Son dönemde, Suriye’de başlattığımız Barış Pınarı operasyonumuzun öncesinde ve operasyon devam ederken, kendilerini “müttefik” olarak tanımlayan ancak her fırsatta “tehditlerle” istediklerini yaptırmaya çalışanlara karşı ortaya konulan dik duruş tam anlamıyla takdir edilesi bir süreç olarak tarihe geçmiştir.
Bölgede teröristleri beslemek, büyütmek için çaba gösterenlerin ne tür hile ve rezilliklere başvurdukları bu toplumun tüm kesimlerinin malumudur. Bu aziz millet onurunu her şeyin üzerinde tutan, asla pranga vurulamayacak özel bir millettir. Haçlı zihniyetine, bu zihniyetin yeni nesil oyunlarına ve piyeslerine müsamaha göstermeyecek kararlılığa sahip bir millettir.
Barış Pınarı operasyonumuz esnasında sürdürülen diplomasi süreci ve bu sürecin sonunda elde edilen kazanımlar çok değerli kazanımlardır. Gerek ABD ile yapılan anlaşma neticesinde operasyonumuzun sonunda ulaşılması hedeflenen kazanımlara diplomasi yoluyla ulaşılması gerekse Rusya ile varılan mutabakatta sınırımızdan teröristlerin uzaklaştırılmasının garantiye alınması sahada kahramanca mücadele eden evlatlarımızın başarısını taçlandırmıştır.
Ülkemizin haklı ve meşru hedeflerini emperyalist güçlerin tehditlerine rağmen dünyaya haykıran, asla taviz vermeyerek hem sahada hem masada kararlı bir tutum sergileyen Cumhur İttifakının tüm paydaşları bu ülkenin birlik ve beraberlik ruhunu tesis ettiğinde neler başarabileceğini bir kez daha ispat etmişlerdir.
Bu değerli birlikteliğin neticesi olarak ortaya çıkan kazanımların yanında söz konusu süreç farklı kazanımları da beraberinde getirmiştir. Zira süreç dışımızda mevzilenen küresel aktörleri ve onların gönüllü maşalarını deşifre etmekle kalmamış aynı zamanda içimizde yuvalanan odaklarında gerçek yüzlerini bir kez daha ortaya çıkarmıştır. PKK’nın, FETÖ’nün ve ülkemizin meşru haklarının karşısında konumlanan diğer odakların kullandığı dille ve argümanlarla operasyonumuzu itibarsızlaştırmaya çalışanlar açık seçik ortaya çıkmışlardır. Bu aziz millet, Anadolu İrfanı ile bu hainlere ve gönüllü maşalara da gereken cevabı hal diliyle muhakkak verecektir.
Operasyonumuz sırasında dünyada belki de asla bir araya gelmeyecek olanların bir araya geldiklerini büyük bir şaşkınlıkla hep birlikte izledik. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ında ifade ettiği gibi tam anlamıyla 7 düvele karşı savaştık ve halen savaşıyoruz. Türkiye’yi kendi biçtikleri kalıplar içerisine sıkıştırmak isteyenler hadsiz ve mesnetsiz iddialarla süreç içerisinde ülkemizi ve insanımızı yaftalamaya çalıştılar.
Dünyadaki tüm insan hakları ihlallerinden sorumlu olanlar dünyanın en merhametli milletine insan hakları dersi vermeye kalkıştılar. Dünyadaki mazlumları görmezden gelenler, nerede olursa olsun tüm mazlumların hamisi olan, tüm mazlumların umut olarak gözünü çevirdiği ülkemizi sivilleri öldürmekle suçlamaya kalktılar. Afganistan’da, Irak’ta ve daha birçok coğrafyada yaşananların müsebbibi olanlar bizi işgalcilikle suçlamaya çalıştılar ve üzülerek ifade etmek istiyorum ki muhalefetten çeşitli seslerde hadsizce bu koroya eşlik ettiler.
Ancak Sayın Devlet Bahçeli’nin liderliğinde tüm ülkücüler Sayın Cumhurbaşkanımızın yanında ülkemiz safında dimdik bir duruş sergiledi. Bu dik duruş karşımızda konumlanan odaklara karşı sergilenen tarihi bir dik duruştur.
Bu aziz vatanın bir evladı, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmaktan gurur duyan ve bu vatan toprakları üzerinde yaşamanın en büyük onur olduğunu her nefes aldığında hisseden birisi olarak, ortaya konulan iradeden duyduğum mutluluğu ifade etmek istiyorum.
Bu vatan için şehadet mertebesine ulaşmış olan tüm kahramanlarımızla birlikte Barış Pınarı Operasyonumuz esnasında şehit olan kardeşlerimize yüce Allah’tan rahmet, halen tedavi gören evlatlarımıza acil şifalar diliyorum. Allah ülkemizin ve Türk Milleti’nin daima yardımcısı olsun.