Bu yazımı VEFÂ üzerine inşa edeyim istedim. Dilimin döndüğünce, kalemimin yazdığınca uhrevi ve dünyevi vafâdan bahsedeyim, insanlara böyle bir duygunun da var olduğunu hatırlatayım diye düşündüm.
Vefâ, dostluk ve muhabbette sebat etme, sevgide süreklilik, bağlılık, sadâkat, sözünde durma, verilen sözü yerine getirme mânâlarına gelen içi dolu dolu, her insanda bol miktarda olması gereken bir vasıf.
Vefâ, minnettarlık, sadâkat ve istikamet gibi vasıfların birleştiği “bir testi ve içtikçe insanın içini rahatlan bir su bütünleşmesi” gibidir. Testinin içi boşaldıkça da arzulanmayan o vefâsızlık ortaya çıkmaya başlar.
Peygamber Efendimizin (S.A.V) düsturlarını, en yüce ölçüler halinde görmemiz ve yaşamamız gerekir. Çünkü insan olabilmenin bir çok örneği, mükemmelliyetliği, Efendimizde vücut bulmuştur. Bunları yaşamamız gerekir.
- İlk vefâmız Allah'a olmalıdır. Alemlerin Rabbi, tüm kainatın yaratıcısı O'dur.
“... Ben sizin Rabbiniz değil miyim ? Buyurdu. Onlarda: Evet sen bizim Rabbimizsin !...” (el-Â'râf,172) diyerek ikrarda bulundular. Bu ikrar Allah ile kulları arasında bir akitleşme gibidir. Bunu kabul etmekle kulların Allah'a karşı sadâkatini göstermesi ve VEFÂ duygularını göstermesi demektir. İşte bu vefâ sözleşmesi de Allah'ın emirlerine uymakla mümkün olup yapın dediği şeylere uymak, yapmayın dediği şeylerden de kaçınmak ve sakınmakla mümkün olur.
- Peygamber Efendimize (S.A.V.) vefâ;
Allah'a vefâdan sonraki en yüce vefâdır. Önce ümmetim diyen Efendimize vefâ, O’nun sünnetlerine uymak, O’nun yolundan gitmekle mümkündür.
- Ana-baba ve akrabaya vefâ;
Yüce kitabımız Kuran-ı Kerim' de Allah'a ibadetten sonra, ana baba sevgisi, onlara hizmet, tatlı dil, güler yüz ile ilgi gösterilmesi telkin edilmiştir.
Buraya kadar anlatmaya çalıştıklarımı “uhrevi vefâ” diye söyleye biliriz.
Bir de “dünyevi vefâ” diye adlandırabileceğimiz bir vasıflar bütünü var ki, ömrümüzü ve günlük yaşantımızı oluşturan olgular bütünüdür.
İşte uhrevi hayata intikal etmeden, dünyevi hayatta karşılaştığımız VEFÂ ve VEFÂSIZLIK insanlarımızı sevinçlere boğduğu gibi hayal kırıklıklarına da sebep olduğu kaçınılmaz bir gerçeğimizdir.
VEFÂ/SIZLIK aileler, akrabalar, eş, dost arasında olduğu gibi ülke yönetimi, hatta ülkeler arasındaki ilişkilerde de, söz konusu olabilmektedir.
ÜLKE YÖNETİMİNDE VEFÂ-SIZLIK
Nedense insanların vefâlı olması çok konu edilmez. Belki de vefâlı olmak bir gereklilik olarak görüldüğü için olabilir.
Fakat vefâsızlık, yıllar geçse de insanın içine kor gibi işler bir türlü çıkmak bilmez yüreğine kazınır.
Siyasi hayatta bu herikisi de, bir çok kez geçmiş de, günümüzde yaşanılmış, tarih sayfalarında yerlerini almışlardır.
Ben Akp ve M.H.P.’ de yaşanılmış VEFÂSIZLIKLARDAN, kısa kısa bahsetmek, hatırlatmak istiyorum.
Akp kurulurken beraber, sözde kader birliği ederek yola çıkanlara şimdi bakıyorum, meğer “kader” de, “birlik” te hep menfaat üzerine kurulmuş kader birliktelikleriymiş. Yani çıkar ilişkileriymiş. Ne zamanki çıkarlar tükenmiştir “kader birliği” de tükenip gitmiştir.
Sn. Erdoğan, “ kumpas kurdular, kandırıldık, aldatıldık, uyutulduk, gaflete düştük, oyuna geldik, anlaşılmadık, diplomasi hatası yaptık, sözlerini tutmadılar, sırtımızdan vurdular” derken (bu sözlerin tamamı kendi ağzından çıkan sözlerdir, hiç birisi bana ait değildir) doğru söylüyormuş, bu yakınmalarında da haklıymış.
Neden ?
Şimdi birlikte yola çıktıkları bir çok arkadaşı “yolda kayboldular.” Kayboldukları yetmiyormuş gibi birde arkasından bir dolu oyunlar oynanıyor, kumpaslar kuruluyor, yeni bir hançerlemenin peşindeler.
Kardeşim, bunu da nereden çıkardın, diyenleri duyar gibiyim.
Günlerdir ülke gündemine girmeye çalışan fakat bir türlü de beceremeyen, yeni bir parti kurma oluşumu içinde olanlardan görüyorum.
Peki hakları var mı ?
Tabii ki, doğal hakları.(!)
Ama Sn. Bahçeli' nin de dediği gibi, “ ülkede 103 adet siyasi parti var kurulacak olan da 104. Olarak yerini alır” diyerek bir gazetecinin sorusuna, oldukça manidar bir cevap vermiştir.
Ama bu yapılan girişimler tamamen bir emirle ortaya çıkan bir proje ürünü, hiç de ülkeye faydası olmayacak bir girişim ve VEFÂSIZLIK örneğidir diye düşünüyorum. Tabiri caizse, doğdukları var oldukları yere, birlikte yola çıktıkları arkadaşlarına VEFÂSIZLIKTIR.
Demek ki VEFÂ neymiş ?
Menfaat, çıkar, mevki, makammış.
Akp, zararın neresinden dönülürse kârdır deyip, VEFÂSIZLARI tespit edip yoluna devam edecektir diye düşünüyorum.
M.H.P.” deki vafâsızlıklara gelecek olursak, hangisini yazsam, nereden başlasam bilmiyorum.
M.H.P. Türkiye Cumhuriyetinin temel taşı en köklü partisidir. 50 yıldır ülkenin tarihine geçmiş, ülke her yaşadığı ve atlattığı badireleri de M.H.P. de birebir hissetmiş yaşamıştır.
Çünkü; ülkenin dertlerini dert, sevinçlerini sevinç hisseden, Türkiye Cumhuriyeti ve kurucusu Mustafa Kemal Atatürk' ü, Türklüğü, Bayrağı, Ezanı, Misak-ı Milliyi, Ülkenin üniter yapısı olan bölünmez bütünlüğünü kendine varoluş sebebi sayan, ÜLKÜCÜ TURAN GELECEĞİ ve ÜLKÜCÜ GENÇLERİ ile bütünleşen bir partidir.
Bunu bilen düşmanlarına daima korku, aynı idealler etrafında birleşenlerine de güven vermiştir.
Bunu bilen düşmanları, her saldırı da, her kalkışma planların da, her darbede M.H.P.’ ni de hedef almışlar, ÜLKÜCÜ HAREKETE saldırarak sindirmeye çalışmışlardır.
İşte bundan dolayıdır ki, VEFASIZLIĞIN en büyüğünü, en acımasızını, en üzüntü verici boyutunu maalesef ÜLKÜCÜ HAREKET ve bu hareketin BAŞBUĞU ve BİLGE LİDERİNE yaşatmışlardır.
Ne olmuştur ?
Her defasında düşmanlar kayadan bir zerre, ummandan bir damla bile zor almışlardır.
Çünkü yapılan VEFÂSIZLIK, tamamen dış odaklı, planlanan bir program dahilinde, M.H.P. ve ÜLKÜCÜLERİN yok edilmesine yönelik projelerin taşeronluğunu yapan şahıslar tarafından gerçekleştirilmiştir.
Her seferinde, MERHUM BAŞBUĞ ALPARSLAN TÜRKEŞ, daha sonrasında BİLGE LİDER DEVLET BAHÇELİ bu badireleri atlatmasını bilmiş, M.H.P. ve ÜLKÜCÜ BOZKURTLARINI dimdik ayakta tutmayı bilmişlerdir.