"MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin onay verdiği bir konuda şüphe, ihanet arıyor iseniz ve safınızda bunların yanıysa gerçekten defolun gidin, ne haliniz varsa görün… Kemal Kılıçdaroğlu, Demirtaş, Fethullah Gülen, Doğu Perinçek size güven verecek, Devlet Bahçeli vermeyecek öyle mi? Allah belanızı versin. Size başka ne söylenir."
Şimdi bir de beraber hareket ettikleri adamlara bakalım. Bir Ülkücünün bu söze katılmaması mümkün mü? Hem de en ateşli savunucusu Kemal Kılıçdaroğlu'yla yürüyenler: (Diyorlar ki efendim sen Doğu da başka batıda başka konuşuyorsun. Batıda başka konuşuyorsun. Nereye gittiysem aynı şeyi söyledim, Hakkari'de Yerel Yönetim Özerklik Şartını getireceğiz dedim. Cumhuriyet Halk Partisi Kurultayında söylüyorum "CHP iktidarında Yerel Yönetim Özerlik Şartını mutlaka getireceğiz.")
Bütün bunları söyleyen Kılıçdaroğlu'na nasıl bir özerklik diye sormak gerekiyor?
Bu maddenin Avrupa Birliği standartlarına göre açıklanmasına bakalım.
"Şimdi bu şartı Avrupa kaynaklarına göre açıklayalım: "Bu amacın gerçekleştirmesinin yollarından birisinin anlaşmalar yapmak olduğunu düşünerek, Yerel makamların her türlü demokratik rejimin temellerinden birisi olduğunu düşünerek,
Vatandaşların kamu işlerinin sevk ve idaresine katılma hakkının Avrupa Konseyine üye Devletlerin tümünün paylaştığı demokratik ilkelerden biri olduğunu düşünerek, Bu hakkın en doğrudan kullanım alanının yerel düzeyde olduğuna kani olarak,
Gerçek yetkilerle donatılmış yerel makamların varlığının hem etkili hem de vatandaşlara yakın bir yönetimi sağlayacağına kani olarak, Değişik Avrupa ülkelerinde özerk yerel yönetimlerin korunması ve güçlendirilmesinin demokratik ilkele idarede ademi merkeziyetçiliğe dayanan bir Avrupa oluşturulmasında önemli bir katkı sağlayacağını düşünerek,
Bunun demokratik bir şekilde oluşan karar organlarına ve sorumlulukları bakımından, bu sorumlulukların kullanılmasındaki olanak ve yöntemler bakımından ve bu sorumlulukların karşılanması için gerekli kaynaklar bakımından geniş bir özerkliğe sahip yerel makamların varlığını gerektirdiğini teyid ederek…"
Biz bunun neresini Milli bir Devlet takipçisi olarak savunabiliriz. Bu tamamen bir zırva ve Milli Devletin çöküşüdür. Cumhuriyetin kurucusu ve savunucusu partiye böyle davranmak yakışıyor mu? Demek oluyor ki Türkiye, ismimizi, yönetim şeklimizi, içimizi, dışımızı Avrupa'ya ve Kürtlere teslim edenlerle doluymuş. Bu nasıl bir iştir? Ve şimdide birtakım kesimin desteği ile yine bu maddeyi savunuyorlar ve onun peşinden koşuyorlar? Bunu yapanlar, akıllarını peynir ekmekle yemiş olanlardır.
Onun için yazıya Kardeşim Yıdıray Çiçek'in yazısından aldığım son bölümüyle başladım. Lütfen herkes iyi okusun ve iyi düşünsün! Yani bunları savunanlar gibi akıllarını peynir ekmekle yemesinler.
Böyle konuşarak tam bağımsız Türkiye'yi savunuyoruz demesinler… İyi düşünsünler, Türkiye'yi bu hileli duruma düşürmeye çalışan solla hareket etmek ve onun arabasına binmek ne menem bir iştir. Bu Y-CHP kime, neye hizmet etmektedir? Bir parti hem bunları savunarak nasıl oluyor da hala öz kalabiliyor? Hem de kendilerini öz'ün özü sayanlar nasıl oluyor da bunların peşine takılabiliyor. Lütfen dikkat edelim ve istedikleri şeyi iyi bilelim, görelim!
Bu iş olmazsa karşımızdaki birlikteliğin, yanına egemen gücü alarak ilk yapacağı iş budur. Lütfen ama lütfen dikkat edelim, dikkatli olalım! Adamlar ne istediklerini ifade ediyorlar, Amerika'daki gibi bir başkanlık istiyorsanız buyurun getirin diyorlar. Hem Atatürk'ü, hem onunla yürüyenleri, hem Türkiye Cumhuriyeti tamamen silerek bu işe "Bizce olur" diyorlar! Milliyetçi geçinenlerde de bu adamların peşine takılıyor, Halk TV'nin kayıklarına biniyorlar? Bu nasıl bir iştir, nasıl bir kindir, böyle şey olur mu?
Bu işi çok dikkatli düşünmek zorundayız. Kimin ne dediğini çok iyi bilmek zorundayız. Aklı-ı selimi devreye girmeye çağırıyorum. Dün, bu isteklerin hepsini beraberce isteyenler, bugün ayrıldılar. Çok dikkatli olmak zorundayız. Bu anayasal teklifi, değiştirmeyi kabul etmezsek yarın karşımıza çok büyük bir şekilde, el ele kol kola ve karşılarında tek muhalif grubun biz olacağımızı düşünün.
Lütfen birlikte yaşayan, güçlü bir Türkiye için "Evet" diyelim!
Sağlıcakla kalın!
Fikri ATILBAZ