Bir konuda tenakuz içinde olanlar, söylemleriyle tezata düşerler, böylece kendisiyle çelişki yaşarlar. Yaptığı başka söyledikleri başkalaşır. Teoriyle pratik çatışması başlar. Her insanın başına gelebilir. Hatta bu tür insanlar bir şeyin faydalarından bahseder, faziletlerinden dem vurur, sonunda ama bu raya kadar bu makamı fazla eleştirtmeyiz der. Demokrasiyi anlatır anlatır, sonunda iş kendisine geldi mi bir anda değişir. Bir konu hakkında kendisiyle böyle tenakuz yaşayıp çelişkili davrananlar öyle çoktur ki, çevrenize baktığınızda, haberleri izlediğinizde hemen bunları görürsünüz. Gördüğünüz halde görmezden gelip başımıza geçiriyorsunuz.
Sigarayı içip, içkinin zararlarını anlatıp tam tersini yapanlar gibi. Çalışan demir paslanmaz diyerek evde yan yatan tosunlar gibi, kendisiyle çelişkiler yumağına sarılanlar, biraz edep, biraz haya… Millete, gençlere, çocuklara kötü örnek olmayın. Bile bile kötü örnek olacak zatlara değer verip, onları kilit noktalara taşımayın. Dikkat etmeniz gereken, bütün bunlara doğru deyip, tam tersini yapmamanızdır. İnsanın aynı konu hakkında iki ya da daha fazla değişik görüşü olur mu? Olan insanlar var. Bu yüzden ben bunu yapanlara politikacı diyorum. Çünkü çok yüzlüler. Hiçbir zaman siyasi olamazlar. Kendi içlerinde tenakuz yaşarlar, her olayda firiştek gibi dönerler. Naturalarında insanlık olduğu halde adamlaşamazlar, geldikleri bile gidemezler. Sadece ademoğlu sıfatından sayılırlar.
15 Temmuz gecesini, Türkiye ve Türk Milleti için, "Kara Cuma"ya çeviren darbeciler hain sayılmışlar ve Diyanet tarafından cenaze namazları kılınmaz diye açıklama yapılmıştır. Bu konuda tamamen hem fikiriz. Ancak beklentimiz başka. Duymak istediklerimizi duyamıyoruz.
"Cenaze namazı, ölen bir Mümin için kardeşleri tarafından yerine getirilen bir tezkiye ve duadır. Bu merasimde Müminler ölen kardeşleri için dua etmekte, ona hüsnü şehadette bulunmakta ve haklarını helal ettiklerini ilan etmektedir. Hâlbuki bu kişiler, giriştikleri eylemler ile sadece bireylerin değil bütün bir milletin hukukunu ayaklar altına almış ve böylece Mümin kardeşlerinin tezkiye ve dualarını hak etmemişlerdir. Bu nedenle ülkemizin meşru yönetimine başkaldırarak milletimizin ve devletimizin bekasını hedef alan, TBMM başta olmak üzere kamu kurumları üzerine bomba yağdıran ve acımasızca halka karşı silah kullanan ve bu sırada öldürülen darbecilere karşı Başkanlığımızca sala, teçhiz, tekfin ve üzerlerine cenaze namazı kılınması gibi din hizmetleri verilmeyecektir."
Açıklamada bulunup, hainlere dini hizmetlerin yapılmayacağını belirtenlerden beklerdik ki, bir gün için değil, bilfiil 1984 yılından beri Türkiye Cumhuriyeti Devletine silahlı bir ihanet içinde bulunan, mümin olmayan, güneşe tapan bir örgüt vardır. Asker, Polis, Korucu ve sivilleri hiçbir pişmanlık duymadan öldüren… yok etme öğütücüsü bir örgütün, insan bile denmeyecek meziyetlere sahip iki ayaklı hayvanlar için, ne diye PKK'lılar haindir, huzurumuza, güvenliğimize, birliğimize darbe yapmaktadırlar, bu yüzden cenaze namazı kılınmaz diye fetva vermiyor?
Onların leşleri için, merasim, dini tören yapılmasına ses çıkarmıyor, bazı yerlerde hainler mezarlığı yapılmadığı gibi, hatta onların leşleri için yapılan sözde şehitlik açılmasına razı oluyor, ses çıkarmıyorsunuz. Bu hangi dinde vardır. Bu davranış şekli ihaneti kabul etmek, meşrulaştırmak değil mi?
Niğde Üniversitesini adı Ömer Halisdemir diye değiştiriliyor. Yakışanı yapılıyor. Ancak yakışmayan, Türk düşmanlarını, bayrak düşmanlarını, Atatürk düşmanlarını, TC düşmanlarını, andımız karşıtlarını, nesebi gayrı sahih olanları sevindiren şeyler de yapılıyor; internet sitesinden TC, ibaresi olmak üzere Atatürk'ün portesi ve Türk bayrağı kaldırılıyor. Hemşerim rahmetli Ömer Halisdemir; TC, bayrak, vatan, Atatürk için şehit oldu. Siz şimdi adını üniversiteye verip, uğruna şehit olduğu değerleri yok sayıyorsunuz. Bu nasıl tenakuzdur? Bu nasıl bir riyadır? Bu nasıl bir ihanete sessiz kalmadır?
Efendiler, çelişkileriniz sizin olsun. Biz PKK'ya hain diyen, değerlerimize darbe indiren, vatanın birliğine, beraberliğine kast eden bir örgüt ilan etmeniz gerekmektedir. Biz sizden bu onurlu sesi duymak istiyoruz. Türk bayrağının camilerimizde asılmasını, yeniden hutbelerde "Allah indinde tek hak din İslam'dır" (Ali İmran/19) ayetinin okutulmasını istiyoruz.
Çok şey mi istiyoruz sayın Görmez? Ee sizde görün gerçekleri artık! Önemli olan herkesin kapı kulu değil Allahın kulu olduğunun bilincine ermesidir. Herkesin bilinçlenmesi duasıyla…
Sağlıcakla kalın!