İlk yola çıkarken;
Bir kişi,
Bir aile, (anne, baba, çocuklar)
Bir siyasi parti,
Bir iktidar ve iktidarı oluşturanlar,
...........
Hiç kimse, hayatını başarısızlıklar üzerine kurmaz,
Yapılan işler, alınan kararlar,
Sonuç, hep başarı üzerine olur.
Böyle bir tavır, bu tavrı taşıyan beyin, insan olma fıtratına uygun, sağlıklı bir tavır ve beyindir.
Herbir kişi, kurum, kuruluş bu gayeyle yola çıkar.
Çıkarsa da zaten başarı kendiliğinden gelecektir. Karşısında, daha akil, daha mâkul, düşünen insanları bulması hayatın bir gerçeğidir.
Gelişmiş dünyadaki bazı ülkelerde, demokrasi o ülkelerin olmazsa olmazıdır. İstisnalar vardır. “Bizde demokrasi, insan hakları var” deyip onların arkasına saklanarak, yapmadıkları pislik kalmayan azımsanmayacak sayıda birçok ülke vardır.
Her demokratik ülkede de bir iktidar ile taraftarları ve karşısında da muhalifler olması kaçınılmazdır. Aksi zaten düşünülemez, o ülkede de demokrasinin varlığından söz edilemez. O tür yönetimlere de birçok değişik isimler verilmektedir.
İktidar her rejimde vardır, muhalefet ise sadece demokrasilerde vardır.
Demokrasinin olmazsa olmaz araçlarını;
- Parlamento
- Siyasi partiler
- Anayasa
- Sivil Toplum Kuruluşları (STK)
- Kolluk kuvvetleri
Olarak sıralayabiliriz.
O halde, demokrasinin varlığından söz edebilmek için, bir millet, bir parlamento ve parlamentoyu oluşturan siyasi partiler, iktidar ve muhalefetin olması gerekiyor.
Millet-iktidar-muhalefet üçlemesi; bir ülkede tam işliyor diyebilmemiz için hepsinin üstlerine düşen görevleri tam anlamıyla yerine getirmelerine bağlıdır. Bunlardan birinin aksaması, veya görevini lâyıkıyla yerine getirmiyor olması, “aksak bir demokrasinin” ortaya çıkmasının asıl sebebidir.
Burada, “görevlerini yerine getirmeyi” cümlesindeki görev, Anayasal Düzen içinde görev olarak algılamak gerekiyor. Görevi ihmal, suistimal, savsaklama, düzeni yıkma gibi durumlar bu konumuzun dışındadır ki böyle bir durumda yine demokrasinin sekteye uğraması söz konusudur.
Bir ailede, yapılacak bir iş için dahi, eğer ortak ve istişare içinde karar alınmıyorsa, o işin ve alınan kararların, huzursuzluk, mutsuzluk, memnuniyetsizlik çıkaracağı aşikârdır.
Kısa kısa sırasıyla millet, iktidar ve muhalefet kavramlarına değinelim.
Önce MİLLET, rahat, mutlu, huzurlu olabilmesi için, kendilerine düşen görevleri, Anayasa ve yasalar çerçevesinde eksiksiz yerine getirmelidirler.
Yasal hakları olan seçme ve seçilme hakkından faydalanarak, seçim yoluyla kendilerini yönetecek iktidarı belirlemelidirler.
Onun için seçime katılım oranı oldukça önem kazanmaktadır.
TÜRK MİLLETİ feraseti güçlü bir millettir. Geleceğini emin ellere bırakmakta oldukça mahirdir.
İkinci olarak İKTİDARI değerlendirecek olursak;
Toplumu yönetme erkine sahip kurumsal bir güç olarak tarif edebiliriz. Demokrasilerde iktidar gücünü milletten alır. Tabiri caizse “ ne oldum delisi” olmadan, hukukun, adaletin, Anayasa ve yasaların kendine verdiği yetkilerin dışına çıkmadan görevini yapmalıdır.
Üçüncü olarak ise muhalefeti elealırsak;
Parlamentoda halkı temsil eden ve sağlıklı siyasette iktidarın politikalarını eleştiren ve farklılıklar sunan kesime muhalefet denilmekte.
Gel görki Türkiye' de, araki böyle bir muhalefet bulasın. Bulunsa da, böyle bir yapıcı muhalefete, ne yazık ki takmadıkları yafta kalmamaktadır.
Muhalefet, halk tarafından bana muhalefet görevi verildi diyerek, ne yapılırsa yapılsın, ne hizmet verilirse verilsin, yaramaz, tukaka zihniyetiyle yaklaşmamalıdır.
Parti politikalarında, seçim beyannamelerinde, yeniliklere açık, vizyon sahibi, iktidara geldiğinde halkını mutlu edebilecek, söylem, hareket ve icraatlarda bulunan bir muhalefet herzaman iktidara gelme ihtimali yüksek bir kesimdir.
Dünyada en uzun süreli muhalefet 60 yılla Malezya' da yaşanmıştır.
Türkiye' de ise 1950 yılından buyana 59 yıldır tekbaşına iktidar olamayan bir CHP vardır.
1973 ve 1977 yıllarında birinci parti seçilmiş yine tekbaşına iktidar olamamıştır. Birinci seçildiği yılların da iyi irdelenmesi gerekir.
Benim tavsiyem CHP seçmeni ve yöneticilerinin kafalarını iki ellerinin arasına alıp bir öz muhakeme yapmaları gerekir diye düşünüyorum.
CHP' de bir kurultayda, başkanlığa aday olmak isteyen Sn. Haluk Koç, gerekli olan, delegenin %20 sinin oyunu alamadığı için seçime bile girememiştir. Ama bu kurultaya, “SAYMADIM KAÇ YIL OLDU, BİZ İKTİDAR OLMAYALI” pankartı damgasını vurmuştur.
Sağlıklı, yıkıcılıktan uzak, fikirler öne sürebilen, ülkenin yararına olan tekliflerde bulunan, SİSTEMLER ÜRETEBİLEN muhalefet, iktidara yakın muhalefettir.
Yazımı yine “BİZ BİRİZ SİZ HEPİNİZ” diyerek bitirmek istiyorum.