Bir önceki yazımızda 1969 yılında girişilen bir tarım ve hayvancılık projesinden bahsetmiş, ülkemizde ki tarım ve hayvancılığın durumu üzerinde durmuş, bu konuda yaşanan son gelişmelerin bu önemli konuyu kötü etkilediğini ifade etmiştik. Şimdi devam edelim.
Kötü gelişmelerin yanında bugünlerde Tarım Bakanlığı tarafından küçük baş ve büyük baş besiciliği ile ilgili bazı destekleme projeleri gündeme getirildi. Bunlar olumlu olmakla beraber 1969 yılındaki gibi tarım ve hayvancılığı bir arada ele alabilecek kadar kapsayıcı nitelikte değil.
Üstelik o yıllarda ortaya koyulan projenin ana merkezi olarak görev alan Şeker Fabrikaları Genel müdürlüğüne ait bazı fabrikalar bugün için satışta.
Bu konu üzerinde iyi düşünülmesi gerektiğini Şeker fabrikalarının sadece şeker imalatı yapan yerler olmadığını, şeker pancarı ekiminden, tarlada çalışan işçisine, şeker pancarından yapılan hayvan küspesinden, pancar nakliyesine birçok kişi ve sektörü etkileyecek bir bütün olduğunu birçok sektör yetkilisi ve milletvekili açıkladı.
Yine düşünmeden edemiyorum, acaba zamanında yapılan Besi Projesi gibi projeler geliştirilmiş olsaydı, bu fabrikaları satmak zorunda kalacak mıydık?
Burada yeri gelmişken özelleştirme ile ilgilide görüşlerimi dile getirmek isterim.
Özel teşebbüse karşı olmadığım gibi devletin bazı üretim araçları ile ilgili mülkiyetleri özel teşebbüse devretmesini de gerektiği durumlarda desteklerim. Ancak devletin kritik kurum ve kuruluşlarla, bazı önemli sektörlerin kontrolünü kendi elinde tutması gerektiğini düşünüyorum. Ayrıca mülkiyeti satmadan başka sistemlerde geliştirilebilir.
Bu konu ile ilgili Seyit Ahmet Arvasi hocamız Türk İslam Ülküsü eserinin 2. cildinde bizlere şu şekilde bir öneri vermiş;
“Mesela, ecdadımızın toprak mülkiyeti ve toprağın işletilmesi ile ilgili uygulamalarına bakarak, oradaki nizamı ve işletme biçimlerini günümüz şartlarına göre, sanayi faaliyetlerine ve üretim araçlarının mülkiyeti meselelerine adapte etmek mümkündür. Toprağın işletilmesine uygulanan “ikta sisteminin” devlet fabrikalarına, işletmelerine ve müesseslerine ne suretle intibak ettirileceği hususu, mütehassıslarca planlanıp bazı pilot bölge ve işletmelerde denemeden geçirilmeli ve sistem bu surete tekâmül ettirilmelidir.”
Devletimiz bu önerideki gibi sistemleri deneyerek gittikçe büyüyen yapısını verimli bir hale getirebilir. Özellikle zarar eden fakat stratejik açıdan önemli kurumların mülkiyetlerini değil ancak işletmelerini özelleştirmek daha doğru bir hareket tarzı olacaktır.
Bu tarz bir özelleştirme yaparken de dikkate alınması gereken husus kimin daha yüksek kira teklifi vereceğinden ziyade, kimin talip olduğu işletmeyi kara geçirecek sahici projeler sahibi olduğu göz önünde bulundurularak karar verilmelidir.
Sonra da kiracıya bu projelerini destekleyecek alt yapı hizmetleri sunarak onlara yardımcı olunabilir. Mülkiyet sahibi olarak her daim denetleme hakkı devletin elinde olmalıdır.
Evet tekrar başladığımız noktaya geri gelelim.
Ülkemizde tarım ve hayvancılık konusunda ciddi sıkıntılar var, ihtiyacımız olan miktarda hayvan üretimi, ihtiyacımız olan miktarda arazi ekimi maalesef yapılamıyor.
Devletimizin tarım ve hayvancılık konusunda daha etkili önlemler alması, yatırımcıyı bu sektöre çekebilecek projeler geliştirmesi, özel teşebbüsle ortaklaşa bu konuya eğilerek devlet güvencesinde bu girişimlerin başarılı olması için ön ayak olması gereklidir.
İki gün önce açıklanan sanayi alanındaki teşvik paketi çok olumlu bir gelişme olup cari açığımızı kapatma yönünde mutlaka fayda sağlayacaktır. Tarım ve hayvancılık alanında da ithalat yaptığımız gerçeği gözümün önünde dururken bunu sıfıra indirme hedefiyle ortaya koyulacak her türlü projeye vatandaşlarımız ama parası ile ama duası ile destek olacaktır.
Böyle bir girişim olursa üç kuruşumla da olsa bende devletimize destek vereceğime söz veriyorum.
Ülkemiz tarım ve hayvancılığı üzerinde oynan oyunları devlet millet el ele vererek bozmalıyız. Zira bu da bir beka problemidir.