Bir Peygamber düşününüz ki, “Ben, insanlar kelime-i şahadet getirene yani, Allah’ın birliğine inanana kadar onlarla harp etmeye Allah tarafından memur edildim” (Sünen-i Mace) desin. İran ve Bizans ülkelerini Müslümanlara hedef göstersin,“Ümmetimden (İstanbul’un fethi için) denizlere açılarak gazaya çıkan ilk askerler (Allah’ın rahmetine) uğrayacaklardır” , “Kisra helâk oldu. Sonra onun ardından başka Kisra olmaz. Kayser de mutlaka helak olacaktır. Sonra onun ardından başka Kisra olmaz. Yemin olsun ki Kisra ile Kayserin hazineleri de muhakkak Allah yolunda taksim olunacaktır” desin; Fakat Türkler söz konusu olunca “Sakın Türklere dokunmayınız” ; Hattâ daha da ileri giderek “Ümmetimin idaresi Türklerin eline geçecek” desin. İşte bu Peygamber Cenâb-ı Hakk’ın ‘Habibim-Sevgilim’ dediği ve âlemlere rahmet olarak gönderdiği Hz. Muhammed’dir. (S.A.V.)
Kütüb-i Sitte müelliflerinden Ebu Davud (doğumu. M. 825) Sünen-i Ebu Davud isimli eserinde şu hadisi nakletmişlerdir (burada Türklerle ilgili toplam beş adet hadis vardır.):
“Hz Peygamber buyurmuşladır ki, Habeşliler size dokunmadıkça siz de onlara dokunmayın. Hele Türkler size dokunmadıkça siz de Türklere dokunmayınız.“ (Sünen-i Ebi Davud ve Tercemesi, tercüme İbrahim KOÇAŞLI cilt 5, sayfa 107 İst.1983)
İmam-ı Nesai’nin „ Sünen-i Nesai „ adlı eserinin dördüncü cildinin 44. sayfasında ise İmam-ı Davud’un naklettiği hadise benzer bir hadis nakledilmektedir. Bu hadiste İranlılar, Bizans ve Habeşliler ve Türklerin adı birlikte geçmektedir. Hz.Peygamber, Bizans ve İran memleketlerinin Müslümanların eline geçmesi için dua ettikten sonra şöyle devam etmektedir:
“Sakın Habeşliler size dokunmadıkça siz de onlara dokunmayınız. (Türkler de böyledir) Hele Türkler size ilişmedikçe sakın siz de Türklere ilişmeyiniz. (onlara saldırmayınız)” (Z.Kitapçı, a.g.e. T.D.A.V. Yayını; s:108)
Yine Büyük İslam alimlerimizden Eski Afyonkarahisar Müftüsü Celal Yıldırım, Maide suresi 54. ayetin tefsirini yaparken Türklerle ilgili hadislere de yer vermiştir:
“Türkler size ilişmedikçe siz de onlara ilişmeyiniz.” (Süyuti el-Cami’u’l-Kebir: Maviye’den nakil)
“Türkler size dokunmadıkça siz de onlarla mütareke (barış-antlaşma) halinde bulunun.” (Yakut-i Hamavi Mu’cem’ul-Buldan:1/378)
“Habeşliler sizi terk ettiği sürece siz de onlara dokunmayıp terkedin. Türkler de size ilişmedikçe onlara ilişmeyin.” (Mevzuat-ı Aliyyi’l Kaari)
“Türkler size ilişmedikçe siz de onlara ilişmeyin. Çünkü ümmetimin mülkünü ve Allah’ın onlara olan bol ihsanını onun elinden ilk alan Kan tura oğulları (Türkler) olacaktır.” (Camius-Sağir/ Süyuti : UTRÜK( Türkler) maddesi) (Celal Yıldırım, İlmin Işığında Asrın Kur’an Tefsiri cilt 4/ 1719)
Kantura İbrahim aleyhisselamın eşlerinden birisinin adıdır. Ve Kantura Türk’tür. Peygamber Efendimiz onun için bazı hadislerde Türklerden KANTURA OĞULLARI olarak söz etmiştir.
İran’ı ve Bizans’ı Hedef Gösteren Bir Peygamber
Allah’ın Sevgili Rasûlü Medine’de henüz küçücük bir şehir devleti iken bile ümmetine büyük ülkü ve hedefler göstermiştir. Gösterdiği bu ülkü ve hedeflerin içerisinde o günün en büyük iki devleti olan İran ve Bizans’ın fethi vardır. Ama aynı peygamber Türkler söz konusu olunca “Sakın Türklere dokunmayın” diye ümmetine emir ve tavsiyede bulunmuştur.
İmam-ı Nesai, meşhur eseri Sünen-i Neseî adlı eserinde “Cihat Bölümü”nde aşağıdaki hadisi nakletmektedir:
“Hz. Peygamber Ahzap harbinde (Hendek Savaşında) Medine’nin civarına “hendek” kazılmasını emir buyurduklarında, işte bu hendek kazımı sırasında ashabın karşısına (büyük) bir kaya parçası çıkmış idi. (işler duraksadı) Bunun üzerine Hz. Peygamber ayağa kalktı, balyozu eline aldı ve mübarek hırkasını hendeğin (bir kenarına) bırakarak o kaya parçasının başına geldi. Bu sırada ise Selmân-i Farisi ayakta durmuş, Hz. Peygambere bakıyordu. Hz. Peygamber balyozunu kaya parçasına indirmesi ile birlikte, vurduğu yerden göz kamaştırıcı son derece parlak bir ışık çıktı. Bunu ikinci ve üçüncü darbeler takip etti ve her defasında böyle oldu, son derece parlak bir ışık çıktı. Bunun üzerine Selmân:
“-Yâ resulallah! Senin balyozu her indirdiğinde öyle bir vuruşun vardı ki her birinden mutlaka göz kamaştıran parlak bir ışık çıkıyordu” dedi. O zaman Hz. Peygamber:
“-Ey Selmân demek sen bunu gördün öyle mi” dedi.
Selmân:
“-Öyle, Seni hak din ile gönderen Allah’a yemin olsun ki “evet” gördüm” dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber şöyle konuşmuşlardır.
“-Ben birinci balyozu indirdiğimde (gözümün) perdesi kalktı ve işte bu gözlerimle Kisra’nın başkenti (Medain) ve çevresini hatta daha birçok şehirleri gördüm.” O zaman yanında bulunanlar:
“-Ya resulallah, buraların fethini bize nasip etmesi için Allah’a dua et. Onların varlıklarını, servetlerini ganimet olarak paylaşalım Onların yurt ve yuvalarını da ellerimizle virân edelim!” Hz. Peygamber böyle olması için dua etti. Yine Hz. Peygamber devamla şöyle dedi:
“-Sonra ikinci balyozu indirdiğimde yine gözümün perdesi kalktı. Bu defa da Kayser’in başkenti (İstanbul’u) ve çevresini olduğu gibi gözümle gördüm.” O zaman yanındakiler yine:
“-Ya resûlallah, buraların fethini bize nasip etmesi için Allah’a dua et. Onların varlıklarını servetlerini ganimet olarak paylaşalım. Onların yurt ve yuvalarını da ellerimizle viran edelim! Hz. Peygamber bunun için de Allah’a dua etti. Yine Hz. Peygamber sözüne devamla:
“Sonra üçüncü balyozu indirdiğimde yine gözümün perdesi kalktı. Bu defa Habeşistan’ın başkenti ve çevresindeki birçok köyleri olduğu gibi gözlerimle gördüm” dedi. Böyle buyurduğu sırada Hz. Peygamber (çevresindekilere daha konuşma fırsatı vermeden) şöyle buyurmuşlardır:
“-Sakın Habeşliler size dokunmadan sizde onlara dokunmayınız. (Tükler de böyledir) Hele Türkler size ilişmedikçe sakın siz de Türklere ilişmeyiniz. (onlara saldırmayınız)!” (Z.Kitapçı, Hz. Peygamberin Hadislerinde Türkler, 1. cilt, s:164)
Henüz Müslümanlar Medine’de küçük bir şehir devleti ve Mekkeli müşriklere karşı kendilerini korumak için hendek kazmak mecburiyetinde kaldıkları bir dönemde dikkat edilirse Hz. Peygamber hem İran’ı hem Bizans’ı Müslümanlara hedef gösteriyor, aynı zamanda bir devlet politikası çiziyor ve ümmetine “Sakın Türklere ilişmeyin, saldırmayın” diyordu.
Bu gün sizlerle Asâkîr-i İslâm ve Cundullah (İslamın askerleri ve Allah’ın ordusu) gibi unvanlara sahip olan milletimize ait çok sayıdaki hadisi şeriflerden bir demet sunduk. Bu hadisi şeriflerin ruhuna uygun hareket etmek ve özellikle Sevgili Peygamberimizin “Türk dilini öğreniniz, Ümmetimin idaresi Türklerin eline geçecektir, Sakın Türk’e dokunmayın.” türündeki hadis-i şerifleri bir SÜNNET ve VASİYET niteliğinde olup dün olduğu gibi bu günde yarında geçerlidir.