Bir haftadır meselemiz Mustafa Sabri…
Okula adı verildi, tabela asıldı. Sonra “Vay bu adam Atatürk’ün idamını imzalayan adamdır” denilince tabela indirildi.
Sonra karşı hamleler geldi, “Hayır Atatürk’ün idamını veren, imza eden Mustafa Sabri değil, başkasıdır” denildi.
Bunun üzerine “Tamam Atatürk’ün idamını imzalayan o değilmiş ama Damat Ferit Hükümetinde kalmaya devam etmişti” şeklinde bir cevap geldi.
Devamında “İyi ama Mustafa Sabri Efendi de bizim bir değerimizdir. Mustafa Sabri önemli bir âlimdir” diye bir çözüm bulundu.
En objektif yazıyı Yıldıray Oğur yazmaya çalıştı. Ama beceremedi…
Beceremez de. Her ne kadar muhalif gibi duran Karar Gazetesinde yazsa da demek ki onda da ne hata yaparlarsa yapsınlar her devir de “mağdur”, “haksızlığa uğramış kişi”, “aslında kahraman” olma istidadı olabilir…
Yazısında “âlim, âlim” deyip durmuş…
Bir de bugün onun gerisinde kaldığımız büyük bir demokrat olduğunu yazmış…
Âlim nedir, kimdir?
Âlim neyi bilir; bildiğiyle amel etmesi gerekir mi?
Mustafa Sabri’yi zaten hayatımıza girmemiştir de hayatımızdan çıkarsak ne olur, ne kaybederiz?
Mustafa Sabri’yi unutursak dinimiz, imanımız ve de vatanımız tehlikeye girer mi?
Ah Yıldıray Oğur!
Vah Yıldıray Oğur!
Mustafa Sabri, Anadolu’daki savaş sırasında Kemalistlerin Çerkezlere, diğer isyan eden guruplara yönelik katliam yaptığını, İzmir’in kurtuluşu yolunda milli mücadeleye destek vermeyen bir çok Müslüman Türk köyünün yakıldığını yazarken Yunan’ın kaç Müslüman kadına-kıza tecavüz ettiğini, kaç Müslüman’ın işkenceye uğradığını, kaç evin içindekilerle birlikte yakıldığını da yazmış mı?
Mustafa Sabri isterse geçtiğimiz yüzyılın en büyük İslam âlimi olsun; fostur!
Suskunluk karşısında susan dilsiz şeytandır!
Atatürk’ün neye inanıp inanmadığı, dini-imanı Mustafa Sabri’yi temize çıkartmaz…
Kendi din kardeşleri öldürülürken, kıtır kıtır kesilirken, ırzına, namusuna el uzanırken ne yapıyormuş kendileri?
Halide Edip kadın başına Ankara’ya gelirken kendisi ümmeti Muhammed-i hangi kitabın sayfaları arasında kurtarmaya çalışıyormuş?
Şeyh Sunusi ta Libya’dan Ankara’ya varmışken kendisinin ne gibi bahanesi bulunuyormuş?
Kimsenin ona eline silah alaymış dediği yoktur; ama Akif gibi gelip Ankara’ya yerleşememiş mi?
Hırsızlar, katiller kadar da mı olamamış? Onlar işin için de vatan olunca dağdan inip kâh Aydın’da, kâh Uşak’ta vuruşmuştur!
Herkes elini vicdanına koysun ve başlarını ellerinin arasına da alsın. Sizin bu yaklaşımınız üç gün sonra terörist başı Fethullah Gülen’i de aynı kategoriye aldırır mı, aldırmaz mı?
Bir de “delil gösterdiler mi tamamdır.
Elli sene sonra, yüz sene sonra terörist başı için “şöyle şöyle yaptı, insanlar öldü, ama âlimdi. Hem Âlimlerin mürekkebi şahitlerin kanlarından üstündür hadisi mucibince 15 Temmuz gecesi şehit olanlardan bile üstündür” denilirse bizler, yani bugün her şeye şahit olanlar bunu kabul edecek miyiz?
Vallahi mezarımızda ters döneriz…
Yunan’ın namusuna musallat olduğu kadınları, şehitleri, gazileri mezarında ters döndürmeyiniz!
Mustafa Sabri şu hayatta gördüğünüz en cahil adamdır…
Mustafa Sabri cahilin önde gidenidir…
Mustafa Sabri kara cahilin tekidir…
Elifi görse mertek sanacak kadar cahil olanlardan da cahil, zır cahildir…
Allah bize saldıran kâfirlerle savaşmayı farz kılarken İstanbul’da oturmaya ne denir acaba?
Mustafa Sabri, Yüce Allah’ın savaşa katılmamak için bahane üretenlere ne dediğini, nasıl muamele ettiğini hiç Mübarek Kur’an’ı okuyup görmemiş midir?