Orta okul birinci sınıfdayken bir gün, ‘Heil Hitler, pireler ve bitler’ yazmıştı arkadaşlar tahtaya komiklik olsun diye.
Ve şimdi biz, ‘Kavgam’ (Mein Kampf) adlı kitabın çok satar olduğu bir memlekette yaşıyoruz! Birçok yayınevi basmış kitabı, halkımız faydalansın diye ucuz baskısını yapanlar da olmuş, neticede on binlerce ‘Kavgam’ satılmış. ‘İyi’ üniversitelerde öğretim üyesi olan arkadaşlarımdan duyuyorum, derslerde ‘hocam, Kavgam’da diyor ki…’, ‘Hitler der ki…’ diye söz alan öğrenciler çıkıyormuş. Şimdi ‘herkes bunu konuşuyor’, haklı olarak:
Kavgam’ı niye okuyorlar? Kavgam’da okuyacaklarınız belli. Birincisi, şiddetli bir anti-semitizmdir. (Antisemitizm, Yahudi karşıtlığı veya Yahudi düşmanlığı). ‘Sonra, tarihin, sosyal ilişkilerin tümüyle ‘milletler savaşı’na indirgenmesi; insanlığın doğal varoluş formu olarak düşünülen milletler arasındaki tek ve doğal ilişkinin de, önü de sonunda, savaş olarak düşünülmesi…
Bunlara uygun olarak, yine doğallaştırılmış bir sosyal Darwinizm: ‘’Kuvvetli olan ayakta kalır, kuvveti yetmeyen yok olmayı hak eder…’’ Ve belki de en önemlisi: Kavgam, başka ‘düşünür’lerin, doktrin üreticilerinin meâlen, kuramsal bir dil içinde ifade ettiği bu ‘görüş’leri, ağzını doldura doldura söylemeleridir. Açıkça kavga, açıkça savaş, açıkça tenkil istiyordur. Anti-semitizmin, milliyetçi tarih ve toplum görüşünün, güç tapıncının bereketli toprakları üzerindeyiz. Bu topraktan beslenenlerin Kavgam’a da ilgi gösterebileceğini kestirebiliyor olmamız çok da zor değil.
Bu durumu, ‘normal ama tehlikeli’ kaydıyla, anlayışla karşılayanlar da az değildir. Ümit Özdağ nasıl diyor: ‘Arkadan hançerlendiklerini düşünen iyi Türkler, Hitler’i okuyorlar.’ (4 Mart 2005 Akşam gazetesi makalesinden) Böyle bakanlar, çareyi, Kavgam’ın hitap ettiği heveslerin ‘normal’ Türk milliyetçiliğiyle tatmininde görüyorlar.Korkunç, evet, basbayağı korkunç olan, yukarıda da izah ettiğim gibi ‘belki de en önemlisi’ diye değindiğim noktadır: Kavgam’ı okuyan, bir ‘insanlık’ ortak paydasından, ahlâkî düşüncelerden tamamen kopmuş, çıplak bir güç mantığına dikiyordur gözlerini. Kavgam, evet tehlikelidir ama hayır, normal değildir!
Zaman zaman yazılacak her şeyin yazıldığı ve edebi bütün olasılıkların tüketildiği iddia edilir. Oysa yaratıcının olanakları sonsuzdur. Edebiyat her defasında kendini farklı şekiller de var ederek yoluna devam eder. Genellikle de bunu, öncekileri parçalayarak yapar. Tıpkı bu yazının öznesi Norveçli yazar Karl Ove Knausgaard’ın söylediği gibi, “Yazmak, yaratmaktan ziyade yıkmakla ilgilidir.” Ve işte yazı dizimin ana başlığının asıl konusu bu parantezde gizli sevgili okurlar. ‘’Kavgam 365’’in çıkış nedeni 13 yıllık AKP/ Recep Tayyip Erdoğan hükümetleri/iktidarıyla olan mücadelemi oluşturmaktadır.
Ve Kavgam 365-1’e, 13 yılı aşkın bir zamandır ülkemizin ve milletimizin başına musallat olmuş, adeta bir karabasan gibi sürekli başta cumhuriyeti, cumhuriyetin kazanımlarını, değerlerini, Atatürk’ü ve silah arkadaşlarını, Türklüğü, Türk milleti kavram ve Türk kimliğini ayrıca Türk milliyetçiliği değerlerine tecavüzü ilke edinmiş Recep Tayyip Erdoğan ve AKP’nin siyasi ümmetçilik politikası üzerinden cennet vatan ülkemiz Türkiye’nin getirildiği durumu ‘’Siyasi ümmetçilik’’ üzerinden ele alarak başlamak istiyorum.
Peki nedir bu siyasi ümmetçilik ya da kimlerdir bu tayfa diyerek başlayacak olursak , Rahmetli Erol Güngör’ün ‘’İslam’ın Bugünkü Meseleleri’’ adlı eserinin 181.ci sayfasındaki tanımlamasıyla devam etmek gerekir: ‘’ Bu anlam da İslamcılık şimdiye kadar hep hakim milliyete karşı hoşnutsuzluğunu doğrudan doğruya belirtemeyen etnik azınlıkların ideolojisi olmuştur. Bunların amacı İslam ülkeleri arasında birlik sağlamaktan ziyade, kendi yaşadıkları ülkede milliyetçi politikayı etkisiz duruma getirmektir. Bu azınlıklar ayrılıkçı politika takip edecek kadar kalabalık ve güçlü olduklarını hissettikleri an kendi istikametlerinde bir milliyetçilik hareketi açıklamaktan hiç geri kalmazlar; böyle bir güce erişemedikleri müddetçe İslam davasının şampiyonu olarak görünürler.’’
Ülkemizde bu siyasi ümmetçilik düşüncesine sahip olanların zihinlerinde ve belleklerinde içten içe besledikleri kin ve nefretin temel kaynağı ise Türk olmaktan ve Türklükten kurtulmak istekleri yatmaktadır. Peki kimdir bunlar ve neler söylemişlerdir ? diye sorduğunuzu duyar gibiyim, o halde 365-2’ de görüşmek ümidiyle…
HANDAN ÖMER
14/01/2016 Ankara