Varlıklarını tamamen batıya borçlu oldukları ve 12 yıldan bu yana Türkiye’yi maksadını ve emellerini aşarak yönetmeye çalışan AKP iktidarının, her ne kadar “demokrasi” , ‘’İleri demokrasi’’, “milli irade” ve ‘’Yeni Türkiye’’ gibi kavramları dillerinden düşürmüyorlarsa da, AKP yöneticileri esas itibarıyla Türkiye’de, ‘ABD ve AB Politikalarının Gönüllü Uygulayıcısıdır.’ Öyle ki, AKP’nin programını bile gizli bir memorandum ile CFR denilen örgüt göndermiş, buna karşılık AKP yerel yönetimlere özerklik vereceğini taahhüt etmiştir. Bu olay belgeleriyle ispat edildiği halde, ne iktidar cenahından, ne 12 yıldır sultasını dikta ettiren Recep Tayyip Erdoğan’dan, hiçbir açıklama gelmedi, yargıdan da en küçük bir ses çıkmadı. Peki nedir kimdir bu CFR denilen örgüt ya da yapı ?
“CFR’nin açılımı : "Council of Foreign Relations" yani "Dış İlişkiler Komitesi"dir. ‘Gizli Dünya Devleti’nin en önemli organlarından biridir.Tüm dünyayı ele geçirmek istedikleri gibi, sahip oldukları dünyayı tek merkezden yönetmek amacıyla, 21 Temmuz 1921'de New York'ta kurulmuştur. Kuruluşunda, yahudi kökenli Walter Lippmann'ın önemli rol oynamıştır. Bir çeşit siyonizm hareketidir. |
O halde CFR’nin, Türkiye’yi istedikleri küresel çıkarlar ve menfaatleri doğrultusunda yönetmeye talip olan küresel ve emperyal güçlerin siyasi tetikçisi AKP hükümetine memorandumla ne gibi bir parti programı dikta etmişler hep birlikte bakalım. AKP, program ve tüzük itibarıyla CFR memorandumunu (memorandum: beyanname, talimat) esas alarak kurulmuş, dış kaynaklı bir partidir. İşte o belge! CFR’nin bu memorandumda AKP’ye yani Recep Tayyip Erdoğan’a, ‘küreselleşmenin şehir devletleri demek olduğu, kendisinin de bu yönde hareket etmesi halinde destekleneceği belirtiliyordu.’ Erdoğan’ın, memoranduma nasıl bir cevap verdiğini araştırırken, yeni kurulan AKP’nin program ve tüzüğü yayınlandı. Gördük ki, AKP Programı ve Tüzüğü, memorandumdaki ifadelerle hazırlanmış! New York’tan, Recep Tayyip Erdoğan’a gönderilen, memorandumda ne isteniyor bir bakalım. “Mr. Erdoğan, sizin küreselleşme ile demokrasi ilişkilerini bağdaştırma yönündeki adımlarınız, Türkiye’ye kriz sırasında destek olan uluslararası güçler tarafından da kabul görecektir. Ankara, küreselleşmenin gerekliliğini anlamak, dünyada geçerli olan kurallara uyum sağlamak zorundadır. Ankara şunu da anlamalıdır ki, uygun gördüğü kuralları uygulayıp, kendi çıkarlarına uymayanları reddetmesi mümkün değildir... Küreselleşmenin bir adı da şehirleşmedir. Ankara, yerel yönetimlere otonomi vermek ve milli hükümetin fonksiyonlarını yerel düzeyde merkezi olmaktan çıkarmak zorundadır. Dünya, bütün hükümetlerden bunu istemektedir. Bu memoranduma göstereceğiniz ilgiden dolayı takdirlerimizi sunarız...” (Belgede bahsedilen dünya kelimesiyle kastedilen uluslararası güç merkezleridir. Yani ABD veya Avrupa değil, dünya hükümeti kurmaya çalışan CFR (Dış İlişkiler Konseyi) gibi örgütlerdir. Ankara kelimesinden ise Genelkurmay Başkanlığı anlaşılmalıdır...) Kısacası, Erdoğan’a denilmektedirki, “Küreselleşmeye kayıtsız şartsız boyun eğecek misin? Küreselleşme şehir devletleri dönemi demektir. Etnik nüfusa göre, kendi ülkeni otonom şehir devletlerine ayıracak mısın? Bu devletlerin kendi askeri ve polis güçlerini kurmalarına izin verecek misin?” Daha kısası ve açıkcası Erdoğan’a deniliyor ki, “Mister Erdoğan, başbakan olursan, ülkeni eyaletlere bölmek için bizimle ortak çalışma yapacak mısın? Genelkurmay ile savaşacak mısın?” Erdoğan’ın Programı AKP Tüzük ve programda, genel olarak Türk Milleti tanımlaması birkaç defa geçmekle birlikte, “Bütün insanlarımızı Türkiye coğrafyasında kurulu Türkiye Cumhuriyeti Devleti ismi altında büyük bir aile kabul ederiz” gibi ifadelere de yer veriliyor. Sonradan bu anlayış “Türkiye kimliği” olarak ifade edilecektir. (Ak Parti Tüzüğü, S.16) Kurucular Kurulu kitabının 10’uncu sayfasında “Toplum içindeki farklılıkların zenginlik olarak kabul edilmesini ve çoğulculuğu takip edilmesi gereken sosyal ilkeler olarak görürüz” denilerek aynı bakışın altı çiziliyor... Bu ifadelerden anlaşılan, milletin ortak değerlerini öne çıkarmaya dayalı uluslaşma süreci yerine, milletin farklı özelliklerini ortaya çıkarmaya dayalı küreselleşme adlı şehir devletleri sürecinin benimsenmesidir... Parti programının 16. sayfasında “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı, toplumumuzun çimentosudur” denilmesi de asıl çimentonun millet olma anlayışı olduğunun reddedilmesi demektir. Nitekim parti kurucularının tanıtıldığı Kurucular Kurulu kitabının 8’inci sayfasında “Partimiz merkeziyetçi devlet anlayışından vazgeçilmesini öngörür” denilmektedir. Bütün belgelerde ülkenin üniter yapısının korunacağı vurgulanmakla birlikte, merkeziyetçilikten vazgeçileceğinin öne çıkarılması, küreselleşme diye dayatılan politikaların uygulanacağının bir başka göstergesidir. Yani Ankara merkezli T.B.M.M. den ziyade, siyasi etnik federal devlet/devlekcikler… Kurucular Kurulu kitabının 11’inci sayfasında da “Partimiz, küreselleşmenin gerektirdiği yapısal dönüşümlerin kaçınılmazlığını ve en az maliyetle gerçekleştirilmesini savunur” denilmektedir... Hemen arkasından 12. sayfada, “Partimiz, eğitim hizmetlerinin yerelleşmesinden ve özelleştirilmesinden yanadır” ifadeleri de aynı bakışın ürünüdür... Parti programının 41. sayfasında, eğitimin küreselleşme odaklarının şehir devletleri planı gereği gibi, fakat merhale merhale yerelleştirileceği şu ifadelerle belirtilmektedir: “Temel eğitim hizmetlerinin verilmesi, pilot uygulamalarla merkezi idarenin taşra birimlerine ve yerel yönetimlere aktarılacaktır.” Programın 35. sayfasında, “Çağımız bir yönüyle küreselleşme çağı, diğer yönüyle yerelleşme ve yerel yönetimlerin devlet sistemleri içindeki ağırlıklarının arttığı bir çağdır” denilmesi, Tayyip Erdoğan’a verilen memorandumdaki taleplerin aynen kabul edildiğini ortaya çıkarmaktadır. Kısacası, AKP Programı, Tüzüğü ve Kurucular Kurulu kitaplarından yaptığımız bu alıntılar, Erdoğan’a gönderilen memorandumdaki, “Küreselleşmenin bir adı da şehirleşmedir. Ankara, yerel yönetimlere otonomi vermek ve milli hükümetin fonksiyonlarını yerel düzeyde merkezi olmaktan çıkarmak zorundadır. Dünya, bütün hükümetlerden bunu istemektedir” talebi ile örtüşmektedir... AKP iktidarı harfiyen uyguladı! AKP, iktidar olduktan sonra, gerek kamu yönetimi reformu adı altında, gerek Bölge Kalkınma Ajansları modeliyle, gerekse Petrol Yasası’na, yerel yönetimlerin pay alması kuralını yerleştirerek, “Global diyalog” lar kurarak, eyalet sisteminin ekonomik, hukuki ve siyasi alt yapısını tamamlamaya çalıştı.
|