Taşeronluk, bölücülük ve ihanet onların şiarı…
RTE ve AKP’deki işbirlikçilerinin “çözüm”le şımartıp azdırdığı bu kitle, içimizdeki tatlısu solcularının desteğiyle ve komünist çetelerin silahlı organizasyonları ile ülkeyi karanlığa götürüyor.
TBMM kürsüsünde “Türkiye milleti” diyecek kadar küstahlaşan bu soytarılar, dışarıda “yalnızlaşmış” Türkiye’nin içinde bulunduğu kaostan faydalanarak Güneydoğu’yu savaş alanına çevirdiler, isyan bayrağı açtılar!
Tarih boyu masum Kürt halkını eşkiyalık ve kirli hesapları ile acıdan acıya, isyandan isyana sürükleyen bu devşirmeler, yine ateşle oynuyor. Üstelik de Türkiye Cumhuriyeti’nin anayasa ve kanunları içinde elde ettiği “legal” görünümüyle, demokrasi yalanıyla…
Diyarbakır’da bu devşirmelerin hepsi bir araya gelip höykürmüş yine…
HDP’nin “Eşbaşkan” etiketli Kürtçü Demirtaş, Yüksekdağ ve Kürkçü ile DBP’li Yüksek, Dicle ve Irmak, Davutoğlu ve Erdoğan’a demediklerini bırakmıyor.
Malum medyanın seçimde “çalgıcılığını” öne çıkarıp insancıllaştırdığı Demirtaş, gerçek bölücü yüzünü gösterip askerlerin “süpürme harekatı” için “Siz kimsiniz ya? Kimi nereden süpürüyorsunuz? Bu toprakların ancak kanalizasyonunu temizlersiniz” gibi boyunu aşan laflar edebiliyor.
Merak ediyoruz, önüne gelene hakaretten dava açıp tutuklatan RTE ve Davutoğlu, Demirtaş’ın “Putin'e bir iki gün meydan okuyup süt dökmüş kediye dönen Başbakan ve Cumhurbaşkanı, Musul'a asker gönderip dünyaya meydan okuyup sonra pısırık pısırık askerlerini geri çeken Cumhurbaşkanı, İsrail'e "One Minute" deyip 20 milyon dolara anlaşan Cumhurbaşkanı, sıra Kürt halkına gelince mi kabadayı kesiliyorsunuz?” sözlerine ne yapacak?
Sözde Kürdistan ve bebek katilinin serbest kalması için bölgeyi savaş alanına çeviren PKK/HDP/DBP, niyetini açık açık anlatıyor: “HDP hem parti programında hem seçim beyannamesinde, hem parlamentoda Türkiye'nin yönetim biçiminin ne olması gerektiğini söylemiştir. O da öz yönetimdir. Partimiz. AKP hükümetinin bugün Kürt halkına karşı açmış olduğu savaşta Kürt halkının yanındadır.”
Bu densizler alemi kör ve sağır sanıyor galiba… Güneydoğu’da kendi halkına eziyet eden, esnafına dükkan açtırmayan, okulları yakan, yollara bomba döşeyen bu bölücü tayfası nasıl bir “savaş”tan bahsedebiliyor?
Kobani bahanesiyle 10 bin teröristin eğitip şehirlerimize yerleştiren, hendekler kazdıran bu kafaya daha ne kadar göz yumacağız?
Bu devletin savcıları, yetkilileri neden olanı biteni seyretmekle yetiniyor? Açın davalarınızı ve kapatın bu bölücü partileri…
Lafa bakın lafa: “Siz ne kadar aciz, ne kadar zavallı olduğunuzu ortaya koydunuz. Operasyon yaptığınız her yerde korku değil, coşku havası hakim.”
Utanmadan hala “Kurşunlu Camii'ni devlet güçleri yaktı” diyebilen bu soysuzlar, dün Yüksekdağ adlı sicilli komünistin dediği gibi halkı ve Kürt gençlerini “bulunduğu her yerde onurlu, görkemli direnişi sahiplenmeye çağırıyor”…
Hele şu katmerli yalanına ne demeli: “Kimsenin malını çalmadık, toprağını işgal etmedik, gasp etmedik, kimsenin köyünü yakmadık…”
Yahu dönüp kendinize bir bakın, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin topraklarını işgal ediyor, okullarını yakıyor, polis ve askerine saldırıyor, halkı evlerine kapatıyor, belediyelere çöpleri bile toplatmayıp halkınıza zulüm ediyorsunuz, daha ne olacak?
Utanın, postal yalayıcı Barzani bile sizden bıkmış, “PKK, Kuzey Irak’ta 500 köyü işgal edip halkı sürdü” demedi mi? Bölgenin insanları sizin baskınızdan bıktığı için hergün başka yerlere göç etmiyor mu?
Şu sözler bile onların teröre yardım ve yataklık yaptığının delili değil mi?
“Gençler hendek kazıyormuş, halk barikat kuruyormuş, başka bir yol gösterin onu yapsınlar!”
Sonra sokağa dökülüp “PKK halktır, halk burada” sloganları atıyorlar.
Kapatın bu partileri ve adalete teslim edin bu hainleri!