BU GÜN AHMED’İN YILDIZI DOĞDU

Muharrem Günay SIDDIKOĞLU

Âlemlere rahmet ve bereket olarak gönderilen Allah’ın sevgili rasûlü Hz. Muhammed (sav) Arap aylarından Rebiulevvel ayının 12. Gecesi seher vaktinde dünyaya teşrif etmiştir.

Başta azılı İslâm düşmanı Ebû Cehil olmak üzere Mekkeli müşriklerin bir çoğu ve Yahudiler sırf kıskançlıklarından dolayı peygamberimize iman etmediler. Ebu Cehil:

"Benim gibi asil birisi durup dururken peygamberlik bir öksüz ve yetim çocuğa verildi" diyor ve sırf kıskançlığından dolayı Müslüman olmuyordu.. Yahudiler ahir zamanda Ahmed isimli bir peygamberin geleceğini Tevrat'ta okumuşlardı fakat onun kendi içlerinden çıkmasını bekliyorlardı. Araplardan çıktığını görünce sırf kıskançlıklarından dolayı ona iman etmediler.

Yahudîler arasında birçok âlim vardı Bu âlimler yıldızlardan hüküm çıkarmada da usta idiler Peygamber Efendimizin doğduğu gece gökte bir yıldız parlamış ve Yahudî âlimler bu yıldızdan Ahirzaman Peygamberinin dünyaya teşrif ettiklerini anlamışlardı.

Sevgili Peygamberimizin meşhur şâiri Hassan bin Sâbit (r a) bu hususu şöyle anlatmıştır:

"Ben sekiz yaşlarında var yoktum Biliyorum, bir sabah vakti, Yahudî'nin biri 'Hey Yahudîler!' diye çığlık atarak koşuyordu Yahudîler, 'Ne var, ne yırtınıyorsun?' diyerek adamın başına üşüştüler Yahudî şöyle haykırıyordu:

"Haberiniz olsun, Ahmed'in yıldızı bu gece doğdu Ahmed bu gece dünyaya geldi."

İbni Sa'd'ın naklettiği konu ile ilgili bir rivâyette ise şöyle denilmektedir:

"Mekke'de oturan bir Yahudî vardı Allah Resûlünün doğdukları gecenin sabahı Kureyşlilerin karşısına çıktı ve sordu:

"Bu gece kabilenizden bir oğlan çocuk doğdu mu?"

"Kureyşliler, 'Bilmiyoruz' cevabını verince, adam sözlerine devam etti:

"Varın, gidin, soruşturun, arayın; bu ümmetin peygamberi bu gece doğdu Sırtında alâmeti var"

"Kureyşliler varıp soruşturdular ve gelip Yahudîye haber verdiler: 'Bu gece Abdullah'ın bir oğlu dünyaya geldi, sırtında bir nişan var"

"Yahudî gidip peygamberlik alâmetini gördü Ve aklını kaybetmişçesine şöyle haykırdı:

"Peygamberlik artık İsrâiloğullarından gitti Kureyşlilere öyle bir devlet gelecek ki, haberi doğudan batıya kadar ulaşacaktır"

Demek ki gök kubbe pırıl pırıl yıldız kandilleriyle Peygamber Efendimizin gelişini müjdeliyordu.

Kırk Yıl Önce Peygamberimizin Peygamberliğini Öğrendi

Azılı İslam düşmanlarından birisi olan Velid bin Muğire Mekke'nin önde gelen ailelerindendi. Ünlü İslâm kahramanı Halid bin Velid'in babasıdır. Kureyş'in Mahzum boyuna mensuptur. Büyük bir servet sahibi olan Velid, halka karşı çok iyi muamele eder ve yardımda bulunurdu. Her yıl değiştirilen Kâbe örtüsü için gereken masrafları tek başına kendisi karşılardı.

Velid'in, Kâbe'nin yeniden yapılmasında önemli katkısı oldu. 590'lı yıllarda çıkan yangın sonucu Kâbe önemli ölçüde zarar görmüştü. Kâbe'nin yeniden imarı için para toplanırken halka seslenen Velid, yapacakları yardımlar için,kazançlarının helâlinden sarf etmelerini, faiz ve zülüm yoluyla elde edilen parayı bu işe karıştırmamalarını söyledi. Söz konusu inşa işinde ailesinin mensubu bulunduğu Mahzum boyuna, Kâbe'nin önemli bölümlerinden biri olan Hacerü'l-Esved'in bulunduğu köşe ile Yemen köşesi düşmüş, çalışmalara başlanırken de ilk kazmayı Velid vurmuştur.

Yahudilerin ileri gelenlerinden birisi Velid bin Muğire, Kureyşin ileri gelenlerinin bulunduğu bir toplantıda hazır bulunanlara, bu gece bir çocuklarının olup olmadığını sordu. Bilmiyoruz cevabını alınca;

"Vallahi sizin bu kabahatinizden iğrendim. Bakın ey Kureyş topluluğu, size söylüyorum. İyi dinleyin. Bu gece, bu ümmetin en son peygamberi Ahmed doğdu. Eğer yanlışım varsa, Filistin'in kutsiyetini inkâr etmiş olayım. Evet, onun iki küreği arasında kırmızımtırak, üzerinde tüyler bulunan bir ben vardır" dedi.

O toplantıda Hazır bulunanlar, hayretler içinde kalıp dağıldıktan sonra, evlerine gidip sordular. O gece Abdullah'ın bir oğlunun olduğunu ve adının da "Muhammed" konduğunu öğrendiler. Kırk yıl önceden Yüce Peygamberin geliş müjdesini öğrenen ve bu kutlu doğumu Mekkeli müşriklere ilân eden Velid, buna rağmen iman etmemiştir.

Velid bin Muğire, insanları İslâma dâvet eden Peygamber Efendimizin karşısında yer aldı. Yüce Peygamberi fikrinden vazgeçirmek için, Ebu Talib'e müracaat eden heyetin içinde bulundu. Diğer taraftan oğlunu, Habeşistan'a hicret eden Müslümanları Necaşi'den istemek için elçi olarak gönderdi. Giriştiği teşebbüslerden sonuç alamadıkça, tutumu sertleşti. Aynı zamanda müşriklerin akıl hocası durumunda olduğundan, gelip kendisine danışmakta, ne yapacaklarını ve ne söyleyeceklerini kendisine sormakta idiler.

Peygamberimize karşı her türlü düşmanlığı yapan Velid b. Müğire Peygamber Efendimize 'bu bir büyücüdür' dedi. Bundan sonra, müşrikler Peygamber Efendimize büyücü demeye başladılar. Kâinatın Efendisi Sevgili Peygamberimiz bundan çok rahatsız oldular. Bunun üzerine Müddesir Sûresi nazil oldu. Elli altı âyetten oluşan sûrenin, 11'den 26. âyete kadar olan kısmının, Velid hakkında nazil olduğu nakledilmektedir:

"Tek başına yarattığım o kimseyi Bana bırak. Ona bol bol servet verdim. Gözü önünde duran oğullar verdim. Daha pek çok nimetleri önüne serdim. Sonra o daha da arttırmamı istiyor. Asla! Çünkü o, âyetlerimize karşı direnip durdu. Ben de onu pek zorlu bir azaba süreceğim. Düşündü, taşındı, ölçtü, biçti. Kahrolası, nasıl da ölçüp biçti! Sonra baktı. Sonra kaşını çattı, suratını astı. Sonra sırt çevirip kibirlendi. 'Bu olsa olsa eskiden kalma bir sihirdir' dedi. Ben onu Sakara (Cehennem) sokacağım." (Müddesir; 11-26).

Cenâb-ı Hakk'ın büyük nimetler bahşettiği Velid, kibir ve gururuna yenik düşmekteydi. "Ben Kureyş kabilesinin büyüğü ve başı olarak bir kenarda kalayım da vahiy bir yetim ve öksüz çocuğa; Muhammed'e gelsin? Ebu Mesud Amr bin Umeyr bile nasıl bir kenarda bırakılabilir? Biz ikimiz Taif'in reisleriyiz" diyerek Cenâb-ı Hakk'ın iradesine karşı durmaktaydı. Serveti ve sahip olduğu çocuklarıyla kibirlenmekte, kendisini herkesten üstün görmekteydi. Kendisi iman etmediği gibi, başkalarının da iman etmemesi için her türlü yola başvurdu. İslâm'a ve Peygamberine karşı yaptığı hareketlerinden dolayı, hakkında en çok âyet nazil olan müşrikler arasında yer aldı.

Risâle-i Nur'da ismi geçen Velid'in Peygamber Efendimizi vurmak maksadıyla hareket ettiği aktarılmaktadır; "Velid ibni Muğire, yine Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmı vurmak için büyük bir taşı alıp, secdede iken vurmaya gitti, gözü kapandı. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmı Mescid-i Haramda görmedi, geldi. Onu gönderenleri de görmüyordu; yalnız seslerini işitiyordu. Tâ Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm namazdan çıktı; ihtiyaç kalmadığından onun gözü de açıldı." (Mektubat, 1994, s. 160-161).

Allah-u Teâlâ kendini beğenmiş bu azılı İslam düşmanının cezasını yakında bizzat vereceğini beyan ederek Peygamberimizi teselli etmiş, kıyamete kadar gelen inkârcılara ibret olacak olan kıssasını da Kur'an-ı Kerim'de anlatmıştır. Lânetli Velid'in ayağında basit bir yara çıktı, bu yara tedavisi mümkün olmayacak şekilde azdı.. Yıllarca acısını çekip başka şeylerle ilgilenemedi. Hicretten üç ay sonra 622 yılında da bu yaradan ölerek, kıyamete kadar gelecek olan İslam düşmanlarına bir ibret numunesi oldu. Kandiliniz mübarek olsun Allah o’nun sünnetine sımsıkı sarılanlardan eylesin..

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.