PKK'yla bir hayırda buluşmak, olan biten işlerde, hükümet işlerinde, yakılan, yıkılan PKK yuvalarının bulunduğu yerler için MHP'yi de suçlayan PKK'nın üst komuta düzeyinden Mustafa Karasu neden "Hayır" dediklerini açıklamış. Senin gibilerin hayır'ında hayır olmaz. Tüm ülke halkı biliyor ki, sizden asla hayır gelmez. Söylediğin demokrasi güçleri de sizin gibiyse -ki öyle- sizden hiçbir şey olmaz. O demokrasi gücünden de bir demokrasi çıkmaz. Bu yüzde yüz böyledir. Gerçektir.
PKK'dan hak olmaz, haklılar diyenler de onlarla ortak, Türk düşmanıdır. İşin doğrusu da, aslı da budur! Bu tam tamına bir ihanet konusudur. Varlığı gereksiz ve tamı tamına Türkiye'ye ihanet demek olan, şu ya da bu şekilde yani hanım ablanız gibi savunmakta (PKK'nın barajı geçmesi beni ilgilendirmez demektedir), bu ülkeye, şehitlerine yapılmış en büyük hakarettir. Bunun başka bir izahatı yoktur, mümkün değildir. İnsanın en büyük özelliği yaptıklarının yanında söyledikleridir. Ne yazık ki gerçek budur!
MHP Genel Başkanı Yardımcısı sayın Mevlüt Karakaya'nın açıklaması, halk oylamasına sunulan anayasa değişikliğine ilişkin: ("Bunu bir 'rejim değişikliği yapılıyor' şeklinde sunmak bilgisizlik değilse, çarpıtmadır. Bunun bir rejim değişikliği değil, hükümet sistemi düzenlemesi olduğunu herkes bilmelidir. Gerçek budur.") Karakaya, buna neden razı olduklarını, rıza gösterdiklerini şöyle açıklıyor. "Buradaki değişikliği Türkiye'ye ideal bir yöntem, ya da sistem geliyor diye değil. Mevcut yapının sürdürülemediğini ve beka sorununa bir kriz üretmesi riskinden dolayı diyoruz. Onun için bu düzenlemeyi yapmak zorundayız. 'Yapmayalım da kriz çıksın. Bu hükümet belki gider." Peki, hükümetle birlikte ülke giderse ne olacak? Bu soruyu soruyor musun? Asıl sıkıntı burada. 15 Temmuz başarılı olsaydı hangi anayasayı konuşacaktın. 15 Temmuz hemen bastırılamasaydı sokaklar da kan aksa ne olacaktı?"
İşte tam can alıcı nokta burasıdır. Şiddetten asla bahsetmeyen hoca kılıklı düzenbazın, son verdiği emirler ve söyledikleriyle ülkemiz az kalsın, bu ikircikli gurubun başı çekmesiyle yuvarlanıp gidecekti. Gerçek budur! Bu yüzdende Milliyetçi Hareket Partisi Lideri, Ülkücü Hareketin başı, girişilen bu oyunun Türkiye Cumhuriyetinin sonunu getirme, bitirme oyunu olduğunu görmüş ve bu kahpeliğe dur demenin gerektiğine inanmış, bu yüzden de Türk Milletine yol basçılığı yapmaya karar vermiştir.
Bu yaptığı hareket doğru bir hareket ve bu yaptığında sonuna kadar haklıdır. Türk yurdu korkunç bir oyuna kurban edilmek istenmiştir. Oyun görülmüştür. Bu oyun bizce önceden görülmüştür. 2010 yılı bunu dile getirdiğimiz halde, gözleri kapalı olanlar körü körüne cemaatin yanında yer almışlar ve Lider Bahçeli'ye karşı çıkmışlardır.
Bugün hasıl olan ortaya koyu bir durum, koyu bir balçık olarak, hatta çamur halinde ortaya çıkmıştır. Bu yüzden yapılması gereken, önümüze açılan çukura girmekten kaçınmak, tam bağımsız Türkiye'yi savunmak ve ayaklarımız üzerinde durmaktır. Aslolan gerçek budur!
Fetullah hoca denen zat şöyle buyurmuş: "Yazarlar, yayın yöneticileri, televizyonlarda program yaparlar, nazımızın geçtiği arkadaşlar ses tonlarını yükseltmeseler. Sevgi ruhu harekete geçmeli. Denen her şeye bir laf yetiştirme yerine, dövene elsiz, sövene dilsiz olsak... Yunus edasıyla, üzerimize sopa ile gelene kollarımızı açsak. Açsak da, kucaklaşsak... Biz bu güzelliği 90`lı yıllardaki diyalog sürecinde yaşadık. Yine buna ihtiyacımız var. Herkes, mülahazalarını bir daha gözden geçirmelidir."
Kimse kusura bakmasın, Allah, sizi yıkmak isteyene karşı koymayın demez. Bu yüzden sağlıklı bir şekilde düşünüp, var gücümüzle, canımızı dişimize takarak "Evet" demek zorundayız.
Daha çok bazıları, Türk Milletini eziyet görmeye, teslimiyete davet ediyorsa bunun karşısında olmak zorundayız, bu adamın yanında asla olmayız. Bu yüzden herkes saflarını belirlemek zorundadır. Gerçeklere göre hareket etme zorunluluğumuz vardır. Türkiye ancak "Evet" dersek Türkiye olacaktır. Böyle biline!
Sağlıcakla kalın!
Fikri ATILBAZ