Patrikhane, tarih boyunca başımıza dert olmuştur. Tarih boyunca başımıza sorun olması için Türklük düşmanları tarafından desteklenmiştir. Vatikan gibi bir devletçik olması için, dini bir merkez olması için var gücüyle, Türklük düşmanları tarafından yalnız bırakılmamıştır.
Büyük Türk Milliyetçisi Gazi Mustafa Kemal Lozan'da, "O fesat yuvasının yeri burası değildir." Diyerek alın, taşıyın, kendi topraklarınıza demesi. Bütün Ortodoksları ayaklandırmış, delegasyon dahil, dünyanın her yerinden papazlar, tarihte yapmış olduklarından, Kurtuluş Savaşı sırasındaki finansörlüklerinden, bölücülüklerinden, her türlü müptezellikten dolayı özür dilemişlerdir. Yeter ki Patrikhane İstanbul'da kalsın demişlerdir. Yaptıkları her türlü adiliği teyit etmişlerdir. Atatürk onların bu özürlerine istinaden bir daha kesinlikle böyle bir şey yapmayacağız dedikleri için fesat yuvası dediği Patrikhanenin kalmasına izin vermiş ya da mecbur kalmıştır.
Önemli bir tarihi husus da, Lozan konusu açıldığında Musul ve Kerkük birincil meseleydi diyenler, Gazi Mustafa Kemal'in, İsmet Paşa'yı Patrikhane olayında da uyarmış, tam yetkiyle yarıda görüşmeleri yarıda kes demiştir. Her nedense bu konu her açıldığında meselenin üstünü, pislediği yeri eşelediği toprakla örtmeye çalışan köpekler gibi meseleyi örtmeye çalışan tarihi zirzoplar vardır.
Özür haricinde, Lozan'da alınan bir kararla, bir daha asla Türkiye'nin içişlerine karışmayacaklarını, ekümenik isteklerini olmayacağını kabul etmişler. Lozan'ın özellikle 3. ve 4. maddeleriyle zapturapt altına girmeyi kabul etmişlerdir. Bu sözleri, anlaşmaları ne kadar imzalarlarsa imzalasınlar, hani bir söz vardır, "Orospunun içinde yana ateş, orospuluğunu yapana kadar yanarmış."
Öyle de oldu. Devamlı şekilde yanan ateşlerini 94 yıldır yasak olan doğurma işlemini gerçekleştirdiler. Gözü aydın Ortodoks dünyasının, gözü aydın Yunanlıların, gözü aydın İbrahimi Dinler diyerek diyoloculuğu meşrulaştırmaya çalışanları. Bu doğum Yunanlıların ya da Putin'in gizli başarısı. Nüfusun yüzde 99'unun Müslüman olduğun iddia ettikleri Türk topraklarına, dediklerini geçekleştirmek istedikleri can İzmir'imizi gavurlaştırmak için, Lozan'ı hezimet yapmak için hiçe sayarak İzmir'e metropolitan atayanlar büyük bir Cumhuriyet karşıtlığı yapmışlardır. Bunun hiçbir normal, sosyal, siyasi, hukuki açıklaması yoktur.
Hem de bu işler yapılırken mütekabiliyet esaslarını onların üstünlüğü olarak görülmüştür. Çünkü onlar Batı Trakya'da Türk ve Müslüman azınlığı ezerek, okutmayarak, Türkçe konuşmalarına izin vermeyerek, seçtikleri müftüyü bile kendi istedikleri arasından seçtirerek her türlü adiliği yaparken, biz onlara uyarak İzmir'e metrepolitan atamalarına izin veriyoruz.
Lozan'ı delerek, 94 yıldır doğurmasına izin verilmeyen Patrikhanenin bugün doğurmasına izin vererek, ötesinde ebeliğini yapan AKP, hiçbir Türk-İslam'ın kabul etmeyeceği kaçak bir doğum yaptırmıştır.
En son 1922 yılında metropoliy olan din kisvesi altındaki hain İzmir'i işgale gelen Yunan ordusunu kente girişinde karşılayan. İşgal kuvvetleri komutanının çizmesini ve Yunan bayrağını öperek... Sonrasında elindeki haçla Yunan ordusunu takdis eden. Ve bugün bile hatırlanan o meşhur vaazını veren, Türk düşmanı Hrisostomos Kalafatis'in yerine atıyorlar. Bu genetik ihanet sürmeyeceğini sanmak saflıktır. Şöyle diyordu Hrisostomos Kalafatis: "Evlatlarım, bugün İsa'nın en büyük mucizesini göstermiş oluyorsunuz. Bu uğurda ne kadar Türk kanı döküp içerseniz, o kadar sevaba girmiş olacaksınız. Ben de bir bardak Türk kanı içmekle, onlara olan kin ve nefretimi teskin etmiş olacağım. Bütün azizler arkanızda..."
1919'da İzmir'in işgali sırasında, yürek yemiş gibi konuşan bu ciğersiz, 9 Eylül 1922'de İzmir'i kurtaran Türk Ordusuna yalakalık yapmak için Sakallı Nurettin Paşa'yı, bağlılıklarını belirmek için gelen zevat, vilayetten çıkışında layık olduğu şekilde linç edilerek öldürülmüştür.
"Ben de bir bardak Türk kanı içmekle, onlara olan kin ve nefretimi teskin etmiş olacağım." Diyen bu köpek 1992 yılında Ortodoks kilisesi tarafından 'aziz' ilan edilmiştir. Bu olay bize, adamların Türk düşmanlığı konusunda genetik olarak ne boyutta olduğunu göstermektedir.
Şimdi bölesi müptezeller için, Türk kanı içmek istemeyi azizlikle ödüllendiren bir zihniyete doğumda ebelik yapmak nasıl bir anlayıştır?
Ortodoksların, tüm Türk ve Türklük düşmanlarının gözü aydın.
Rabbim gözleri, kulakları, kalpleri mühürlü olanların mühürlerini kırsın da, ayetinde, "Aklını kullanmayanın üstüne pislik yağdırırım:" (Yunus/100) dediği gibi ülkemizin üstüne pislik yağmasın!
Hala Lozan'ın gizli maddeleri olduğuna inanan sağcılar ya da Lozan'ı putlaştıran solcular, biraz anlamak için tarihimizi Türkçe okusalar, Türkçe anlasalar, Türkçe düşünseler, bizim için ne anlama gediğini, neleri içerdiğini, gerçekten tapu maiyetinde olduğunu anlarlar.
Her şeyi bildiğini sanan çenesi düşükler, Lozan gündeme geldiğinde, iki taratanda, hep Amerika'nın Lozan'da imzası olmadığını gündeme getirirler. Hadi tarihi bilmiyorsunuz, Amerika'nın masada oturmaması, taraf olmaması da size bir şey hatırlatmıyor mu? Akıl daneleri, boş başaklar!
Sağlıcakla kalın!
Fikri ATILBAZ