Zaman nasıl da hızlı akar, isteseniz de ne yavaşlatabilir ne de geriye sarabilirsiniz. Pişmanlıklarımız, şunu şöyle yapsaydım yok böyle yapsaydım misali hayıflanmalarımız ve sonuç; geçmişi değiştiremeyiz işte…
Kararlarımız ve onların bedelleri…
Hırslarımız ve kurban ettiklerimiz…
Sebepleri ne kadar da çok Yaratan’ın önüne geçiririz çoğu zaman…
Ve Elhamdülillah Müslümanız, iyi mi…
Bir ömür Cenneti kovalarız şu üç günlük dünyada…
Konumlarımız, statülerimiz, elde ettiğimiz servetler hep onun içindir aslında…
“Hadi bakalım Cennete az kaldı dayan” motivesi…
Çekinmeyiz insanların duygularıyla oynamaktan ve şampiyonluk kupası için zekâmızı yarıştırmaktan…
Arama dünyada cenneti çünkü yok dünyada aradığın dese de Yaratan, yine de mecnun olmuşuz bir kere ve koşarız yokun peşinde…
Yaşamayı yarına bırakırken, yarına bir şansımızın olamayacağını hiç getirmeyiz aklımıza nedense…
Yaşama gayemiz, hayatta kalma sebebimiz nedir sizce…
Allah’a kulluk…
İçimizdeki açık hesapları kapatma dürtüsü…
Para, şan, şöhret, şehvet, servet, lüks arabalar-villalar…
Vatan, Millet, Ülke sevgisi…
AŞK…
Herkese bir ömür, herkese bir sermaye ve elinizde CÜZZİ BİR İRADE…
Dışınızda bir plan, adı KADER ve çizilmiş bu Kader’e rağmen ruhunuzda her şeyi yapabilirim coşkusu…
Hayat; bir deli bir veli olduğunuz zaman dilimi belki de…
En nihayet, ciğerlerinizi yaka yaka bir nefes; HUUUU!
Herkes tarafından sevilmek arzusu ve Peygamberimizin dahi öldürülmek istendiğinin unutulması…
Anlaşılabilelim diye anlaşılamaz tavırlar takınışımız…
Ağlamalar, gülmeler, başarılar ve başarısızlıklar, zayıf ve şişman geçirdiğimiz günler, biriktirdiğimiz bir yığın acı-mutluluk yani anı, düğünler-cenazeler-merasimler, okuyup bitirdiğimiz-hiç başlamadığımız ve bitiremediğimiz kitaplar, müptelası olduğumuz diziler-klipler-filimler-müzikler, hasımlar ve hısımlar…
Bir gün doğar, bir gün ölürüz işte…
Ve hakikat şu iki mısrada gizli efendi!
Bende günde beş defa görüşür müyüm ki seninle,
Kul olamamaktır sana, cihanda en büyük çile…
Gürkan KARAÇAM