Ve yine günümüz şartlarına bakıldığında özellikle 2016 yılından bu yana savunma sanayideki gelişmeler sayesinde yurt içinde terör unsurlarının çoğunun diskalifiye edildiği görülmektedir.
Gönlüm ister ki, Türkiye terörle mücadelede hep bu çizgide gitsin hatta daha da ötesine geçsin.
Fakat bir yandan ana muhalefetin bu ÇÖZÜM SÜRECİ sever çizgisi beni ürkütmüyor değil…
*
Diyelim ki terörü bitirdik, toplumsal barışın aktörleri kim olacak? Malumunuz silahlı mücadele bitince masada bir müzakere süreci başlar ya hani; illa ki bir aktör, kanaat önderi, aşiret reisi ararlar ya!
“TOPLUMSAL BARIŞI SAĞLIYORUZ!” ayağına devletin karşısına kimi oturturlar?
Terör örgütlerini, müzakerelerde devletin karşısına oturtan şahsiyetlerin almış olduğu eğitimden şüphe ederim. Bakınız, istihbarat teşkilatları terör örgütleri ile espiyonaj faaliyetlerinin bir tık üst seviyesinde görüşebilir ama devletler GÖ-RÜ-ŞE-MEZ!
Bu yüzden toplumsal barış, müzakereler ile getirilemez çünkü müzakerelerin temelinde, kan emici terör örgütü PKK vardır.
İstediğiniz kadar sazlı sözlü anlatın, terörizmin gerçek yüzünü ne yaparsanız yapın saklayamazsınız.
*
Toplumsal barışa dair, Türkiye tarihinde yapılan birkaç siyasi çalışmadan bahsederek yazımı sonlandırmak istiyorum:
Rahmetli Erbakan’ın toplumsal barışla ilgili yaptığı bir çalışmada “Kürt Meselesi”, “Terör Meselesi” ve “Güneydoğu Anadolu Meselesi” şeklinde bu konuyu 3 ayrı başlıkta incelemiştir. Güneydoğu Anadolu Meselesi; bölgesel dengesizlikleri, Kürt Meselesi; sosyokültürel hakları ve ihlalleri, Terör Meselesi; uluslararası desteğe sahip şiddeti/terör örgütünü ve buna mukabil güvenlik politikalarını ifade etmektedir. Toplumsal barışa dair başka bir çalışma ise İsmet İnönü tarafından oluşturulmuştur. 1925–1938 yılları arasında doğu ve güneydoğuda ayaklanmalar gerçekleşirken dönemin yöneticilerince hazırlanan raporlar çerçevesinde Şark Islahat Planı oluşturulmuş, doğu ve güneydoğudaki nüfusun kontrol altına alınması için bir göç politikası yürütülmüştür.
Her iki siyasi liderin de geçmişte yapmış olduğu çalışmalar; toplumsal barışı ne kadar sağladı bilemiyorum. Katıldığım yönleri de var eleştirdiğim yönleri de…
*
Hedefiniz terörün bitirilmesi olursa bitiremezsiniz fakat hedefiniz terörün beslendiği kaynakları kurutmak olursa ya da terörün yetişebileceği, yeşerebileceği alanı ortadan kaldırırsanız terörü bitirmiş olursunuz. Bu toplumsal barışın çok çok ötesinde; donanımlı bireyler yetiştiren, sosyal destek noktaları hesaplanmış bir eğitim ve ekonomik standartların yüksekliği ile mümkündür.
Toplumsal barış; terörün bitirilmesi için art niyetli siyasiler tarafından kullanılan bir maskedir. Ve bu maskeyi takan herkese dikkat edilmesi gerekir.
Yoksa toplumsal barış, Türkiye’nin kanayan yarası olan terörizmin bitmeyen bir kaynağı olabilir.