PKK terör örgütünün yaşamını sürdürebilmesi için yıllık en az 2 milyar lira civarında nakit paraya ihtiyaç duyduğunu düşünecek olursak, terör örgütünün para kaynaklarına vurulacak ölümcül bir darbeyle, örgüt hayati lojistiğinden mahrum bırakılarak kendisini teçhizat ve donanım bakımından yenileyemez hale getirilebilir…
Madden kendisini yenileyemeyen terör örgütünün yeni militanlar kazanamaması için de bölgenin nüfus yapısında hızlı bir değişikliğe gidilerek oluşturulacak mahalle baskısıyla da şehir yapılanması çökertilebilir…
Peki, PKK’nın şehir yapılanmalarının etkisizleştirilebilmesi için bölgenin demografik yapısı nasıl değiştirilebilir…
Aslında bu sorunun cevabı, metropol şehirlerimizde son 10 yılda meydana gelen kontrolsüz(!) göçün beraberinde getirdiği değişim de gizlidir. Birilerinin çok daha önce planlı bir şekilde uyguladığı bu göç programını, Devletimiz ivedilikle uygulamaya sokacağı “Kontrollü Göç Programı” projesiyle lehine çevirmelidir…
Kontrollü Göç Programı Projesi kapsamında; bir milyon Doğu Türkistanlı’ya, yüz bin Sünni Çeçen’e, beş bin Ahıska Türkü’ne, otuz bin Suriyeli Türkmen’e vatandaşlık verilerek, terör örgütünün etkili olduğu şehirlerde iş ve iskân sağlanmalı, dahası bu vatandaşlarımızdan etkin ve elit korucu birlikleri oluşturularak da PKK terör örgütüyle yapılmakta olan silahlı mücadelede de yararlanılmalıdır…
Vatandaşlık verilerek yurda sokulan yeni yurttaşlarımızın eğitimiyle de hassasiyetle ilgilenilmeli, milli ülkü kazandırma-Türkçe Yeterlilik gibi detaylandırılarak uygulamaya sokulacak lokal geçici bir müfredatla da vatandaşlık bilinçleri ve yurt sevgileri pekiştirilmelidir…
Nüfus yoğunluğuna müdahalede, aynı anda bölücü terör örgütüne yakınlığıyla bilinen aileler, yurdumuzun farklı şehirlerine bir kanton oluşumunu sebep olmayacak şekilde dağıtılarak yalnızlaştırılmalı ve aynı eğitimden onlarda yararlandırılmalıdır.
Bu çağda böylesi bir programın uygulanması insanlık suçudur diye düşünen dünyadan bihaber zevata da “Irak Savaşı orta çağ da mı yaşanmıştır ve dahası Kerkük’ün demografik yapısıyla birileri Roma Döneminde mi oynamıştır” diye de biz soralım di mi…
Ayrıca, Kontrollü Göç Programı Projesi aynı zamanda etnik siyaset yapan bölücülerinde, “Bölgenin Sözcüsüyüz” iddiasını kökünden çürütüp çöpe atabilecek bir proje olacaktır…
Birinci ve ikinci Körfez Savaşları ile kontrolümüz dışında kontrollü bir şekilde gerçekleştirilen göçlerin dengelenmesi ve lehimize çevrilmesi aşaması geçildikten sonra bölgeye yapılacak yatırımlarla da bölgenin asıl sorunu olan işsizlik çözülebilecek ve Türk Devleti, sınırları içerisinde arzuladığı huzur ve güven ortamını temin edebilecektir…
Unutulmamalıdır ki PKK terör örgütünün finans kaynaklarının kontrolü dışarıdadır ve nükleer güç olmayı başaramamış bir Türkiye’nin hasımlarına diş gösterebilmesi bugünün şartlarında pek mümkün görülmemektedir. Bu yüzden, o güne hazır olana kadar ivedilikle uygulamaya sokulacak olan “Kontrollü Göç Programı Projesi” ile ancak arzulanılan hedefe ulaşılabilir. Etnik siyaset ve propaganda yapan unsurların er ya da geç plebisit talebinde bulunacağı göz ardı edilmemeli ve bunun bu proje ile şimdiden plebisit talebinin önü kesilmelidir… (Plebisit; anayasa değişikliği, yasaların kabulü gibi bazı önemli meselelerde halkın iradesini belirlemek amacıyla yapılan oylama…)
Ve son olarak;
Dinle efendi! Devlet işlerinde gösterilen merhamet, zaaf olarak görülür bilesin…
Gürkan KARAÇAM