Bugün kan kardeşimiz, dava arkadaşımız Fırat Yılmaz Çakıroğlu’nun şehit edilişinin 3. Yıl dönümü.
Bende onu bize bıraktığı miras üzerinden anlatıp, hepinizin huzurunda kendisini rahmetle anmak istiyorum.
Fırat Yılmaz Çakıroğlu, bölücü terör örgütü sempatizanlarının aleni şekilde kol gezdiği ve buna yetkili kişiler tarafından göz yumulduğu bir üniversitede Tarih bölümü okuyan bir öğrenci idi.
Haberlerde ilk söylenilenlerin aksine karşıt görüşlü değildi.
Bir memleket evladının nasıl bir görüşe sahip olması gerektiğini hatırlarımıza hiç unutulmayacak derecede kazıyan vatansever bir Türk Milliyetçisiydi, Ülkücüydü…
Okula ilk girdiği günden itibaren Türk milletinin varlığına düşman olan bölücü yapılara karşı mücadele etmeye başladı. Arkadaşları ile birlikte defalarca yürüyüşler, imza kampanyaları düzenledi. Basın açıklamaları yaptı. Üniversite yönetimini, sorumlu güvenlik güçlerini defalarca uyardı.
Sadece bölücülere karşı mücadele ile ilgili değil, bulunduğu okulda ve şehirde nerede bir milli mesele varsa içinde yer alan biriydi. O kendini milletine, memleketine tam anlamıyla adamıştı.
Fırat, “bu mücadeleyi yirmi kişi kalsak da yürüyeceğiz Allah’ın izniyle” diyerek korkusuzca gidişinin ardından, bize sahip çıkılması gereken bir miras bıraktı.
Bu mirasın ilk maddesi Türk olmaktır!
Her nerede olursak olalım!
İster zevki sefa ister dert ve cefa içinde…
İster bir Türk yurdunda güvende ister bir esir memlekette tutsak halde…
İster memleketçilik yapanların ortasında ister bölücülük yapanların kuşatmasında... Türk olmak!
Bu mirasın ikinci maddesi teşkilatlı olmaktır!
Bahsettiğimiz Türklük şuuruna erişip töremize, şanlı tarihimize, ahlaki değerlerimize sarılarak milli silahlarla kuşandıktan sonra bizi nereye alıp götürürlerse götürsünler, üzerine toprak atılıp uyutulmaya çalışılan aynı milli vicdandan kök almış Türk evlatları etrafımızda toplanacaktır.
İşte o zaman göreceğiz ki her Türk tek başına teşkilattır! Fırat gibi teşkilatlıdır!
Fırat’ın bu teşkilatlı mücadelesi bize 1911 yılında Trablusgarp’ta gerekirse rütbelerimizi söker burada bağımsız bir devlet kurarız diyen Enver Paşa komutanlığında verilmiş hesapsız mücadeleyi hatırlatmaktadır.
Fırat’ın bu teşkilatlı mücadelesi bize 1913 yılında kaderine terk edilmek durumunda kalınmış Rumeli topraklarında bir avuç teşkilatlı tarafından kurulan Batı Trakya Türk Cumhuriyeti’ni hatırlatmaktadır.
Fırat’ın bu teşkilatlı mücadelesi bize 1919 yılında başlayarak memleketi işgal edenlerin Ege Denizi’ne dökülerek, Mustafa Kemal Paşa komutasında Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurulduğu istiklal mücadelesini hatırlatmaktadır.
Fırat’ın bu teşkilatlı mücadelesi bize 1980 yılında ve öncesinde komünist-sosyalist hareketlerin ülkemizi işgal girişimine karşı Başbuğ Alparslan Türkeş’in devleti kurtarmak için verdiği kutlu mücadeleyi hatırlatmaktadır.
Görülmektedir ki teşkilatlı Türkler devleti kurtarmak ve gerekirse yeni baştan kurmak için bekleyen potansiyel bir kuvvettir.
İşte Fırat’ın bize bıraktığı mirasın son maddesi budur!
Bitti denilen yerde, buradan geriye dönüşü yok denildiği yerde, Türkler artık iflah olmaz dedikleri yerde, dinimize, devletimize, dilimize, bayrağımıza el uzattıkları anda bir bayrak gibi dalgalanmaktır…
Burası ister liselerin sınıfları ister üniversitelerin koridorları ister her türlü değerimizi istismar etmek için kurulmuş pazar tezgâhları olsun…
Milli Şuur ve İslam ahlakı ile vücuda gelmiş bünyemizle hainleri metrelerce öteden tanıyarak müdahale edeceğiz. Biz konuşacağız ki onlar sussun, biz ayağa kalkacağız ki onlar yerinde kalsın ve biz koşacağız ki onlar korkup bu toprakları terk etsin…
Biz olduğumuz yerde bayrak gibi dalgalanacağız ki, bunu gören memleket evlatları etrafımızda toplansın.
Fırat’ın teşkilatlı arkadaşları hamdolsun ki 2009 yılında başlayan açılım sürecine; aynı yıllarda son haddine ulaşan FETÖ kuşatmalarına karşı Genel Başkanımız Devlet Bahçeli’nin öncülüğünde verdikleri zorlu ancak bir o kadar kutsal mücadelede bugün ülkemizi o karanlık yıllardan kızıl şafaklara doğru çıkarmış, gün doğuşu için sabırla gayretle çalışmaya devam etmektedirler.
Işıldayan gözlerinde muvaffak olacağımızı müjdeleyen yiğit!
Sana söz veriyoruz;
Türk olacağız, teşkilatlı olacağı, Türk devletlerini teşkilatlayacağız...
Allah nasip ederse Türk birliğini gerçekleştirip Turan'ı kuracağız.
Senin bir adın Fırat’tı bir adın Yılmaz…
Bizde senin gibi yılmayacağız…
Ruhun şad, toprağın Turan olsun!