Malumunuz üzere ülkemiz çok kritik bir seçim arifesindedir.
24 Haziran tarihinde yapılacak olan seçimler devletimiz adına, üçüncü bir dönüm noktasıdır.
1923 yılında Cumhuriyetin ilanı ile, egemenlik kayıtsız şartsız milletindir şeklinde ortaya koyulan yeni Türk devlet sistemi, 1946 yılında yapılan seçimlerle, çok partili hayata geçilerek milletin iradesiyle kavuşmuştur.
Bu tarihten itibaren çok seçimler olmuş, tek başına iktidarlar çıkmış, koalisyonlar kurulmuş, kimi partiler yükselmiş kimi partiler sandığa gömülmüştür.
Gündemi ve olayları takip etmeyen biri için bunların hepsi halkın iradesi ile yapılıyor gibi gözükse de Cumhuriyet tarihi boyunca gerek askeri gerek bürokratik gerek dış kaynaklı müdahaleler ile Türk milletinin iradesine hep zincir vurulmaya çalışılmıştır.
İşte üçüncü dönüm noktası dediğimiz 24 Haziran’ın önemi burada yatmaktadır.
Yeni hükümet etme sistemi ile;
Milletin iradesi direk olarak ortaya koyulacak, halktan 50+1 oy alan Cumhurbaşkanıyla ve Halkın seçtiği meclisin hazırladığı kanunlar kapsamında ülke yönetimi ve nizamı sağlanacaktır.
Kısaca devletin idaresi tamamıyla milletin iradesine teslim edilecektir.
Milletin iradesi demek; Türk devletinin başka devletlere boyun bükmemesi demektir.
Milletin iradesi demek; Türk dünyasına, İslam alemine ve dünyada nerede bir mazlum varsa sahip çıkmak demektir.
Milletin iradesi demek; bölücülere, dinler arası diyalogculara, üç kuruşa bir ihale alacağım diye memleketini hibe edenlere karşı çelikten bir yumruk demektir.
Şimdi ölürsek dünya durdukça şanımız yaşayacak, oğullarımız ve torunlarımız başka milletlerin başbuğları olacaktır diyen Atilla’nın,
Toprak milletin köküdür onu nasıl verebilirim diyen Metehan’ın,
Size öyle bir vatan aldım ki ebediyen sizin olacaktır diyen Sultan Alparslan’ın Sultan Alparslan’ın
Biz bunca meşakkate alkış uğruna katlanmadık, halis niyetimiz rızayı ilahidir diyen Yavuz Sultan Selim Han’ın,
Türk milleti kendisi için, kendi geleceği ve kurtuluşu için çalışan kimseleri, hiçbir zorluk karşısında bırakmayacak kadar yüksek vatanseverlik ve yüksek onur duygusuyla doludur diyen Atatürk’ün,
Türk Töresinin bir şartı da yüksek vazife duygusudur. Vazifeyi her ne pahasına olursa olsun yapmaktır. Diğer bir şart, toplum uğrunda her çeşit fedakârlığı yapmaktır. Millete hizmet yolunda şahsi menfaatlerden, şahsi zevklerden feragattir. Vazgeçmektir. Kişiler kendilerini millet için feda ederler. Türk Milleti’nin büyüklüğü böyle yükselecektir. Onu sizler yaşatacak, sizler yükselteceksiniz diyen Başbuğumuz Alparslan Türkeş’in,
Ve bütün bu mirası hayatının odak noktasına koyarak omuzlamış, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğü, Türk devletinin bekası için…
Kınayanların kınamasına aldırmadan, zerre kadar tereddüt göstermeyerek vatan elden gittikten sonra neyin siyasetini yapacağız diyen Bilge Lider Devlet Bahçeli’nin “Cumhur İttifakı Millet Aklı” şeklinde ortaya koyduğu iradeye sahip çıkmak boynumuzun borcudur.
Son üç yıldır, dış politika ve sınır güvenliği için alınan milli tavır ortada iken,
PKK ve FETÖ’ye verilen tahribata gün ve gün şahitlik etmiş iken,
Birilerinin birileri tarafından bir araya getirildikleri yanlışlıkla da olsa kendileri tarafından itiraf edilmişken,
İktidar olabilmek hırsı ile; PKK’lı Demirtaş’a yapılan güzellemeler, seçim beyannamelerinde milli bütünlüğümüze dinamit koyacak ifadeler gözlerimizin önünde iken,
Milletin iradesine pranga vurmak için bir araya gelmiş iç ve dış mihraklara karşı durmak için, daha neyi beklemekteyiz…