‘’AKP–HDP İŞBİRLİĞİ ve ALİ CENGİZ OYUNLARI’’

Handan ÖMER

07 Haziran 2015 genel seçimlerinde, AKP ile HDP arasında gizli bir ortaklık mı var? Bu soru bugünkü yazımın temelini oluşturacak. Seçimlere bu partilerin nasıl gireceği merak edilen bir konuydu… Bu yazımda da bu partilerin seçim süreçlerini analiz etmeye çalıştım.

AKP ile HDP İşbirliği mi Yapacak?

Bir genel seçim daha geldi çattı. 07 Haziran 2015’te, Türk milleti (seçmenleri) yine sandıkların başına gidecek ve oylarını tercihlerine göre herhangi bir partiye atacaklar. Seçimler yaklaşırken kamuoyunda bir takım tartışmalar şimdiden başladı. 2015 seçimlerinin sonuçları, kimisi için “12 yıldır ne olduysa yine o olacak!” dediği bir seçim; kimisi içinse “Artık hükümet yıprandı; yeni bir iktidara ihtiyaç var” dendiği bir seçim olacak.

Türkiye’de tek başına bir iktidarlar, hep ‘sağ’ görüşlü partiler ile olmuştur. 1950’de Adnan Menderes‘li Demokrat Parti dönemi, 1983’de Turgut Özal‘lı Anavatan Partisi dönemi, Kasım 2002’de başlayan Recep Tayyip Erdoğan‘lı Adalet ve Kalkınma Partisi dönemi ile üçüncü sağ görüşlü bir parti olarak tek başına iktidar olarak meclise girmiştir. 2015 genel seçimleri yaklaşırken “AKP, Marksist Leninist temeli olan PKK terör örgütünün Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde ki siyasi uzantısı olan ve kendilerini ‘sol’un uç noktasındaki ‘’Kürtçülük Siyaseti’’ yapan Halkların Demokratik Partisi (HDP) ile işbirliğine mi gidiyor?” sorusu kamuoyunda tartışılmaya başlandı. Bu soruya gelin ilk önce Türk milletinde infial derecesinde tepki yaratan ‘’Habur Rezaleti’’ ile başlayalım..

 

Birinci Habur Rezaleti (2009)

Habur Olayının yaşandığı dönemlere döndüğümüzde, devletin resmi kurum/kurumlarında ciddi görevlerde bulunan kişi/kişiler tarafından, ‘’Kürt Sorunu’’ üzerine “Türkiye’de güzel şeyler olacak” diyerek algı psikolojisinin tavan yaptığı yıllardı. Ancak ‘kazın ayağı’ hiç de öyle görünmüyordu. Habur Olayı’nı tırnaklarını kemirerek izleyen halk, önce bir silkindi; ardından 2009 yerel seçimlerinde AKP iktidarına kısmen de olsa “Kral Çıplak” uyarısında bulundu. 2007 genel seçimlerinde % 46.58 oy alan AKP , ‘’Habur Rezaleti’’nden kısa bir süre önceki 2009 genel seçimlerinde oylarını  % 38.80’e düşürdü. Tabi bu düşüşte 2008’deki krizin etkisi de olmuştur. Aslında Türk seçmeni, ülkede ne olup bittiğini az çok görebiliyordu. Yerel seçimlere rağmen Habur‘u gerçekleştiren AKP hükümeti, bir süre sonra sürecin yöntemini değiştirdi ve  kamuoyunda ‘’Akil adamlar’’ olarak bilinen 63 kişilik beyin yıkama takımını öne sürdü …

 

Son yıllarda temcit pilavı gibi, ısıtılıp ısıtılıp Türk halkının önüne getirilen ‘’Çözü(L)m(E)  Süreci’’, son günlerde tekrar gündeme getirildi.  AKP ve HDP heyetleri, geçen günlerde bu sürecin devamı için İmralı‘dan gelen 10 maddelik bir paket üzerinde anlaştıklarını beyan etmek amacıyla ‘’Dolmabahçe sarayı Başbakanlık Ofisi’nde’’ bir araya geldiler. Yapılan ortak basın açıklamasında “PKK’nın silah bırakması” yönündeydi. (Aslına bakarsanız 10 maddelik bildirgedeki maddeler ve cümleler öyle kolay kolay anlaşılır cinsten değildi.Tamamı örtülü demokratik ve tartışmalı ucu açık kavramlar ile doluydu.) Ancak bu açıklama bana tekrarı izlenen filmlerin vermiş olduğu tatları hatırlatıyor. Öyle ki ; PKK daha önce de silah bırakmamış mıydı?! Hep aynı tarz açıklamalar; yalnız sözcüklere makyaj yapılıyor, açıklama sırasındaki kağıtlar yenileniyor, görüşme yapılan mekan değişiyor, görüşmeye katılan heyetteki kişiler  ve onların kıyafetleri değişiyordu… Bu yüzden artık bu konu da tabiri caizse ‘’ Çözü(L)m(E) süreci kabak tadı vermeye başlamıştı.

Ali Cengiz oyunu mu?

Seçim sürecine parti olarak katılmaya karar veren HDP ile AKP arasında gizli bir anlaşma olmuş olabilir miydi?

Erdoğan’ın çeşitli yerlerde dile getirdiği ‘’400 milletvekili verin’’ talebi gerçekleşir mi ?

Eğer gerçekleşir ise, bu durum AKP’nin elini seçimlerden sonra güçlendirecek ve tek başına bir anayasa yapma gücü sağlayacak hatta  Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ‘’Başkanlık sistemi’’ni getirecektir. HDP’nin seçime parti olarak girmesi ve % 10’luk barajı geçememesi durumunda bu gerçekleşecektir.

HDP hükümete güveniyor mu? Hayır güvenmiyor. Bunu ben değil; HDP’nin Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş söylüyor.  Demirtaş’ın bu sözünün üzerine şöyle bir tablo çizelim: Seçimler oldu, HDP seçimlere parti olarak girdi ve istenilen tablo gerçekleşti. AKP, 400 milletvekilini mecliste sandalyelere oturttu. 10 maddelik anlaşma gündeme geldiğinde o günkü meclis, veya o günkü Başkan! “Hayır böyle bir şey olmaz!” derse, o zaman ne olacak?

 “Seçim barajına takılıp seçilmezsek de bu vebal devletindir. Bizler de kendi kaderimizi kendimiz tayin ederiz. Bundan sonrasını devlet düşünsün.” Düşüncesi tam anlamıyla Türkiye Cumhuriyeti Devletine bir tehditten öte bir açıklama değildir.

Bu sözler, Kürt siyasetine uzun yıllar hizmet eden Ahmet Türk‘e aittir. Ülke içerisinde olacakları o zaman siz düşünün! Peki;  AKP-HDP arasında sadece bu 10 maddelik anlaşma mı vardır acaba ? Bebek Katili Öcalan ile ilgili bir karar yok mudur? 10 maddelik görünen anlaşmada böyle bir şey yok. Bu anlaşmanın görünmeyen bir tarafı var mıdır? Bu soruyu siz değerli okurlara ve sürece bırakıyorum.

Olaylara diğer bir taraftan bakarsak; HDP seçime parti olarak girdi, % 10’luk seçim barajını geçti diye düşünürsek, o zaman ne olacak?

Bu durumda HDP, milletvekili sayısını 72 milletvekili olarak planlamaktadır. Eğer bu gerçekleşirse AKP’nin meclisteki sandalye sayısında da ciddi bir düşüş meydana gelecektir.

Sadece HDP’nin değil muhalefet partilerininde oy oranları ve vekil sayıları ciddi artış göstereceğinden AKP’nin tek başına iktidar olma olasılığı zayıflamaktadır.Buna göre ‘’Ali Cengiz Oyunu’’ dediğimiz bölüm tekrar devreye girer ki AKP-HDP koalisyonu. Neden diye soracak olursanız,  ısrarla ‘’Başkanlık sistemi’’ isteyen bir AKP ve Recep Tayyip Erdoğan, hala iktidarda iken ve ‘’Başkanlık sistemi’’nden kendilerine de çok zengin paylar çıkartacak olan bir ‘’Emperyal Kürtçü Siyaset yapan HDP’’ neden bu koalisyonda buluşmasın ki ?

Bu örtülü işbirliğine isterseniz bir de son yaşanan Ağrı’daki olayları inceleyerek değerlendirelim.

Bir şeyler oluyor!.. Gerçi işin o boyutu gayet net olmasına ”net” ama neleri hedeflediği önemli. “Durup dururken” (?) PKK ile Güvenlik güçleri arasında bir “çatışma” çıkıyor. 4 asker yaralanırken, bir HDP’li ve bazı PKK’lılar ölüyor. Çoktandır “susmuş” gibi görünen silahlar birden tekrar ateşleniyor. Ortalık karışıyor!

 

Ardından medyada siyasi kulislerde türlü türlü iddialar, rivayetler dolaşıyor. Malum; gene herkes “bulunduğu nokta”dan ve “görmek istediği yerden” bakıyor. Buraya kadar “şaşırtıcı” bir şey yok. Zaten beynimizin hayal aynalarında kırılan “gerçek” iyice ulaşılmaz oluyor. Artık kim, neye inanmak istiyorsa ona inanıyor. Zihinler iyice bulanıyor!

 

Ben ise baştan beri bu gibi konularda “gerçek tekeli”ni temsil yetkisini üzerime almadan sadece ve sadece bir başka “senaryo”nun da mümkün olduğunu söylüyorum. Bu kanaatlere ise “sebeplerden sonuçlara” metodunu izleyerek varıyorum. Tabiri caizse “Hatice’ye değil neticeye bakmalı” diyorum.

 

Herkes bu olayda “HDP’nin hedeflendiğini” söylüyor ancak ben tersini düşünüyorum. Bunun planlı ve hesaplanmış bir hareket olduğunu, adımların ona göre atıldığını zannediyorum. Bütün ideolojik telkin, yargılardan kendimi arındırmaya çalıştığımda da şu şüpheli “ihtimaller”i saptıyorum;

 

1) PKK ile Türk askeri “Şenlik” bahanesi ile karşı karşıya getiriliyor.

2) Saatlerce çatışılıyor. Askerlerin dördü yaralanıyor. (Zaten senaryo gereği ölmemeleri gerekiyor!)

3) Askerlerin yardımına HDP’liler koşuyor.

4) Selahattin Demirtaş tam bir PR faaliyeti olarak “Ağrı'da HDP li arkadaşlarımız yaralı askerleri taşıyıp çıkardılar.” diye tweet atıp hemen o “yardım”ın fotoğraflarını servis ediyor.

5) Dahası pek de umurlarında olmayan Türk ordusu ve askerini birden önemsermiş pozisyona geliyorlar. Hayırdır ?

6) PKK saldırısı sonrası “perişan Türk askerleri”ni kurtarma şerefi bugüne kadar “PKK’nın siyasi uzantısı” olarak görülen HDP’lilere düşüyor! Bu ne şirinlik arkadaş ?

 

Daha da iyisi Şam’da kayısı mı desek ? Bundan âlâ HDP propagandası mı olur? “Türk askerleri için kaygılanan, Türk askerine yardıma koşan bir HDP” imajı. Yeni konsepte uygun ( muhtemel koalisyon ortaklığına) bir görüntü ve mesaj veriliyor. Tam bir  “buyur buradan yak” durumu yani!..

 

 

Öyle anlaşılmaktadır ki; 07 Haziran 2015’te yapılacak Genel seçimlerin birçok olasılığa gebe olduğu/olacağıdır. Süreç birçok olasılığı, anlattıklarımız doğrultusunda getirebilir, götürebilir, yenileyebilir. Seçimler sonrasında, üzülerek söylemem gerekiyor ki Türkiye’de ciddi sonuçlar doğuracak kaoslar ortaya çıkarabilir. ‘’Çözü(L)m(E) Süreci’’ diye adlandırdığımız süreç, hüsrana uğrayıp çözümsüzlük bataklığına sürüklenmektedir ve bu sürüklenmenin Türk Devletine ve milletine hiç de hayır getirmeyeceği su götürmez bir gerçek olup çok ağır bedelleri olacağıdır. Bunun yanında ülke yönetiminde reform denebilecek adımlara neden olabileceği gibi, AKP ve HDP arasında bir “Ali Cengiz Oyunu” var mı yok mu tüm bu süreçte hep birlikte göreceğiz.

HANDAN ÖMER

 19/04/2015

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.