Bayram, Peygamberimizin Mekke'den Medine'ye hicretlerinin ikinci yılında meşrû kılınmıştır.
Peygamberimiz Medine'ye hicret buyurduklarında Medinelilerin eğlendikleri iki günleri vardı. Peygamberimiz: "Bu günler ne oluyor?" diye sorduğunda, onlar "Biz cahiliyette bu günlerde oynayıp eğlenirdik." dediler. Bunun üzerine Peygamberimiz: "Bunların yerine Allah Teâlâ size daha hayırlı iki gün verdi: Ramazan bayramı, Kurban bayramı" buyurdu. (Ebû Davut, Salât, 245.)
Ramazan bayramı namazı gibi Kurban bayramı namazı da vaciptir ve Cuma namazının şartlarına tâbidir. Yani Cuma namazını kılmakla yükümlü olanlar, bayram namazını kılmakla da yükümlüdür. Ancak Cuma namazı farz, bayram namazı ise vaciptir.
Bayram namazı, güneş doğduktan ve kerahat vakti çıktıktan (güneşin doğmasından 40 ile 50 dakika) sonra, öğleye kadar kılınır. Her hangi bir sebeple ilk günü kılınamazsa ertesi günü kılınır.
Bayram namazı Cuma namazı gibi ancak cemaatle kılınır. İki rekâttır. Şöyle niyet edilir:
"Niyet ettim Allah rızası için Kurban bayramı namazını kılmaya, uydum imama.'' Bundan sonra tekbir alınır. Birinci rekâtta "Sübhaneke" okunur. Sonra imam tarafından açıktan, cemaat tarafından da gizlice üç defa "Allahü ekber" diye tekbir alınır. İlk iki tekbirde eller yukarı kaldırılır, sonra yanlara salıverilir. Üçüncü tekbirin peşinden eller yanlara salıverilmeyip bağlanır. İmam Fatiha ve sûre okur, cemaat dinler. Sonra diğer namazlarda olduğu gibi rukû ve secde yapılır. İkinci rekâta kalkıldığında imam önce Fâtiha ve sûre okur. Sonra birinci rekâtta olduğu gibi üç defa tekbir alınır. Her üç tekbirde de eller yukarı kaldırılıp yanlara salıverilir. Dördüncü tekbir ile rukûa gidilir ve secdeler yapılarak oturulur, tehiyyât ve salli barik okunur, sonra selâm verilir.
Bayram Gecesi ve Günlerinde Yapılması Müstehap Olan Şeyler
a) Duaların makbul olduğu gecelerden birisi de bayram geceleridir. Bu bakımdan bayram gecelerini dua ve ibadetle geçirmek, kaza namazı kılmak, Kur'an okumak ve Allah Teâlâ'dan af ve mağfiret dilemek gerekir. Çünkü Peygamberimiz şöyle buyurmuştur:
"Ramazan ve Kurban bayramı gecelerini, sevabını umarak ibadetle geçiren kimsenin kalbi, kalplerin öldüğü gün ölmez."( el-Heytemî, Mecmeu'z-Zevâid, c. II, s. 198, Beyrut, 1967)
b) Bayram sabahı erken kalkarak yıkanıp temizlendikten sonra namaza gitmek.
c) Güzel koku sürünmek.
d) Temiz ve yeni elbise giyinmek.
e) Gücü yetiyorsa namaza yürüyerek gitmek.
f) Güler yüzlü ve sevinçli görünmek.
g) Yoksullara çokça sadaka vermek.
h) Bayram namazına giderken yolda tekbir getirmek.
i) Kurban kesecekse kurban etinden yiyinceye kadar oruç tutuyormuş gibi bir şey yiyip içmemek.
j) Kurban etinden iftar etmek. Çünkü Peygamberimiz böyle yaparlardı.
k) Çoluk çocuğuna bolluk göstermek. Bütün bunlar bayramda yapılması müstehap olan işlerdir.
Nasıl ki yeryüzünde Mekke, Medine, Kudüs gibi farklı mekânlar varsa zamanlar ve günler içerisinde de farklı zamanlar ve günler vardır. Bu farklı zaman ve günlerden birisi de bayram günleridir. Bayram günleri sevinç günleridir. Bu günlerde sevinçli ve güler yüzlü görünmek tavsiye edilmiştir.
Bayramın toplum hayatımızda üstün bir yeri ve değeri vardır. Bayram günleri toplumdaki birlik, beraberlik ve dayanışma şuurunu güçlendirir. Toplumun fertleri birbirleriyle sevişip kaynaşır. Hayatın bitmek tükenmek bilmeyen sıkıntıları içinde bunalan, bitkin ve yorgun hale gelen insanları bayramlar dinçleştirir ve çalışma azimlerini artırır.
Bu günlerde akraba ve komşularımızla olan ilişkilerimiz kuvvetlenir, birlik ve kardeşliğimiz güçlenir. Bayram sabahı camilerimizi dolduran kalabalıkların hep birlikte ve içtenlikle yüce Allah'a yönelmeleri, O'ndan af ve bağış dilemeleri ayrı bir önem taşır. Çünkü böyle bir amaçla bir araya gelen, aynı iman ve heyecanı taşıyan toplulukları yüce Allah'ın rahmeti kuşatır ve onları affeder.
Bu günlerde büyüklerimizin ellerini öpüp hayır dualarını almalıyız. Dinimizde Allah'a ibadetten sonra anne ve babaya saygı ve iyilik emredilmiş, onlara karşı "öf" demek dahi yasaklanmıştır. Akraba ve komşularla tebrikleşerek, karşılıklı sevgi ve saygı duyguları aktarılmalı, karşılaştığımız herkesle selâmlaşarak tebrikleşmeliyiz. Tanıdıklarımızı ziyaret ederek hatırlarını almalıyız. Hastanelerde ve evlerde yatan hastaları görmeli, şifa dileklerimizi sunmalıyız. Yetimleri ve kimsesiz çocuklarla ilgilenip onları okşamalı ve onlara ana ve baba gibi davranmalıyız. Çevremizdeki yoksullara ve bakıma muhtaç çocuklara yardım ellerimizi uzatmalı, onların da bayram sevinci yaşamalarını sağlamalıyız. Bizden hayır dua bekleyen ölülerimizin mezarlarına giderek onlara dua etmeli, ruhları için hayır ve hasenatta bulunmalıyız. Tanıdıklarımızdan dargın olanları barıştırmaya çalışmalı ve aralarını bulmalıyız.
Her zaman olduğu gibi bayram günlerinde de İslâm’ın emrettiği şekilde çevremizdeki insanlara iyi davranmalı, incitici ve zarar verici davranışlardan sakınmalıyız.
Bütün bunlar, toplumu oluşturan fertleri birbirleriyle kaynaştırarak millî birliğin sağlanmasında ve toplumu rahatsız eden ayrılık ve düşmanlıkların yok olmasında etkili olur.
Bayram Günlerini Tatil Günlerine Çevirmek
Son yıllarda bayram günlerini tatil günlerine çevirmek moda haline geldi. Ülkeyi yöneten hükümetlerin de bayramın başına ve sonuna gelen haftanın iş günlerini de idari tatil ederek bayram tatilini 9 ile 10 güne çıkarması ile birlikte toplumun bazı kesimlerince bayramlar bayram olmaktan çıkarılmakta ve deniz, orman, kaplıca tatillerine ve turlarına dönüştürülmektedir. Bu durum hem dini hem de kültürel bir yozlaşmadır. Bayramlar usullerine göre bayram olarak yaşanmalı ve gelecek nesiller bayramı bayram olarak bilip dini geleneklerimize göre kutlamalıdırlar. Bayramları sadece akıllı telefonlardan atılan tebrik mesajlarıyla kutladıklarını zannedenler büyük bir yanılgı ve kayıp içerisindedirler. Elbette uzakta olanların bayramlarını öncelikle sesli olarak konuşmakla veya mesaj yoluyla kutlamak mümkündür fakat bayram kutlamalarını sadece bir mesajla geçiştirmek bizim dini geleneklerimize ve bayramların ruhuna uygun değildir. Unutmayalım ki her fert bayrama verdiği önem derecesinde bayramın sevap ve faziletinden istifade edebilir.