LOZAN NERE OSLO NERE TÜRKİYE NERE ?

Handan ÖMER

Yazımın konu başlığı sizi yanıltmasın. Bu yazımda ‘’Lozan antlaşması’’nı  ‘hezimet  ya da zafer’  gibi bir tartışma yaratmak veya değerlendirmeye almak olmadığını, ayrıca ne Lozan şehrinin ne de Oslo kentinin coğrafi özellikler ile ilgili bir yazı olmayacağını peşinen aktarayım. Ancak 24 Temmuz 1923’de imzalanan  Lozan antlaşmasının, Kurtuluş Savaşından  sonra o zamanın şartlarında masa başında Osmanlı’nın devamı olan genç Türkiye Cumhuriyeti devletinin tanınmasını (ABD hariç) ve müthiş bir dönemden çıkan Cumhuriyet’in kurucularının masa başında iyi bir diplomasi geliştirdiklerini belirtmek isterim ( teferruata girmeden).

Peki OSLO bizlere neyi ifade ediyor Norveç'in başkenti olmasının haricinde ?  PKK’nın kurucu Liderlerinden ve Kandil sorumlularından Mustafa Karasu bakın Oslo’yu nasıl tanımlıyor.

‘’Oslo görüşmeleri resmi olarak 2008 Eylül'ünde başladı. Ama önceden dolaylı görüşmeler vardı. Aracılık yapan, uluslararası bir kurumdur( İngiltere ). Dolayısıyla bazı büyük devletlerle ilişkili olma olasılığı da vardır. Görüşmeler Oslo'da olduğu için Norveç devletinin de bilgisi dahilinde olduğunu söylemek gerekir. Türk devleti ve PKK arasındaki ilk görüşme Eylül 2008'de yapıldı. İkincisi ya da üçüncüsü Mart 2009'da yapıldı.’’ Diye devam etmektedir.

Malumunuz üzere Kasım 2002'de iktidara getirilen AKP-Recep Tayyip Erdoğan hükümetinin, Terörün sona ermesi için hükümet ve örgüt yöneticileriyle, devletin bürokratları aracılığıyla görüşme yaptığı iddiaları gündeme geldiğinde,  Erdoğan bu iddialara karşılık “şerefsiz ve alçakça iftiralar cevabını vermişti.

Erdoğan’ın daha önce bu konudaki değişik zamanlarda yaptığı konuşmaları tekrar tekrar dinlediģimde Şöyle demektedir: “AKP hükümetinin her hangi bir terör örgütü ile masaya oturması, pazarlık yapması söz konusu değildir, bundan sonra da olmayacaktır, Bizim masaya oturduğumuzu söylüyorsanız bu iddianızı ispatlamakla siz mükellefsiniz. Hukukta bir kaide vardır. Müddei, iddiasını ispatlamakla mükelleftir. Eğer bu iddianızı ispatlayamazsanız müfterisiniz. Daha ileri bir ifade kullanmıyorum, çünkü terbiyem buna müsaade etmez. Dört kez, bunlarla (PKK’lılarla) masaya oturduğumuzu söyleme şerefsizliğini yapanlar, bu alçakça iftirada bulunanlar bunun hesabını her yerde verecektir. Biz, bugüne kadar, AKP  hükümeti olarak terör örgütü ile hiçbir zaman masaya oturmadık, hiçbir zaman da oturmayacağız. Bizim felsefemizde, bizim anlayışımızda böyle bir şey olamaz.”

Erdoğan’ın  felsefesine göre “PKK ile asla masaya oturulmaz. Bunu söyleme şerefsizliğini yapanlar bu alçakça iftirada bulunanlar bunun hesabını her yerde verecektir.”

Bu satırları kaleme alırken aklıma Erdoğan’ın  Ekim 2012 konuşması geldi..

Şöyle diyordu  “yüksek felsefeli”  Erdoğan  : “İmralı olsun, Oslo olsun açık net bu adımları da attık. Acaba nerede bir şey var bunu görelim. Eğer bu görüşmelerle bir şey elde edeceksek bununla yapalım. Oslo’da olacaksa  Oslo’da yapalım. O yüzden MİT Müsteşarı olarak Emre Bey zamanından itibaren başlattık görüşmeleri, sonra Hakan Bey geldi aynı şekilde devam etti. Şu anda kesilmenin bazı sebepleri oldu. O da iletişimdeki samimiyetsizlikti. İster istemez ‘keselim bu işi’ dedik.”

Erdoğan  açık konuşuyor. Bu açıklamaları makasla kesin, çerçeveletip duvara asın:

“İmralı ile açık net adımlar attık.” “Oslo’da PKK’lılarla görüşeceksek orada yapalım.”

“Önce MİT Müsteşarı Emre Bey zamanında (örgütle) bu görüşmeleri başlattık.”

“Hakan Bey geldi aynı şekilde devam etti.”

PKK’lılar samimiyetsiz davranınca “keselim bu işi” dedik.

Erdoğan açıklamalarında “PKK’yı ağzına almıyorsa da MİT’in bu görüşmeleri PKK liderleriyle yaptığı ve Apo’nun yol haritasını konuştuklarını herkes biliyor.

 Açık konuşayım ben şahsen Erdoğan’ın  hiçbir açıklamasına inanmıyorum. Hiçbir konuşmasını gerçekçi  bulmuyorum.

Çünkü yeryüzünde kendi kendisini bu kadar kısa sürede yalanlayan bir lider yok.  

Çünkü bu vasıftaki bir kişi “lider” olamaz.

Biat edenler etmeye devam etsin.

Erdoğan’ın  kumaşı  liderlik kumaşı değil.

Gündemden düşmeyen Oslo Görüşmelerini siz değerli okuyucularıma tekrar hatırlatmak isterim..Metin, metin araya yorum   katarak tekrar yayınlıyorum..

OSLO GÖRÜŞMELERİ

Görüşmeyi yapanlar görüşmeden 6 ay sonra MİT müsteşarı yapılan Hakan Fidan, MİT müsteşar yardımcısı Afet Güneş, KCK yürütme konseyi üyesi Mustafa Karasu ve PKK'lı Sabri Ok, Kongra-Gel başkan yardımcısı Zübeyir Aydar ve koordinatör ülke temsilcisi olarak adlandırılan yabancı bir devletin temsilcisi.

Bu görüşmenin yapıldığı tarih kesin değil. Ancak görüşmenin 19 Ekim 2009'da Habur'da AKP-PKK işbirliğiyle gerçekleşen terör şovuyla, DTP'nin kapatıldığı 11 Aralık 2009 tarihleri arasında Norveç'in başkenti Oslo'da yapıldığı belli oluyor. Taraflar buna 5. Oslo görüşmesi diyorlar. Yani ihanet uzun bir sürece yayılmış.

Öncelikle şu belirtilmelidir. Bu görüşmenin tek sorumlusu vardır o da Tayyip Erdoğan'dır. Zaten görüşmeler sonunda ödüllendirilip Tayyip tarafından MİT Müsteşarı yapılan Hakan Fidan kendisi bizzat Tayyip adına konuştuğunu belirtmektedir:

Apo aşığı,  PKK kuryeleri

Üslup sizi şaşırtmasın. Apo'ya sayın diyen Tayyip'in temsilcisi ne desin ki? Aslında MİT'çiler daha da ileri gidiyorlar. Diğer MİT'çi Afet Güneş'in de üslubu aynı…

İlginç. Herkes bunu hükümet ile PKK arasında bir pazarlık sanabilir. Ancak müzakerede iki taraf vardır. Oysa Tayyip'in adamları, Hakan Fidan da Afet Güneş de Apo'dan adeta birer PKK'lı gibi "önderlik" diye bahsediyor.

Hani derler ya terörle müzakere edilmez. Bunlar gerçekten de müzakere etmiyorlar ki! Terörü özümsemiş, terörle özdeşleşmişler. Hakan Fidan PKK'lılara "önderlik" dedikleri adamdan bahsediyorken hayranlığını gizleyemiyor.

Hakan Fidan'a göre PKK bir devrim hareketiymiş. İmralı'daki görüşmelerden çok etkilenmiş. Hatta bu "yetenekli insana" hem devletin hem PKK'nın haksızlık yaptığını düşünüyor.

Aslında olay tam bir kepazelik… Müzakere olsa neyse!.. MİT müsteşarı, Tayyip'in özel temsilcisi aslında işi gücü bırakmış İmralı ile PKK'nın dağ kadrosu arasında kuryelik yapıyor. Bakın Afet hanım ne diyor:

"Devlet size çok büyük bir fırsat yaratmış durumda. Sizin karşılıklı olarak birbirinizle iletişim sağlamanızı dolaylı dahi olsa fikirlerinizi birbirinize yansıtmanızı yazışmanızı çizişmenizi onlar üzerinden karşılıklı görüş teatilerinde bulunmanızı sağlıyor."

Hatta toplantıda bir söz veriliyor. PKK'lı Mustafa Karasu ve Sabri Ok ile Apo görüştürülecek Mustafa Karasu teklif ediyor:

"Ben şuna inanıyorum devlet istesin şu anda bizi uçağınıza alıp götürebilirsiniz isteseniz."

Afet Güneş hemen kabul ediyor:

"Kesinlikle. Ben diyorum gelin götüreyim"

Karasu mutlu:

"Demek ki o zaman önderlikle görüşme sorunu da yok."

Ricalar bitmiyor. AKP'nin çokça bahsettiği "bağımsız yargı"nın nasıl işlediğini de öğreniyoruz. Terörist Sabri Ok için açılan bir davanın kapatılmasından da bahsediliyor. İşte AKP faşizminde hukuk bu… Komutanlar hapse, PKK'lılar için özel tahliye…

PKK'yı AKP büyütmüş

Görüşmelerde Hakan Fidan'ın bir itirafı göze çarpıyor:

"Ama biz şundan emin olmak istiyoruz yani geliştirilen bir özgürlük alanı açıldı. Bu açılan özgürlük alanı içerisinde örgütün alt birimleri eski alışkanlıklarından hareketle daha fazla mevzi kazanalım daha fazla örgütlenelim mantığı içerisinde. Bir noktaya kadar hani tolare edebiliyorsunuz çünkü dediğim gibi alandaki valiler emniyet müdürleri bu noktada gerçekten çok değerli insanlar."

Bir de derler ki 30 yıldır PKK niye bitmedi? Askeri yöntemler başarısızmış! Tayyip ve adamları açıkça örgüte "özgürlük alanı" açtık diyor. Örgüt de bu alanı doldurmuş. Hatta Hakan Fidan AKP'nin valileri ve emniyet müdürleri ne kadar değerli diye övünüyor. Değerleri de PKK'yı "tolare" etmelerindenmiş. Görüşmede Hakan Fidan dört PKK üyesinin özel TV kurmak için başvurduğunu, buna izin verilmeyeceğini ama bizzat kendisinin bir valiyi arayarak bu TV'yi kurdurttuğunu övünerek anlatıyor. Demek AKP Türkiye'sinde MİT'in işlevi bu!

Afet Güneş ise askeri bile engellediklerini övünerek anlatıyor:

"Ordunun şuan yaptığı planlı bir operasyonu yoktur."

Ayrıca Afet Güneş tüm bu faaliyetleri nasıl sinsice ve sindire sindire yaptıklarını, kamuoyunu ve Meclis'i nasıl kandırdıklarını bakın nasıl anlatıyor:

"Beğenseniz de beğenmeseniz de yeterli bulsanız da bulmasanız da bir yıl içerisinde yürüttüğümüz çalışmalar bugün bu meseleyi Türk kamuoyunda ve Türk parlamentosunda tartışılabilir bir hale getirmiştir. Bunu bu kadar küçümsemek gibi kimsenin bir lüksü yoktur kimse küçümseyemez bu bir…"

PKK bombalarına göz yuman AKP

Toplumu kandırıyorlar, sindiriyorlar. Amaçları ise PKK ile aynı, bakın Tayyip'in Afet hanımına göre verilen söz ne:

"Yani bu neresinden bakarsak bakalım çünkü çözümün parametreleri içinde işte basit bir takım taleplerden anayasa değişikliğinden Öcalan'ın serbest bırakılmasına kadar çok geniş bir skala var. Talepleri şöyle bir göz önüne getirdiğimiz zaman çok geniş bir skala var. Bunların üç ayda beş ayda sekiz ayda bir senede tamamlanabilmesi söz konusu değil."

PKK'nın istediği her şeyi verecekler ama topluma kabul ettirebilmek için zaman istiyorlar. Tayyip'in adamı Hakan Fidan ise kısa vadede PKK'lı belediyelere verilecek yetkilerle ilgili müjde veriyor:

"Milli Eğitim şunlar bunlar bakanlıklarını kaldırıyoruz valiliklere ve belediyelere veriyoruz. İlk önce valiliklere uzun vadede belediyelere gidecek."

Tüm bunların karşılığında AKP'nin istediği tek şey PKK'nın desteği… Terörü durdurmalarını bile istememişler. Bakın Tayyip'in Afet hanımı ne diyor:

"Ama o işte silahla çözülmeyecek. Silahın evet kabul ediyorum belli bir işlevi vardı ve bugüne kadar bir şey getirmiştir."

Silahlı terörü savunan bir MİT'çi! Ne güzel! Kadın bir de utanmadan ekliyor:

"Biliyoruz metropolleri de doldurdunuz bu arada patlayıcılarla doldurdunuz."

PKK'lı Sabri Ok şımarık çocuk gibi görmezden gelin diyor. Afet Güneş zaten görmezden geldiklerini söylüyor.

"İşte onları göre göre zor gidiyor bunları da görmesek iyi olur."

Acaba o bombalarla otobüslerde canlı canlı yakılan Türk kızının ailesi bunu görmezden gelebilir mi? Bu tutanaklara göre katil kim? PKK mı AKP mi?

Erdoğan PKK için kellesini ortaya koymuş

Hakan Fidan PKK ile görüşmeler için Tayyip Erdoğan'ın başlangıçta kendi kellesini bile ortaya koyduğunu söylüyor:

"Çıktı grup toplantılarında mecliste diğer bütün halk konuşmalarında ben neye mal olursa olsun açılım sürecinin arkasındayım ben siyasi riski bu noktada göze alıyorum siyasi kariyerim pahasına da olsa. Burada partiye sürekli mesaj var kardeşim bu noktada benim üzerime gelmeyin tabanla etkileşiminiz sizde nasıl bir netice üretiyorsa üretsin. Çünkü sürekli negatif şeyler gelmeye başladı. Yani buradan dolayı efendim oy kaybediyoruz batıda görüştüğümüz geniş kitleler bizden şey yapıyor. Tabi muhalefetin özellikle Habur'dan sonra ortaya koyduğu ajitasyonun etkisi şu anda giderek büyüyor. İçişleri bakanı hakkında gensoru verildi biliyorsunuz. O bu işe aylarını yıllarını verdi. Afet hanımla beraber ciddi bir moral bozukluğu yarattı. Çünkü oraya herkes bir milat olarak bakıyordu."

Demek ki hesaba katmadıkları Türk milletinin tepkisiydi. PKK ile görüşenlerde "ciddi moral bozukluğu" oluşmuş. Vah vah!

Afet hanım ise sırf Erdoğan PKK'ya söz verdi diye nasıl Habur'da hukuku çiğnediklerini açıkça itiraf ediyor:

"Habur bizim iki buçuk senedir neredeyse yürüyen tüm ilişkilerimizin Ankara'dan başlayarak söylüyorum özelde kırılma noktasını oluşturdu. Gelenler yeteri kadar eğitim almamışlardı ve ne amaçla geldiklerinin bile farkında değillerdi. Adeta bir siyasi gösteriye dönüştürüldü. Burada sizin de çok iyi bildiğiniz gibi hukuk ihlal edildi. Her şey yok edildi. Amaç size verilen bir takım sözlerin tutulmasıydı."

Hakan Fidan ise PKK'nın ilan ettiği tek taraflı eylemsizliğin aslında tek taraflı olmadığını AKP ile PKK arasındaki iki taraflı bir anlaşma olduğunu belirtiyor:

"Çok samimi olarak söylüyorum başbakanında fikri budur bir zaman kazanma parametresi olarak ortaya koymuyoruz. Biz eylemsizliği var olan konuşmaların bir sağlayıcısı olarak görüyoruz yani var olandan daha sistematik daha yoğun bir müzakere ve görüşme sürecinin devam ettirilmesinden tarafız."

Erdoğan  Türk toplumundan korkuyor!

PKK'lılar müteşekkir… Ancak son gözaltılar ve KCK tutuklamalarından şikayetçi. Hakan Fidan İçişleri Bakanıyla görüşeceğine söz veriyor ve Habur'daki rezaletten sonra işlerinin zorlaştığını itiraf ediyor:

"Habur sonrası iklim değişti bunu yönetemedik yani açıkça söyleyelim."

PKK'lı Sabri Ok anlayışlı terörist Allah için:

"Düzeltelim biz size yardımcı olalım."

Hakan Fidan Türk kamuoyunu oyalama derdinde ama Apo ile PKK arasında kuryelik yapmaya da kararlı:

"Benim bizzat burada oluşum size sistematik bir müzakereyi ve bir araya gelişi teklif edişim sonra sayın Öcalan'ın sizle iletişim kurmasına bizim kısıtlı şartlarda da olsa izin vermemiz sizden mesaj götürmemiz sonra çeşitli iletişim kanalları bulmaya çalışmamız bu hafta İçişleri Bakanı da parti yetkilileri ile görüşecek bütün bunların hepsi kamuoyunda bizleri zor duruma düşürmeyecek bir modelite icat edip problemi karşılıklı çözme yönünde atılan adımlardır."

Ama Tayyip'in de, Tayyip'in adamlarının da, PKK'lıların da sıkıntısı hep aynı… "Kamuoyunda zor duruma düşmek"…Türk toplumunun tepkisi… Milli vicdan önlerinde en büyük engel...

Tayyip'in adamı Hakan Fidan yine de umutlu çünkü Tayyip ve yakın çevresi asla böyle bir vicdana sahip değil:

"Burada şey sıkıntısı var. Hani maziden alıp getirdiğiniz sürekli mücadele ederek değiştirdiğiniz bedelini ödediğiniz bir çizgi var. Ama mazi orda duruyor oradan etkilenenler orada duruyor. Bunu bir anlatma problemi var... Allahtan başbakan yakın çevre falan öyle değil yani. Benim anlattığıma inanan insanlar yoksa göndermezler."

AKP daha bir yıl öncesine kadar Güney Afrika Modeli'yle Apo'yu serbest bırakmaya ve Türkiye'yi bölmeye çalışıyordu. Şimdi Sri Lanka Modeli'nden bahsediliyor. Güya AKP, PKK'yı bitirecekmiş. İsrail'e diz çöktürecekmiş.

Buradan tek bir sonuç çıkar. AKP müzakereler yoluyla Türkiye'nin bölünmesine en büyük katkıyı sağladı. Ancak özellikle Habur'daki rezalete olan büyük Türk tepkisinden sonra bunu müzakereyle yapamayacaklarını anladılar. Şimdi sahte bir PKK ve İsrail düşmanlığıyla Türkiye'yi hem IŞİD’e karşı ortak mücadele kapsamında Ortadoğu’da savaşa sürükleyip, hem de AKP hükümetlerinin Oslo görüşmelerinden hemen sonra başlatılan ve kamuoyunda ‘’demokratik açılım’’ masalı olan ‘’çözüm süreci’’ zırvaları ile her türlü anlamda eli güçlenen bir terör örgütü PKK’nın iç savaş tehditi ile sonunda dış müdahaleyle parçalatmaya çalışıyorlar.

Anlayacağınız Lozan da kazanılan/kazanılanlar, Oslo’da geri alınmak istenmiştir. Bunu da Recep Tayyip Erdoğan yönetiminde ki ‘’Ümmet Düşünü Totaliter İslamcı AKP hükümetleri’’ Lozan Antlaşmasında "azınlıklar " konusunu etnik siyasete dayalı  "Ölü sevici Nekrofil Zombiler Çetesi HDP/BDP " ortaklığıyla gerçekleştirmek ve  küresel emperyalistlerin;  1815-1915'de elde edemediği Türkiye’yi ve bölgeyi Oslo'da başlattıkları ve defaatle görüşmeler yapıp verilen vaatlerle günümüze intikal ettirip  2015’de demokratik-laik-parlamenter hukuk devleti sisteminden,  etnik siyasete dayalı çok kültürlü federal sisteme geçişin ve parçalanmanın temellerini  atmışlardır.

Şimdi anlatabildim mi acaba Lozan nere, Oslo nere , Türkiye nere ?

Elbette önünde sonunda bu kepazeliğe  dur denecektir. Özellikle; 7 Haziran 2015 genel seçimlerinden hemen akabinde çıkan sonucu değerlendiren MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin günümüze ışık tutan öngörüleri ve siyasi açıklamaları Türk siyasi tarihinde milad olacak niteliktedir. Türk milliyetçileri bu oyunları tek tek görmekte ve bilmektedir. Türk milleti Anadolu’yu yurt edindiğinden bu yana Vatan aşkına gerekli bedeli defaatle hiç çekinmeden kanıyla canıyla ödemiştir  ve ihanetin hesabını tarihin her döneminde sormuştur, soracaktır.

Anlaşılan "önderlik" dedikleri Apo idam edilirken yalnız olmayacak! Allah muhabbetlerini cehennemde daim kılsın!

HANDAN ÖMER

Kaynak: http://arsiv.taraf.com.tr/haber-pkk-mit-gizli-gorusmeleri-tam-metin-78057/

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.