Münafıklar inanmadıkları halde inanmış gibi görünen, ikiyüzlü, Müslüman geçinen ve Müslümanlardan geçinen, ekonomik ve sosyal, siyasal yapıdan yarar sağlamayı düşünen insanlardır. Bunlar Cehennemin en alt tabakasına atılacaklardır.
Münafıklık, kalpte olup biten bir şey olduğu için zahiren bilinemez. Ancak amel ve davranışlarla nifak dışa yansıyabilir. Ayrıca bir insan Allah’ın varlığına birliğine ve Hz. Muhammed’in peygamberliğine kalbi ile inandığı dili ile ikrar ettiği halde Münafıklarda görülen özelliklerin bazılarını taşıyabilir. Bir Müslüman’a münafık demek yakışık almaz, fakat Müslüman’a da münafıklık alâmeti taşımak yakışmaz. Mü’mim bu konuda dikkatli olup, “Acaba bende münafıklık alametleri var mıdır?”diye kendini ve davranışlarını kontrol etmelidir. Nitekim Hz. Ömer’in münafıklık alametleri taşıma korkusu ile ashabından Hz. Huzeyfe’ye sık sık “Bende münafıklık alâmeti var mıdır? Münafıkların listesinde ben de varmıyım?” diye sorduğu rivayet edilir.
Huzeyfe bin Yemâni Peygamber Efendimizin sırdaşı idi. Peygamber Efendimiz (sav) münafıklarla ilgili sırları O’na vermişti. Hz. Ömer birisi öldüğü zaman Hz. Huzeyfe’yi takip ederdi. O cenaze namazına katılırsa kendisi de katılırdı. Hz. Huzeyfe cenaze namazını kılmazsa o da kılmazdı. Bu şekilde ölenin münafıklardan birisi olduğunu anlardı. Bunun yanında Hz. Ömer münafıkların listesinde benimde adım var mı? Ve Bende de münafıklık alâmeti var mı? Diye Hz. Huzeyfe’ye hemen hemen her gün sorardı.
Hz. Ömer (ra)’in ilgili sözüne -uzun veya kısaca- yer veren rivayetler çok sayıda hadis ve tefsir kaynaklarında geçmektedir. (Bak. İbn Ebî Şeybe, el-Musannef, 8/637; Taberî, Tevbe,9/101. ayetin tefsiri; İbn Hazm, el-Muhalla, Gazalî, İhya, 129; 11/222; İbn Hacer, Mukaddime, s.404; Kenzu’l-Ummal, 13/344)
Ebû Tâlib-i Mekkî’nin Kut-ül kulûb’unda geçer: Adamın biri Huzeyfe’ye (ra) ‘Münafık olmamdan korkuyorum’ demişti. O, adama şöyle dedi: Eğer münafık olsaydın, münafık olmaktan korkmazdın. Çünkü münafık, nifaktan emin olan kimsedir!
Peygamberimiz buyuruyor ki:
“Mü’min günahını, tepesine dikilmiş bir dağ gibi görüp üzerine düşeceğinden korkar. Münafık ise günahını burnuna konup beklemeden hemen uçup gidecek sinek gibi görür.”
Zeyd b. Vehb el-Cühenî anlatıyor:
“Münafıklardan biri öldü, Ebu Huzeyfe cenaze namazına katılmadı. Bunun üzerine Ömer, ‘Bu da onlardan mıdır?’ diye sorunca Ebu Huzayfe “Evet” diye cevap verdi. Bu defa Ömer:
‘Allah aşkına ben de onlardan mıyım?’ diye sormaya başladı. O ‘hayır!’ dedi ve ekledi, ‘Yemin olsun senden sonra artık bunları hiç kimseye anlatmam’”(bk. İbn Ebî Şeybe, el-Musannef, 8/637; Ebu Bekir el-Hallal, e’s-sünne, babu munakehati’l-Murhile)
-Ashapta Münafık Olmak Endişesi Taşıyordu
Nifak alâmetleri taşımak ve münafık olmak korkusu sadece Hz. Ömer’de yoktu, çok sayıda sahâbe aynı korkuyu ve endişeyi taşımakta idi.
Sahabî Hz. Hanzale el-Üseydî yaşadıklarını şöyle anlatıyor:
"Bir gün Ebû Bekir'le karşılaşmıştım; ‘Nasılsın yâ Hanzale!' dedi. Ben de: ‘Hanzale münafık oldu!' dedim. Bunun üzerine Ebu Bekir: Sübhanallah! Sen ne söylüyorsun? Dedi. (Hanzale); ‘Rasûlullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem) yanında bulunduğumuzda bize Cennet'i, Cehennem'i öyle anlatıyor ki onları müşahede etmiş gibi oluyoruz. Rasûlullah'ın (s.av.) yanından ayrıldıktan sonra ise çoluk çocuğumuzla, maişet dertleriyle meşgul olmaya başlıyoruz. Bu sebeple çok şey unuttuk', dedim. Ebû Bekir: ‘Vallahi biz de aynı şeyleri yaşıyoruz', dedi. Ebû Bekir'le birlikte yürüdük ve Rasûlullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem) yanına geldik. Ben hemen: ‘Hanzale münafık oldu yâ Rasûlallah!' dedim. Rasûlullah: ‘O ne demek öyle?' diye sordu. ‘Yâ Rasûlallah! Sen'in yanında bulunuyorken bize Cennet'i ve Cehennem'i anlatıyor, hatırlatıyorsun. O derecede ki, gözümüzle görmüş gibi oluyoruz. Senin yanından çıktığımız vakit eşlerimiz, çoluk-çocuğumuzla ve geçim derdiyle meşgul oluyoruz ve çok şeyi unutuyoruz', dedim. Bunun üzerine Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): “Nefsim yed-i kudretinde olan Allah'a yemin ederim ki, siz benim yanımda bulunduğunuz hâli muhafaza edip zikirle meşguliyete devam edecek olsanız, melekler sizinle yattığınız döşeklerinizde ve yürüdüğünüz yollarınızda musafahaya dururlar. Lâkin yâ Hanzale' bazen öyle, bazen böyle' buyurdu. Ve bunu üç defa tekrarladı." (Müslim, Tevbe, 12, 13; Tirmizî, Kıyâme, 59)
İbn Ebî Müleyke "Ben kendisinin münafık olduğundan ürperen otuz sahabeyi idrak ettim" der. (Buhârî, cenâiz 34.)
Onların korktukları husus itikadî nifak yani gerçekte kâfir olup küfrünü gizleyen münafıklık değil, Allah'ın emirlerini anladıktan sonra gerçekten kendisinden beklenen kulluğu yerine getirememekten kaynaklanan amelî nifaktır. Bu tabiî ki yüksek bir haslettir.
Görüldüğü gibi başta Hz. Ömer olmak üzere çok sayıda ashab münafık olmak veya münafıklık alâmeti taşımak korkusu ile yaşamışlar ve bu konuda bizlere örnek olmuşlardır. Her Müslüman “Ben de münafıklık alâmeti taşıyor muyum” diye kendisini mutlaka sorgulamalıdır.