Büyük Türk devletlerinin yükseldiği dönemlerin öncesinde ki sosyal ve siyasi durumları incelediğimizde iki ana unsur öne çıkmaktadır.
Bunlardan ilki geçim kaynaklarındaki darlıklar, ikinci durum ise kendi bağımsızlığına yönelik tehditlerdir.
Karşılaştığı bu durumlarda milletimiz daha önce nasıl davranmış tarihi süreçte neler yaşamış biraz inceleyelim.
Türk milleti tarih sahnesine çıktığı ilk anlarda; coğrafya itibari ile Ural Altay bölgesi dediğimiz sınırlar etrafında Bozkır Kültürü ile yaşadığını görmekteyiz. Bu kültürle yetişen insan zor hayat şartlarına karşı dayanıklı ve bağımsızlığına düşkün bir karakter olarak karşımıza çıkar.
Bu şartlardan kaynağını alarak, son ana kadar mücadeleyi elden bırakmayan milletimiz ekonomik veya siyasi olarak sıkıntıya düştüğünde yok olmak noktasına gelmeden çok hızlı bir şekilde hareket ederek kendisine refah içinde yaşayabileceği yurtlar edinmeyi bilmiştir.
Aynı çağda yaşayan diğer milletlere göre demiri ve atı çok daha evvel ve ustaca kullanmaya başladığı için bu yer değiştirme ve sonrasında il tutma/ devlet kurma noktasında oldukça başarılı olduğu görülmektedir.
Eski çağlarda farklı boy ve topluluk isimleri ile yaşayan Türkler, içinde bulundukları sıkıntıları aşmak için zaman zaman birbirlerinin sınırlarına dahi dayanmış bunun sonucu olarak, bazen bir topluluk diğerini kendi idaresi altına almış bazen de başka yerlere göç etmesine sebep olmuştur.
Tarihin büyük olaylarından Kavimler Göçü bu hareketlerin bir sonucu olarak ortaya çıkmış ve tüm dünyanın kaderini etkilemiştir.
Aynı zamanda güçlü bir irade altında toplanan Türkler; Hun, Göktürk, Uygur, Karahanlı, Gazneli, Selçuklu, Osmanlı gibi devletler yükselterek Türk birliğini sağlayıp yine dünyanın kaderini etkilemişlerdir.
Türk milleti daima hareketli ve teşkilatlı bir millet olmuştur.
Bu özellikleri gerek iç gerek dış kaynaklı etkilerden dolayı körelmeye başladığında ise hep sıkıntıya düşmüştür.
Zevk, sefa ve iç çekişmelere daldığında hareket kabiliyeti zayıflamış, örf ve adetlerini bir kenara bırakıp kendisi olmak dışında başkalarının tesirinde kaldığında kurulu teşkilatı dağılmaya başlamıştır.
Göktürk kitabelerinde yüzlerce yıl önce yapılan titre ve kendine dön uyarısını, son sayfayı çevirirken tekrar hatırlamış ve bu sayede yeni bir sayfa açmayı yine başarabilmiştir.
Detayına girmeden ana düşüncesini verdiğimiz bu tarihi akışın bizim şahitlik ettiğimiz dönemindeyiz. Durumlar yine benzer, geçim sıkıntısı, iç karışıklıklar, kendi milli kültüründen uzak bir nizam içerisinde geçen yıllar. Devletin kuruluş ruhunun çok ötesine düşmüş bir Türkiye.
Eski çağlardaki gibi at üstünde yeni yerlere göçüp yer beğenip daha güçlü bir devlet kurma durumunda değiliz elbet.
Peki bu bunalımdan nasıl çıkacağız?
ABD ile uzlaşıp ekonomik tansiyonu düşürüp onların istediği şekilde bir Türkiye olarak mı?
Rusya ile bir türlü emin olamadığımız ama hep bir umut gibi süren ilişkilerle mi?
Çin’le asla bitmemiş husumetimizi yok sayarak mı? Hayır!
Tek çare, şu an içinde bulunduğumuz bütün şartları önümüze koyup kendi reçetemizi kendimiz yazarak milletimizi bütün bir şekilde bu reçeteye dahil etmektir.
Rahmetli Prof. Erol Güngör hocamızın “iktisadi kalkınma ideolojimiz değildir” şeklinde bir ifadesi var. Bugün yaşadığımız döviz kurundaki hareketliliklerin ana sebebinin bizim iktisadi eksikliğimizden değil ısrarla sadece maddi-iktisadi-dünyevi temeller üzerinde bir ideoloji ile yola devam ediyor olmamızdan kaynaklıdır diye düşünüyorum.
Medeniyetimizi tekrar eskisi gibi güçlü bir hale getirmek istiyorsak sosyal, ekonomik, kültürel bütün noktalarda milli değerler üzerinden yol alıp ilerlememiz tek çözümdür.
Erol Güngör hocamız Göktürk kitabelerini tekrar eder şekilde kaleme aldığı şu ifade bize moral olmaktadır: “Türk milleti başkasını rol model almayacak kadar orijinal bir medeniyete sahiptir.”
Nitekim hükümet etme sisteminde yapılan değişiklik, kendi medeniyetimizden kaynağını almış olup, hızlı karar alma yöntemleri ile bozulan devlet teşkilatımızın tekrar düzenlenmesi ve hareket kabiliyetimizin artarak her türlü taarruza karşı misliyle cevap verebilmemizi sağlayacaktır.
Son günlerde ABD başta olmak üzere küresel odaklara verilen yanıtlar bunun bir göstergesidir.
Her türlü ağır şarta dayanacağız!
Atalarımızın yaptığı gibi zor zamanlardan geçerek yine Türk birliğini sağlayacağız!
Medeniyetimizi Hakkın övgüsüne mazhar olana dek yükselteceğiz.
Ve nasip olursa tarihi değiştirdiğimizi tekrar göreceğiz…
Ne mutlu Türk’üm diyene!