Biz Müslümanlar…
Yüce kitabımız Kuran’ı Kerim’in, hakkı ve sabrı tavsiye eden ayetine uyduğumuz zaman dahi kurtuluşa ereceğimizi bildiğimiz halde…
Kimi zaman bir karış toprak, kimi zaman fındık kabuğunu doldurmayacak meseleler, kimi zaman milletler arası çekişmelerin bir tarafı olduğumuz için birbirimize sırt çeviren, o güzel Peygamber (s.a.v.)’in, kıymet bilmeyen mahcup ümmeti…
Bırakınız bütün bir hadislerini gözden geçirmeyi, sadece veda hutbesini gönlümüzün bir yerine yerleştirebilsek, ayaklarımız yere basar vaziyette hiçbir medeniyetin erişemeyeceği seviyelere erişmek hiçten bile değil halbuki…
O veda hutbesi ki bize neler öğütlemiş:
“Ey insanlar! Biliniz ki rabbiniz birdir, atanız da birdir.”
“Arap’ın Arap olmayana, Arap olmayanın Arap’a, beyazın siyaha, siyahın da beyaza hiçbir üstünlüğü yoktur. Allah katında üstünlük ancak takvâ iledir.”
“Cahiliye devrindeki her türlü faiz kaldırılmıştır, ayağımın altındadır. Fakat ana paranız sizindir.”
“Ey insanlar! Kadınların haklarına riayet etmenizi ve bu hususta Allah’tan korkmanızı tavsiye ederim.”
“Müslüman Müslümanın kardeşidir. Bir Müslümanın malı rızası olmadan diğer bir Müslümana helâl olmaz.”
“Herkes ancak kendi işlediği suçtan sorumludur. Baba oğlunun, oğul da babasının suçundan sorumlu tutulamaz.”
“Allah her varisin mirastan payını tayin etmiştir. Artık bir varisin diğer mirasçıları mahrum edecek şekilde vasiyette bulunulması helal değildir.”
“Benden sonra küfre ve sapkınlığa düşüp birbirinizin boynunu vurmayın.”
Peki biz bunlardan hangisini yapmıyoruz?
Daha O’nun ebedi aleme gidişinin üzerinden beş on yıl geçmiş olmasına rağmen Müslümanlar ayrılığa düşmeye başlamış… Efendimizin can arkadaşları bir iktidar savaşı uğruna şehit edilmiş… Aynı iktidar için çok kıymetli torunlarına kıyılmış…
Günümüzde ise perperişan haldeyiz…
Peygamberimizin üstüne basarak tembihlediği bütün kötü davranışlar mevcut halimizde.
Sünni-Şii başta olmak üzere mezhep hatta cemaatler arası çatışmalar…
Faizcilik, kadına şiddet…
Kendini ve milletini üstün görme…
Miras kavgaları…
Kamu malını yeme-yedirme…
Hepsi yaygın şekilde almış başını gitmiş içimizde…
Artık birbirimizin kuyusunu kazmayı, acılarına sevinmeyi bırakıp bu gidişe bir dur demeliyiz bir an evvel.
Yüce Allah’ın Al-i İmran 104. Ayette “Sizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü men eden bir topluluk bulunsun; işte onlar kurtuluşa erenlerdir” diyerek tarif ettiği o topluluğu oluşturmamız gerekiyor.
Bu vazife, her anını bizi kurtuluşa eriştirmek için sarf eden Peygamber Efendimize karşı boynumuzun borcudur.
Görülen o ki, günahsız gidemeyeceğiz bu dünyadan…
Bari yüce Allah’ın merhametine sığınmak için bir yüzümüz olsun…
Mahcup gitmeyelim