Bu gün yaşadıklarımız kadınlarımızdan değil, erkeklerin çok fazla önemsedikleri işleri kadınların yapamayacağına inandıkları için, ne pahasına olursa olsun iktidarı elinde tutmak istediklerinden kaynaklanıyor.
Bilmiyorum.
Erkekler her şeyin erklertarafından şekillendirilmesi doğru olacağına inanmaları, işlerin kadınlar tarafından çözülmesine imkanının önünü kapatmıştır.
Şöyle bütün dünydyı gözden geçirip Dış politika ulusal ve ulus üstü birdiplomatik zeminde kadınların etkinliği, toplumsal bütünlüğe dair, ülke / millet çıkarları esas alınarak yapılması elzem olan bir milli
siyaset anlayışının ve insanlık adına Devleti yönetmesine ihtiyaç var.
Böylesine talip olan erk, özünde insanı temel
almadan bir siyaset uyguluyorsa uygulanan siyaset, ne ilahi ne de beşeri bir anlam taşır. Gelecek için de ümit vadetmez. Türkiye’de, siyasal hareketlere dönüştürülmüş
sosyolojik aidiyetler, kültüre ve tarihi bakış açısına, gelecek idrakine sahip olamadıklarından, siyasi alanda kısa vadeli başarılar yakalanmış olsa da; Türk milletinin tarihi de siyasi çıkar öbekleri arasında simgesel şiddetin bir aracı haline dönüşmektedir.
Oysa Türk medeniyetinin temelinde var olan, insan ve kadın konusunda Türk milletinin medeniyet hafızasında yer alan bilgilere sahip olsalardı, gerçek tarihten yoksun olan siyasiler, ülkemizde yonetimi elinde bulundurmasa, milli kodlaradan haberdar olsalardı, ülke ve devlet çıkarlarımıza bilmeden, anlamadan milli siyaset yolları şahsi heves ve çıkarları noktasında gayrimilli politikalar uygulamazlardı.
Bu gibi durumlar, bizim gibi ülkeleri
içinden çıkılması güç beka sorunlarına götürdüğünü anlamalıyız. Kendiniz olmadan kendi çıkarlarınızı koruyamazsınız.
Türkiye’nin ve dünyanın ilk beşini zor geçireceği, karmaşık bir on yıla girdiğimizi söylerken, liyakatli devlet sadakati olan kadınlarımızın yolunu açmalıyız. Kadınlarımızı, toplumun
kendisine biçtiği ev hanımlığı, annelik rolleri dışında kamusal hayata girerek siyasi hakları kazanması ancak demokrasi, insan hakları, eşitlik kavramlarının gelişmesi sonucunda ve bunların doğal bir uzantısı olarak
gerçekleşecektir.
Türkistan coğrafyasında bu birikim yeterince vardı. Türk Devletlerinde kadınlar geniş ölçüde
siyasi haklara sahipti. İslamiyetin kabulü ile birlikte Türk kadını siyasi hakları kullanma açısından bazı sınırlamalara tabi oldu. İslam hukuku kurallarının dar anlamda yorumlanması sonucunda kadınlar daha önce var olan, kullandıkları bazı haklardan mahrum olmuşlardır.
Meşrutiyet döneminde kurulan bazı kadın
dernekleri ve basın, Osmanlı kadını genel anlamda kadın
haklarını arama yoluna gitmiş ve bu dönem de siyasi hak
talebini dile getirmişlerdir.
Ancak Türk kadınının tarihsel kendi medeniyet kodlarında yer alan, Tomris hatun gibi başkomtanlık ve devlet başakanılığına varan
siyasi hakları kazanması Cumhuriyetin ilanından sonra yapılan kanunlarla
gerçekleşmiştir.