Bütün kameralar üzerinde, bütün haber kanalları 45 dakika canlı yayındaydı.
Yiğitçe medyanın karşısına çıktı, anlattı.
Türkiye’nin günümüzde yaşadığı bütün meselelerine parmak bastı.
Devleti kanatları altına alan Devlet’in adeta “30 Ağustos Zafer Bayramı Nutku”ydu!
Tecrübe, sabır, liyakat, vatan sevdası, geleceğimize dönük tehdit ve tehlikelere karşı alınacak tedbirler, çareler…
Anlattı, açıkladı… Her soruya net cevaplar verdi.
Tek tek, hece hece…
15 Temmuz gecesi gösterilen “milli direniş”i ateşleyen liderdi. Türk milletinin “mukavemet ve mukabele” göstermesini tetiklemişti!
Milletin güven ve teveccühünü, öngörüsü, teşhisi ve tedbirleri ile yıllar öncesinden açıklayarak tescilledi.
Mesele artık “oy” falan değil, “memleket meselesi” idi.
“Son vatanımız”, Türk’ün ebedi yurduydu, “kaderi”ydi! Değiştiremeyeceğimizi, terk edemeyeceğimizi bir kere daha ilan etti.
“Bir gecede dilimizi değiştirip maziyle bağımızı kopardılar” yaygarası yapan yobazlara verdiği cevap şamar gibiydi:
“29 Ekim 1923; geçmişten keskin bir kopuş olmayıp, bilakis asırlarca süregelen Türk-İslam mefkûresinin yeni bir yorumu, yeni bir soluğu, yeni bir mimarisidir.”
O’nun “Türkiye’miz, Çanakkale Savaşı’nda “size taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum” seslenişiyle korkuyu ve manevi çöküntüyü yenmiş bir kahramanlığın mahsulüdür” sözüne kimin itirazı olabilir?
Memlekette olan bitenin hikâyesi de Devlet Beyin şu sözlerinde:
“Türk milletinin bin yıllık kardeşlik ve kaderdaşlık mirasını çekemeyenler tıpkı leş avcısı akbabalar gibi etrafımızda dönmektedir.”
“Türklüğü namus bellediği topraklarından çıkarma, bu olmuyorsa birbirine düşürme ve bölme planları güncellene güncellene bugünlere ulaşmıştır.”
Bilhassa 20 Temmuz’dan bu yana akan kanın müsepbipleri, “Cinayet nöbetinde birbiriyle yarışan terör örgütleri aslında zalimlerin ürettikleri nefret, haset ve husumet salgınını taşımak ve temsil etmek için rekabet halindedir.”
Türkiye’nin Suriye, İran, Rusya politikalarına ve gelişmelere dikkat çekti. ABD’nin kaypak FETÖ ve PYD oyunu ve Fırat Kalkanı operasyonu hakkında görüş belirtti. Sınır ötesi harekâtın haklılığını anlattı ama IŞİD’ten boşalan alana PYD’nin yerleşmesine asla izin verilmemesi gerektiğini izah etti.
Söz konusu vatansa gerisi teferruattı! “Şu anda her türlü siyasi ve ideolojik beklenti ikinci plandadır” dedi.
PYD/PKK’nin her zeminden kökünün kazınmasının gerektiğini bildirerek Menbiç’in kontrolünü istedi.
“Bu riskli dönemde TSK’nin operasyonu gereklidir” dedi ve ekledi: “ABD’nin ortak düşman olarak IŞİD’i gösterip PYD’yi perdelemesi, FETÖ’yle ilgili hala üç maymunu oynaması sorumsuzluk, hukuksuzluk, aynı zamanda utanmazlıktır.”
TSK’nin başarılı olması için MHP’nin her türlü katkı ve desteği vereceğini tekrarladı: “Kahramanlarımıza diyorum ki, ne kadar katil örgüt varsa gidin bulun, alayını birden imha edin. Biz yanınızdayız, biz sonuna kadar arkanızdayız.”
FETÖ’nün; PKK’yla işbirliği ve IŞİD’le akrabalığını, terörle mücadeleyi kasten savsaklamasını, asker kılığındaki hainlerin karada, havada teröristleri görmezden gelmesinin aslında ihanetin nasıl derinlere tutunduğunu gösterdiğini anlattı.
“Üst akla, milli akılla cevap vermenin zamanı da çoktan gelmiştir.” dedi.
Gaziantep’te canlı bombanın patladığı gece, 3 bine yakın Suriyeli muhalifin operasyon için sınır ötesine geçtiğini, Cerablus operasyonuyla Gaziantep saldırısının eş zamanlı gerçekleştiğini açıkladı.
FETÖ tehdidinin boyutunu izah etti, uyardı. Gözaltıları, tutuklananları, firardaki askerleri, meslekten atılanları anlattı. Olayın vehameti şuydu:
“Fetullahçı terör örgütü 79 milyon Türk vatandaşını tutsak almak istemiştir.”
Van, Elazığ, Bitlis, Gaziantep, Şırnak, Bingöl, Diyarbakır, Cizre ve Hakkari’de yaşanan ağır ve insanlık dışı terör saldırılarının 15 Temmuz FETÖ kalkışmasının bir uzantısı, bir parçası, bir devamı olduğunu anlattı.
“Yenikapı uzlaşması”nın sürekliliğini ve FETÖ’yle mücadelede yeni mağdur üretilmemesi gerektiğini vurguladı.
AKP’yi ortak akla, demokrasi ve hukuka davet etti.
“Türkiye’nin 1923 kuruluş ruhundan, milli ve üniter devlet çizgisinden ayrılmayacağını” deklare etti.
MHP’nin Türkiye ve Türk milleti için var olduğunu, Türk milletine savaş açan, suikast düzenleyen terörizme karşı etkili tedbir ve tekliflerinin hükümet tarafından kulak ardı edildiğini, 21 Haziran 2010’da Cumhurbaşkanı Gül’e sunduğu 7 maddelik öneri setini, 22 Mart 2016’da Grup toplantısında paylaştığı 8 maddelik mücadele strateji ve yöntemini hatırlattı.
Ve… FETÖ’nün 2009’da Türkçe Olimpiyatları kumpasını, kendisine gönderilen kişileri, daveti reddetmesini ve ondan sonra MHP’ye kurulan tuzakları bir bir açıkladı. Nasıl dinsiz imansız ilan edildiğini, partinin nasıl değişime sokulmak istendiğini tek tek izah etti.
MHP’de bir tek FETÖ’cünün barınamayacağını ilan etti.
Polemik konusu olan “adli yıl açılışı”na katılacağını açıklayarak olayı “Devlet iradesiyle” yorumlayıverdi:
"Başta Barolar Birliği olmak üzere anamuhalefet liderinin de madem ki Cumhurbaşkanı ile 15 Temmuz sonrası Türkiye'nin gündemini konuşmak için Beştepe'ye gidiyorlarsa Beştepe'nin içerisindeki bir salona gitmekte hangi tür sakıncayı görüyorlar onu da anlamak zordur."
Ve “Devlet”, devleti kanatlarının altına aldığını ilan etti:
“Türkiye Cumhuriyeti devleti sahipsiz değildir, Türkiye'nin bölünmesine, parçalanmasına müsaade edilmeyecektir. Edenler olursa, onları da karşımıza alır var olan gücümüzle milliyetçi ülkücü hareket olarak her türlü mücadeleyi kanla, canla veririz.”
Aldınız mı mesajı?