ÜLKÜCÜNÜN HÜR İRADESİ

Halil KONUŞKAN

İki tip insandan bahsedebiliriz. Biri güce göre kendini konumlandıran, güç kimdeyse ona meyleden hatta onun emrine ve yardakçılığına soyunan tip. Biri ise olaylar ve gelişmelere adalet penceresinden bakan ve buna göre kendisini devamlı ne gibi davranırsam doğruyu yapmış olurum şeklinde bir sorgulama içinde tutan tip.

Sadece bizim toplumumuzda değil bütün insanlığa has olarak bu iki tip ademoğluna rastlayabiliriz. Toplumların içinde her iki tip insan olmakla birlikte milletlerin genel karakterini o toplumda hangi tip insanın egemen olduğuna bakarak anlayabiliriz. Dönem dönem bazı toplumlarda adalet anlayışı, bazı toplumlarda güce tapınma egemenliği görülebilir.

Ufak bir tarih gezintisiyle Türk toplumunda bu insan profillerinin derinden bir mücadele içinde olduğunu tespit etmek zor değildir. Toplumumuzda hem güce itibar gösteren, güç neredeyse kendini ona göre konumlandıran insanlar olduğu gibi hem de doğru yer de olmak kaygısı ile hareket eden insanlar mevcut olmuştur.

Bazı insanlar her türlü durumda kendisini sorgulamakta ve kendisine “…acaba nerede yer alsam daha doğrusunu yapmış olurum?” sorusunu sormaktadırlar. Ancak bu soruya göre konum belirlemek öyle kolay değil her insanında harcı da değildir. Toplumların içinde azınlıkta olan ve anlaşılması zor olanlar da bu tür insanlardır. Bunlar gücün nerede olduğuna bakmazlar doğrunun nerede olduğuna bakarlar. İnsanların ahlaki değerleri yüceldikçe, cehalet azalıp tahsil oranı yükseldikçe bunların oranı yükselir.

Bu düşünce de ve hareket tarzında olanlar hak ile haklılığın yanında yer almaya o kadar iman etmişlerdir ki, haksızlık karşısında bazen çabuk sinirlenmekte, adaletsizliklere karşı sert, fevri ve güçlü tepkiler verebilmektedirler. Ancak unutmamak lazım ki şeytan hep karşı tarafta istismara hazır olarak beklemektedir.

Güce itibar eden insanların bazılarının tamamen güce taptıklarını, konumlarını tamamen ona göre belirlediklerini söyleyebiliriz. Bunlar için gücün kimin elinde olduğunun da pek önemi yoktur. Güç unsuru değiştikçe onlarda değişirler.

İnsanların ahlak yargıları ve kültürel birikimleri aynı olmadığına, doğruyu gerçekten ayırma yetileri aynı olmadığına göre daha çıkarcı düşünenlerin egemenliği ele geçirme oranı daha yüksektir. İşte bu sebeple doğrucu Davutlar dokuz köyden kovulurken yalancılığı, riyakarlığı ve sahtekarlığı ayyuka çıkmış olanlar tekrar tekrar iktidar oluverirler. Çünkü onların siyaseti mideye dayanmakta, devamlı nerede duracağını düşünenlerin siyaseti ise akla ve onura dayanmaktadır. Hemen hemen her toplumda güç ve menfaat ile birlikte hareket edenler çoğunlukla kazanan taraftadırlar.

Bu sebeple Türkiye’de toplum kutuplaştırılmakta, bu sebeple güç gösterilmektedir. Güç bende artık demek için…

Allah’tan toplum açısından fizik kuralları değil sosyal bilim kuralları geçerlidir. Sosyal bilimlere göre bir grubun mutlak hakimiyeti ila nihaye mümkün değildir. Toplumlar da insanlardan oluştuğuna göre her şeye hâkim olduklarını düşünenlere üstüne basarak hatırlatmak gerekir.

Fizik kuralları ile sosyal bilim kuralları bir yerde yaklaşım gösteriyorlar. Fazla şişirilen balon muhakkak patlamakta, fazla gerilen toplumlarda patlamaktadır. Ancak balonun patlamasının hangi sonuçlara yol açacağını bilmekle birlikte toplumun patlamasının yol açacağı sonuçlar her zaman öngörülemez.

Bu saatten sonra Ülkücü Hareket kendisini iyi tanzim ederse kıfayetsiz, beceriksiz idareciler her kimler ise onların yerine yönetimi devralacaktır. Yok eğer, yine aynı kadro ve stratejide devam edilirse toplum bu çaresizlikten kurtuluşun bir yolunu mutlaka bulacağı için yerimize o makamlara başkaları oturacaktır.

Gücün değil hakkın emrinde olan ülkücü hareket doğruyu söylemiş ama doğru strateji takip etmemiştir. Şimdi önümüzde bir imtihan var.

Ülkücü hareketin hür iradesiyle doğru strateji uygulayarak gerçekleştireceği değişim devlet yönetiminde de değişimi beraberinde getirecektir.

İşte gerçek şok tedaviyi o zaman göreceğiz.

ÜLKÜCÜLER ZULME ŞOK VERMEYE TALİPTİR,

ÜLKÜCÜLERE ŞOK VERMEYE TALİP OLANLARIN HANGİ TİP İNSANA ÖRNEK OLDUKLARINA OKUYUCULARIMIZ KARAR VERSİNLER.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.