Türkiye elektrik enerjisinin %33,7’sini hidroelektrik santrallerden %28,2’sini doğalgaz çevrim santrallerinden, %27’sini termik santrallerden, %7,7’sini rüzgar santrallerinden geri kalan bölümünü ise diğer kaynaklardan karşılamaktadır.
Elektrik enerjisinin yaklaşık %40’ı ithal kaynaklardan (doğalgaz, kömür, motorin, fuel-oil) üretilmekte, %60’ı ise yerli kaynaklar vasıtasıyla üretilmektedir.
Görüldüğü üzere özellikle elektrik üretiminde dışa bağımlılık halen yüksek noktadadır. Bu bağımlılıkta en önemli etkene ise doğalgaz çevrim santralleri neden olmaktadır. Zaten ithal edilen doğalgazın büyük bölümü elektrik enerjisi üretimi için kullanılmaktadır.
Türkiye elektrik enerjisinde dışa bağımlılığını bir an önce azaltacak politikalar geliştirmelidir. Elektrik enerjisinde %40’a varan dışa bağımlılık stratejik açıdan ülkemiz için çok büyük handikaptır. Bunun için enerji üretimi çeşitlendirilmeli ve yerli kaynaklara ağırlık verilmelidir. Türkiye özellikle hidroelektrik, nükleer hammaddeler, rüzgar enerjisi, jeotermal ve güneş enerjisi açısından son derece zengin bir ülkedir.
Nükleer enerji çeşitli riskler barındırsa da zaten Türkiye’ye yakın bazı ülkelerdeki nükleer santraller ülkemiz içinde risk teşkil etmektedir. Ayrıca komşu ülkelerden birçoğu zaten nükleer enerjiye gittikçe önem vermekte ve nükleer reaktörler edinmeye çalışmaktadır. Yani ülkemizde nükleer santraller kurulsa da kurulmasa da zaten risk altındayız. Ayrıca nükleer santrallerde çok güvenli koruma önlemleri mevcuttur. Çernobil'de Sovyetler standartlara uygun bir santral inşa etmedikleri için nükleer sızıntı yaşanmıştı. Günümüz teknolojisi nükleer sızıntıya karşı önlem alabilecek kadar gelişmiş durumdadır. Nükleer santraller ülkemiz için artık bir zorunluluk haline gelmiştir. Muhakkak Türkiye’nin bu alanda kendini geliştirmesi ve nükleer teknolojiyi tanıması gerekmektedir. Nükleer teknolojiyi elde eden Türkiye’nin zamanla caydırıcılığı da daha fazla artacaktır.
Türkiye’nin hidroelektrik potansiyeli incelendiğinde yine aşırı derecede zengin bir potansiyele sahip olduğunu görüyoruz. Son dönemde bir çok akarsu üzerinde devasa barajlar yapılarak hidroelektrik santraller devreye alınmıştır. Yine enerjide dışa bağımlılığı artırmak için doğayı fazla tahrip etmeyecek hidroelektrik projelere ağırlık verilmelidir.
Yenilenebilir enerji kaynaklarına gelince özellikle gelişmiş ülkeler enerji yatırımlarında bu alana son derece önem vermektedir. Özellikle rüzgar, güneş ve jeotermal enerji kaynaklarına ülkemizde de son dönemlerde önemli yatırımlar yapılmaktadır. Bu alana yapılan yatırımlar devlet tarafından teşvik edilmeli ve enerji üretiminde bu alanın payı artırılmalıdır.
Elektrik enerjisi olmadan bir çok hizmeti yürütmek imkansız hale gelmiştir. En kötü senaryoya hazırlıklı olmak adına enerjide dışa bağımlılığı azaltmak zorunluluktur. Örnek verecek olursak Rusya ve İran’ın doğalgazı kestiği bir anda ülkenin ısınmayı geçelim elektrik enerjisi ihtiyacını karşılamak mümkün değildir. Bu durumda geri kalan üretim ihtiyacı karşılayamayacağından ülkedeki tüm elektrik sisteminin çökmesi ve ülkenin karanlığa gömülme ihtimalide vardır.
Enerji alanında yapılan dev projelere rağmen gelişmekte olan Türkiye’nin çığ gibi büyüyen enerji ihtiyacı karşılanamamaktadır. Bu nedenle devletimizin nükleer santrallere, hidroelektrik santrallere bu denli neden yatırım yaptığını ve bu alanda projeler üretmeye çalıştığını iyi analiz edebilmek gerekir.
Not : Kullanmadığımız lambaları, elektrikli makineleri kapatalım. Özellikle çamaşır makineleri, bulaşık makinelerini gece çalıştırmak gerekir. Çünkü gece geç saatlerde tüketim az olduğundan genelde yerli kaynaklarla elektrik üretiliyor. Elektrik enerjisine olan talep arttıkça ithal kaynaklı doğalgaz çevrim santralleri devreye alınıyor. Ne kadar az enerji harcarsak ithal kaynaklarla o kadar az elektrik üretiriz.
TASARRUF ŞART…