Peki, ama Amerika, Vatikan, “Gizli Güçler”, “Derin Devletler” artık kimse onlar, Fetullahçılarla gördükleri kirli işlerini şimdi kimlerle görecekler, kimlere gördürecekler?
Öyle ya, bunca yıl Fetullahçıları kullanan ve yöneten söz konusu yapıların, casusluk ve dinler arası diyalog çalışmalarına 15 Temmuz’dan sonra Türkiye’de yine Fetullahçılarla devam etmesi beklenemez...
Hâlâ Türkiye’de Fetullahçılıktan vazgeçmeyenler dertlerine yansın; bahsi geçen bu yapılar işlerine yarayacak adamları yurtdışına kaçırdı, gerisiyle de hiçbir işi kalmadı, kullandı ve terk etti. Çünkü aklı başında hiçbir yapı ve kişi deşifre olmuş casusuyla yola devam etmeyecektir.
Ama şu ana kadar kimin ya da kimlerin Türkiye’de casusluk ve dinler arası diyalog çalışmaları için seçildiğine dair bir bilgi de duyulmadı.
Elbette çalışmalara başlamışlardır ve bu çalışmalarını gizli tutmuşlardır, ama 15 Temmuz’un üzerinden bir buçuk sene geçmiş artık dinler arası diyalog için yavaşa yavaş gün yüzüne çıkmak zorundadırlar.
Bu defa dinler arası diyalog çalışması, Fetullahçılık, Nurculuğu işlerinde bir motif olarak kullandığı için kesinlikle bir Nurcu gurup içerisinden ya da Nurcu motif kullanılarak yapılmayacaktır.
Sanılanın, yapılan dedikoduların aksine, bu çalışmalar bir tarikat içerisinden de gelmeyecektir.
Çünkü Türkiye’de hiçbir tarikat içerisinde dinler arası diyalog yuvalanması yeşermeyeceği ve küçük bir iki tekkeden hevesliler bulunsa bile bunların da geniş kitleleri etkileyemeyeceği için düşünülmeyecektir.
Ayrıca ilk deneyimin Müslüman bir gurup içerisinden gelmiş olması toplumda kuşku ile bakılmasına ve daha doğmadan boğulmasına sebep olacaktır.
Görünen o ki, Türkiye’de dinler arası diyalog çalışmaları hiç de beklenmeyen bir yerden başlayacaktır.
Belki de bu defa Müslüman guruplar içerisinden değil Türkiye’deki Müslüman olmayan, Hıristiyan bir gurup, bir cemaat içerisinden gelecektir.
Müslümanları ise bu yola çekebilmenin yolu sahte hidayete erme, sahte Müslüman olma hikâyeleri olacaktır…