FIRSATÇILAR, VİRÜS, SİSTEM

Metin ŞEKER

Fırsatçılar, yararlanabileceği en uygun zamanı kollayan, bekleyen, uygun zamanı ve durumu yakaladığında, eline geçen her şarttan kendine çıkar sağlayan, insan olma vasıflarını kaybetmiş şahsiyetlerdir.

Bir nevi vahşi kapitalizmin özene bezene yetiştirip dünyaya saldığı birey modeli de diyebiliriz.

Sistemin ve o sistemde yaşamaya gayret eden, hayat mücadelesi veren mahzun, mazlum, savunmasız insanların samimi duygularıyla, ekmeğiyle oynayan, kapitalizmin güçlü ve denetimin zayıf olduğu toplumlarda ortaya çıkan fırsatçılar; sürekli kafasında planlar kuran, mazlum ve savunmasız insanların bu planları anlamadığını zanneden, üçkağıtçı, dolandırıcı, egoist insan görünümlü mahluklardır.

Ramazan, Kurban Bayramları, özel günlerde ortaya çıkan, maalesef şimdi de virüs belasının hortladığı günden bu günlere kadar süregelen bir vurgun dönemi başlatmışlardır. Özellikle insanların gıda gibi ihtiyaçlarını kapsayan tüm ürünlerde olabildiğince büyük vurgunlar yapılmakta, gariban insanlarımızda çaresizlik içinde seyretmektedir. Tabiri caizse soyulmaya mahkum bir durumdadırlar.

Virüs nedeniyle dünya gerçekten bir çıkmaz içinde. Ama yazılı, sanal ve görsel basından görüyoruz ki üretici ağlıyor, tüketici ağlıyor, bir tek gülen, aracı tefeci ve fırsatçılar.

BUNLARA FIRSAT VERİLMEMELİ, HÜKÜMET, YEREL YÖNETİMLER KESİNLİKLE BU GİDİŞE DUR DEMELERİ GEREKİYOR.

Öncelikle, DENETİMLERİN ARTIRILMASI ZORUNLU BİR HAL ALMIŞTIR.

***

Yeni bir EKONOMİK SİSTEME ihtiyaç olduğu kesin.

Serbest ekonomi dedikleri “Ekonomik Liberalizm”; ekonominin bireyci hatlarla kurumsallaşmasını ve ekonomik kararların bireyler tarafından alınmasını ifade eder.

Dünyada olduğu gibi ülkemizde de “İZM”lerin kıskacına girilmiş, vatandaş kapitalizmin acımasızlığı ve liberalizm denen köhnelikle karşı karşıya bırakılmıştır.

Bu sistemin iflas ettiği gerçeğiyle yüz yüzeyiz.

O halde birçok konuda reform yaptığını söyleyen yönetimin, bu konuda da TÜRK’ün oluşturduğu, TÜRK MİLLETİNE uygun, bireysellikten kurtulmuş, etkin, çalışabilir, katılımcılığı teşvik eden, kooperatiflerin, ÜRETİCİ BİRLİKLERİ geliştirilerek, ARACI ve TEFECİLERİN YOK EDİLDİĞİ yeni bir SİSTEMLE mümkündür diye düşünüyorum.

Toprak, su , hava, güneş neyimiz eksik?

Sadece ve sadece bize ait olmayan, bünyemizi zorlayan, ithal bir ekonomi ile yönetilmemiz, bizi en çok zorlayan nedenlerden ilkidir.

Mustafa Kemal Atatürk, “Köylü Milletin Efendisidir” desin, ama biz milletin efendisi olan köylünün, üreticinin ürettiği ne varsa, ekonomik getiri ve kâr olarak, yeterince köylüye geri dönüşümünü sağlayamayalım,

Merhum Başbuğ Alparslan Türkeş’in “Ekonominin Millileştirilmesi” ile Milliyetçi-Toplumcu Ekonomik Modelden faydalanmayalım.

İnsanlarımızın geçim sıkıntısı, pahalılıktan şikayetleri ayyuka çıkmış, ÇİFTÇİ ÜRETTİĞİ MALIN KENDİ SATTIĞINDAN KATBEKAT FAZLA, MARKETLERDE PAZARLARDA SATILDIĞINI GÖRÜNCE İSYAN ETMEYE BAŞLAMIŞTIR.

Aracı ve tefeciler, üreticiden tüketiciye gelene kadar elde edilen haksız kazancın vergisi ödenmeyerek, milletin iliğini kemiğini sömürmektedir.

Tek çözüm; MİLLİ EKONOMİ SİSTEMİDİR.

İstediğiniz kadar han, hamam, yol, hastane, havaalanı, İHA, SİHA, GEMİ, TANK, pkk’nın bitirilmesi  v.b. gibi hizmetler dâhil, ne yaparsanız yapın,

İNSANLARIN, VATANDAŞIN GEÇİM SIKINTISINA YÖNELİK ÇÖZÜM ÜRETMEDİĞİNİZ SÜRECE YAPILANLARIN HİÇBİRİ GÖRÜLMEYECEKTİR.

Vatandaşımızın daha rahat yaşayabilecekleri günler gelmesi umuduyla;

Yarın geç olmasın, diyorum.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.