Tarihin en yıkıcı depremi.
İngiltere, Almanya, Hollanda gibi birçok ülkeden büyük bir alan.
Birçok ülke nüfusundan büyük bir alanı etkileyen deprem.
Türk Milleti, depremi duyar duymaz harekete geçti.
Yüzlerce araç, binek arabalarının arkalarına suları, ekmekleri, battaniyeleri doldurup yola çıktılar.
Hatta ikinci gün yola çıktığımda birçoğunun yolda kaldığını, yoldan kaydıklarını gördüm. Yan yatmışlar, devrilmişler, kaza yapmışlardı.
Gitmeyip yardım yapanlar da oldukça fazla...
Bir taraftan da yedikleri lokmalar boğazına dizilenler, oradakilerle empati kurararak durup durup ağlayanlar da oldukça fazla…
Konuştuğum bir arkadaşım “Nefes almaktan utanıyorum” demişti.
İnsan nefes almaktan utanır mı? Utanıyor demek ki…
Yemek yemekten, uyumaktan, sıcak bir ortamda olmaktan utanır mıymış bir insan…
İnsan olan utanırmış demek ki...
Bu konuyu siyasete alet edenler adına da utanıyoruz elbette.
Ticarete alet edenlerden de utanıyoruz.
Yağmacılar, fırsatçılar, fesatçılar, hainlerden ise utanmak şöyle dursun iğreniyoruz. Bir insan aşağılık olur da bu kadar mı olur?
Allah ıslah etsin.
DEPREMDE EN ÇOK SINIFTA KALANLAR
Deprem olur olmaz yardım yetiştirme gayretinde olanlar elbette geleceğe dair umudumuzu diri tutanlardı.
Bir de geçmişte büyük büyük laflar edip de depremin üçüncü günü bile hizmet sağlayamayan devasa şirketler vardı ki bunların başında GSM operatörleri geliyor.
Kahramanmaraş’ta bizzat yaşadım.
Ne sabit telefon ne de internet çekmedi. Hatay’dakilerle de sağlıklı iletişim kuramadım.
Daha önce bahsettikleri dronlarla erişim sağlayacaklarını söyleyenler bunu sağlayamadılar.
Maç günleri mobil baz istasyonları kuran operatörler burası için organize olamadı.
Bana göre birçok afet olayında olduğu gibi GSM operatörleri sınıfta kaldılar.
Bunu hiç ayırmadan Turkcell, Türk Telekom ve Vodafone için söyleyebilirim.
Başka kimler var.
İlk günden beri borsada işlem yapan leş kargaları var.
Derdinize ne oldu?
Neyi kaçırdınız?
Kazandığınız üç beş kuruş sizi zengin mi yapacak?
Söyleyecek laf bulamıyorum açıkçası.
GENÇLERDE GELECEK VAR
Yola çıkarken benimle birlikte iki üniversite öğrenicisi de vardı. Birisi Ege, diğeri de Ege’nin arkadaşı Çağan.
Bunlar iyi bir üniversite olan Bilkent öğrencileri. Üniversite "Dersler devam edecek" açıklaması yapmasına rağmen geldiler. Ege’yi biliyorum. Mahmut Övür’ün oğlu ve dersler konusunda çok hassas, sıkı çalışıp yüksek puan almayı önemseyen bir öğrencidir. Buna rağmen, “Bu dönem okul zamanı değil. Dayanışma zamanı" dediler.
Oraya gidince ilk önce Osmaniye’de yardım tırlarını boşaltmaya yardım ettiler.
Kahramanmaraş’ta da enkaz kaldırma çalışmalarında yer almak istediler. Ege, Bulgaristan ekibiyle birlikte çalışmaya başladı, devam ediyor. Çağan’ı ise İsrail ekibi, “Bizim senin gibi birine ihtiyacımız var” diyerek ekibine dâhil etmiş.
Sadece bunlar mı?
Elbette değil…
Yiğit var. Yiğit Yapar, arkadaşımın oğlu. O da Ankara Üniversitesi’nde diğer arkadaşları ile yardım kolilerinin hazırlanmasına yardım ediyor.
Yalova’daki yardım kolilerinde gençler gönüllü olarak çok sıkı çalışıyorlar. Kocaeli, Sakarya, Düzce gibi illerde de. Bu illeri özellikle saymamın sebebi daha önce deprem yaşadıkları için farkındalıklarının yüksek olması.
Ayrıca 13, 14 yaşlarında lise bir öğrencileri bile belediyelerde gidip bir şeyler yapıyorlar.
Tüm Türk gençliği seferber.
Gençlik Spor Bakanlığı’nın oluşturduğu Genç Gönüllüler var.
Onlar da harıl harıl çalışıyorlar.
Osmaniye ve Kahramanmaraş’ta bizzat gözlerimle gördüm.
Hatta videosunu da çekip sosyal medyada paylaştım.
Bakanlık kadrosunda 6 bin genç lideri, gönüllü gençlik lideri olarak 15 bin kişi, toplamda 20 kişi var.
Gençler bir şeyler yapıyorlar.
Onları “Z kuşağı” falan olarak yaftalamayın.
Peki siz, siz ekran başındakiler, siz ne yapıyorsunuz?
İzlediğiniz bir film değil, gerçek.
Artık titreyin ve kendinize gelin. Bir işin ucundan tutun.
Hem bu size de iyi gelir, bir işe yaramış olursunuz. Sosyal tatmininizi de artırır, ruhunuza iyi gelir.
Belki biraz yorulursunuz ama unutmayın fiziki hareket de sağlığa iyi gelir, yani her türlü kârdasınız.