Daha 3 yaşındayken tecavüze uğramış bir çocuk haberini duyduğunuzda eminim ki sizde benim gibi inanamadınız, inanmak istemediniz. Olay bir anda sosyal medyanın gündemine oturup ayrıntılarıyla ortaya çıktıkça insanlığımızdan utandık.
Maalesef bu caniler aramızda geziyor ve biz onlara bir şey yapamıyoruz!
Bunları tespit etmek zor, tespit etsek ispat etmek, ispat etsek kanuni süreç ve sonrası caydırıcı değil.
Elimizden ne gelebilir diye düşündüğümüzde sanırım yine önce kendimize bakmamız gerekiyor. Yaşamı oluşturan bütün öğeleri iyi tanımlamamız her şeyi yerli yerine koymamız, kendimize ve etrafımızdakilere ona göre muamele etmemiz gerekiyor.
Oysa biz sadece sloganlar üzerinden hayatımızı şekillendiriyoruz.
Mesela “Yaratılanı sev yaratandan ötürü” ifadesini sürekli kullanıp, trafikte biri önümüzde az yavaş gitse hemen çileden çıkıp hemen kornaya basıp, selektör yapabiliyoruz. İlk defa uzun yola çıkmış bir acemi olduğunu nedense ilk anda düşünemiyoruz.
Komşunun çocuğu eve geceleri geç gelse hemen yakıştırma yaparak ileri geri konuşabiliyoruz. Bilmiyoruz ki belki okuldan çıkınca harç parası toparlamak için çalışmaktadır.
Çok daha aşağı seviyelerde örnekler vermek istemiyorum.
Yaratanı tanımıyoruz, bilmiyoruz ki yaratılmışlara kıymet verelim. Nereden geldiğimizden bir haberiz semeri boşanmış bir eşeğin nereye gittiğini bilmeden koşturması gibi günleri, haftaları bilinçsizce kovalıyoruz.
Tabi bu sadece günümüzün problemi değil. İnsanoğlunun yaratıldığı günden itibaren benzer durumlar sürekli devam etmiş. Bunun üzerine Allah(c.c) insanlara yol göstersin diye peygamberler göndermiş, bununla da ıslah olmayanlara çok büyük cezalar vermiş ki sonrakiler ibret alsın.
Maalesef ibret alanların sayısı oldukça sınırlı gibi gözüküyor.
Bundan bin yıl önce Yusuf Has Hacip bu durumu ne güzel tespit etmiş;
“İnsan nadir değil, insanlık nadirdir, insan az değil doğruluk azdır.”
Şimdi insanlık yok olmak üzere, her gün terör olayları, asayiş olayları ve tecavüzler yüzünde bir sürü insan ölüyor, geride bıraktıklarının hayatı kararıyor. İnsanların çoğu üzücüdür ki bu duruma sessiz ve tepkisiz kalıyor!
Bunlara engel olmanın anahtarı biz toplumu oluşturan bireylerde. Kendimizi yerin dibine batırmakta kendimizi kurtarıp başkalarına el uzatmak onları yönlendirmekte, olanlara tepki verip ses çıkarmakta en çok bizim elimizde.
Fakat burada yasalarında caydırıcı özelliği ile bizlere yardım etmesi gerekiyor.
Bu noktada AB uyum yasaları gereği ülkemiz kanunlarından kaldırılan idamın geri gelmesi gerekir diye düşünüyorum. Burada bunu söylerken sürekli birilerinin idam edilmesinden mutlu olacağımdan değil az öncede vurguladığım gibi suç işlemeye karşı caydırıcı özelliğinden dolayıdır. Yoksa kim düzene karşıysa alsınlar boynunu vursunlar, ruhsal, psikolojik sıkıntıları olanlara hayata tutunma şansı vermesinler derdinde değilim.
Düşünce ve ihaneti, hastalık ve caniliği birbirinden ayırt edebilecek bir adalet terazisi içinde idam geri gelmelidir.
Bence toplum olarak bir hassasiyet gösterirsek milletvekillerimiz bu sese kulak verecektir.
Siz ne dersiniz?
İDAM GERİ GELSİN Mİ?