Kurban, Yüce Allah'ın rahmetine yaklaşmak için ibadet niyeti ile kesilen özel Hayvandır.
Bir hayvanın kurban olabilmesi için;
1. Allah rızası için,
2. İslâmi usullere göre alınması, kurban olacak hayvandaki özellikleri taşıması ve İslâmi usullere göre,
kesilmiş olması gerekir.
Kurban bayramının ilk üç gününde Allah rızası için kesilen kurbana uhdiyye denir. Kurban kesme zamanı bayram namazını kıldıktan sonra uhdiyye (kuşluk) vaktinde başlandığından kesilen kurbanlara uhdiyye kurbanı adı verilmiştir. Bu zamanda kılınan nafile namaza da duha namazı denir. İmamı Şafiye göre bayramın dördüncü günü güneş batıncaya kadar da kurban kesilebilir.
Hanefi mezhebine göre kurbanlar gündüz vaktinde kesilir. Gece vakti kurban kesmek tenzihen (helale yakın) mekruhtur. (Ö.N. Bilmen, Büyük İslam İlmihali)
Aslında dinimizdeki bütün ibadetlerin Allah katında kabul görmesi için sırf Allah rızası için yapılmış olması ve kuralına uygun bir şekilde işlenmiş olması gerekir. Allah rızası için yapılmayan, gösteriş ve şirk içeren ve kuralına uyulmadan yapılan ibadetlerin kabul olması mümkün değildir.
İnsan kurban kesmekle İbrahim aleyhi'sselâm gibi Allah'a ve O'nun emirlerine sadakatini, gerekirse O'nun rızasını kazanmak için her fedakârlığa katlanacağın, İsmail aleyhisselam gibi Allah’a teslimiyetini göstermiş olur.
Allah'ın rızasını kazanmak için yapılan her şeyde esas olan iyi niyettir. Kurbanda da böyledir, iyi niyet ve ihlâs esastır. Bakınız bu konuda Kur'an-ı Kerîm'de şöyle buyuruluyor :
Gul İnne salâti ve nüsiki vemahyâye vememâti lillâhi rabbil âlemin. De ki: “Şüphesiz benim namazım, kurbanım, hayatım ve ölümüm, hepsi âlemlerin Rabbi Allah içindir.”(En’am 162).
Hacc suresinde de bu duruma dikkat çekilerek şöyle buyrulur:
“len yenâlallâhe lühûmuhâ velâ dimâühâ velâkin yenâlühü ttegvâ minküm…” "Onların (kurbanların) ne etleri ne de kanları Allah'a ulaşır. Fakat O'na sadece sizin takvanız ulaşır." (Hacc, 37.)
Kevser suresinde geçen “Fesalli lirabbike venhar, (Başkası için değil sadece) Rabbın için namaz kıl ve (kurban) kes” emri de başta namaz ve kurban olmak üzere bütün ibadetlerin gösterişten ve şirkten uzak olarak sadece Allah rozasını kazanmak amacıyla yapılmasının önemine dikkat çeker.
Esasen Allah Teâlâ ancak takva sahiplerinin yapmış oldukları ibadetleri kabul eder. Nitekim Hz. Âdem’in iki oğlunun kesmiş oldukları kurbandan sadece Hâbil’in kurbanı kabul görmüş, Kâbil’in kurbanı Allah tarafından kabul edilmemiştir. Bu durum yüce kitabımızda şöyle anlatılır:
(Resûlüm!) Onlara Âdem’in iki oğlunun gerçek haberini oku: Hani ikisi birer kurban sunmuşlardı (Hâbil koç, Kâbil ekin sunmuştu) da onlardan birinin (Hâbil’in)ki kabul olunmuş, diğerinin ki kabul olunmamıştı. O (kurbanı kabul olunmayan Kâbil, bu durumu kıskanarak kardeşine): “Seni mutlaka öldüreceğim.” demişti. (Hâbil de): “Allah, ancak kendisinin emrine uyan/ karşı gelmekten sakınanlardan/takva sahiplerinden (kurbanı) kabul eder.” demişti. “Andolsun ki beni öldürmek için elini bana uzatırsan, ben öldürmek için sana elimi uzatacak değilim. Çünkü ben âlemlerin Rabbi olan Allah’tan korkarım.” (Mâide, 27-28)