Deprem, sel, salgın fark etmiyor. Ekonomi bir süre sonra hep gündemimizin en üstüne çıkmayı başarıyor.
Kimi birikimini değerlendirmek üzere artan dolar kurunu takipte kimi düğün için gerekli olan altın fiyatının inmesi ümidinde. İş yapabilmek için dövizle borçlananlar var. Ev almak için faizli kredi çekenlerin oranı belki de faizlerden daha yüksek.
Hal böyleyken felaketler yaşanmaya başlayınca can derdine düşen insanoğlu, şoku atlatınca yine yongasının peşine düşüyor.
Korona salgını başladığından beri konuşulan birkaç husus var: İlk olarak salgının ülkemize gelişinin engellenmesi üzerine yoğunlaştık. Sonra yayılmasının engellenmesi üzerinde çalışmalar artırıldı. Bunun için tek kesin çözüm olan evde kalmaya yönelik çağrılar, sürekli tekrarlandı.
Kişisel temizlik en başından itibaren hep ön sıralardaki yerini korudu. Nasıl yapılır? Bunun için kullanılacak temizlik malzemeleri nelerdir soruları günlerce cevaplandı.
Eller, kıyafetler, arabalar, iş yerleri, yollar, kaldırımlar, marketler, yiyecek içecekler nasıl temizlenir diye uzman olan olmayan herkesi bütün gün TV ekranlarında ve sosyal medyada dinledik.
Konuşulan her bir konu başlığı, döndü dolaştı bir süredir arka planda çalışan ekonomiyi öne doğru bir kademe itti.
Evde kalınca çalışmadan evin banka kredisini nasıl ödeyecektik?
Hadi bankalar bize sahip çıktı onu ötelediler, yeni aldığımız buzdolabının taksiti gelince ne yapacaktık?
Biz ödeyemeyince dükkanı kira olan esnaf kirasını geciktirecekti. Kirasını alamayan mülk sahibi gayri menkul zengini olsa dahi, yeni almış olduğu evler arabaların ödemeleri için gerekli finansı nereden temin edecekti? Bankalar ertelenen taksitleri eninde sonunda geri almayacaklar mıydı?
Maske, kolonya, eldiven, makarna, un, et fiyatları, biz eve kapandıkça artış gösterdi. Üstelik evde can sıkıntısından çok daha fazla yemeye içmeye başladık.
Peki gelir kesilip, giderler devam ettiği sürece aradaki boşluk nasıl doldurulacaktı?
Yardımlarla…
Kim kime niye ve nasıl bu kadar yardım yapabilir?
Ancak devletler bunun altından kalkabilir. Tabi bunun faturası sonra devletlere nasıl yansır ilerleyen zamanda göreceğiz.
Bizim vatandaş olarak bu tabloyu gördükten sonra nasıl hareket etmemiz gerekir diye düşünüyorum günlerdir.
Başımıza bir iş gelince devletten hariç yer yüzünde kapısına gideceğimiz başka bir yer yok.
Ancak her şeyi devletten bekleyemeyiz. Bu sebeple, elimizden bir destek imkanı varsa yakın çevremizi kolladıktan sonra devlete destek olmak, doğru olanı diye düşünüyorum.
Peki elimizde imkan yoksa devlete nasıl destek oluruz?
Borçlanmayarak!
Tabi bu cevap, şu an içinde bulunduğumuz durumla alakalı değil. Kötü günlere gelmeden önce alınacak bir önlemdir.
Hiç unutmuyorum. Üniversite yıllarımda bir final haftası sabah çok erken vakitte okula gitmek için yola çıktım. Durakta sevdiğimiz komşularımızdan biri ile karşılaştım. Kendisi emekli olduğundan normalde o saatte yatağında keyif yapması gerekirken, işe gitmek üzere servis bekliyordu.
Selam verip amca hayırdır diye sorduğumda? Verdiği cevap ibretlikti.
“Dünyanın en zengin insanı kimdir evlat biliyor musun?” dedi. Benim cevap vermeme fırsat vermeden, “Dünyanın en zengin insanı borcu olmayan insandır” dedi.
Bu diyaloğu o günden sonra hiç aklımdan çıkarmadım.
İşte, başımıza ne iş gelirse gelsin, bir türlü gündemdeki yerini koruyup aslında bizi her felaketten daha fazla zora sokan ekonomik sıkıntıların çaresi. Borç yapmamak.
Şimdi yukarıdaki ödeme çevrimine bir de bu gözle bakalım. Borcu olmayan bir adamın evinden bir süre dışarı çıkmaması onu çok sıkıntıya sokmaz. Az bir geçimlikle çorbasını kaynatır. Onda azalınca komşusu destek çıkar. Ev sahibi bir kaç ay kira almasa malı eksilmez. Her imkan son noktaya gelse Allah’ın yardımıyla devletimizin gücü bizi bakmaya yeter. Sonuçta devlet bir milletin teşkilatlanmış hali değil midir? Biz yaşarsak o da yaşayacaktır. O yaşadıkça bizi de yaşatacaktır.
Unutmayalım! Felaketler belki bir anda kayıp vermemize yol açsa da ekonomik zincir hepimizi bir ömür tutsak ediyor. Evimizde bile rahat rahat oturamıyoruz.
Öyleyse ayağımızı yorganımıza göre uzatalım. Daha iyi yaşayacağız diye, kendimizi görünmez bir elin kölesi haline getirmeyelim. Zaruri ihtiyaçlar haricinde borç yapmayalım. Korona’nın çaresi budur.