İslam'da Millet Ve Milliyetçilik Gerçeği

Muharrem Günay SIDDIKOĞLU

            Yüce kitabımız Kur'an-ı Kerim'de insanların milletler halinde yaratılışı ve yaratılışındaki hikmetler şöyle dile getirilir.:

"Ey insanlar, biz sizleri bir erkekle bir dişiden yarattık ve bir birinizle tanışasınız (bilişesiniz, iyi ilişkiler kurasınız, iyi işlerde bir birinizle yarışasınız) diye şubelere (milletlere) ve kabilelere ayırdık. Şüphesiz ki Allah katında en şerifli olanınız takvada (Allah'tan sakınma, gönülden bağlanma, dine ve insanlara hizmette) en ileri olanınızdır. (Hucurat Suresi, 13),

"O gökleri, o yeri yaratması, dillerinizin ve renklerinizin birbirine uymaması da O'nun (Yani Allah'ın) ayetlerindendir.(varlığını, gücünü, kudretini gösteren delillerindendir.) Hakikat bunlarda düşünen insanlar için elbette ibretler vardır." (Rum Suresi, 22)

            "…ve lev şâallâhu le cealekum ummeten vâhıdeten ve lâkin li yebluvekum fî mâ âtâkum festebikûl hayrât(hayrâti) ilâllâhi merciukum cemîan fe yunebbiukum bimâ kuntum fîhi tahtelifûn(tahtelifûne). (Maide 48. ayet)

Eğer Allah dileseydi, elbette sizi tek bir ümmet yapardı. Fakat verdiği şeylerde sizi imtihan etmek için ümmetlere ayırdı. Öyle ise iyiliklerde yarışın. Hepinizin dönüşü Allah'adır. O zaman anlaşmazlığa düşmüş olduğunuz şeyleri size bildirecektir. (Maide 48. ayet); "Ve lev şâallâhu le cealehum ummeten vâhıdeten.. Eğer Allah dileseydi, onları mutlaka tek bir ümmet kılardı. " (Şura, 8)

            Kur'an'ı kerimdeki bu ayetlerde de görüldüğü gibi Allah insanları çeşitli ümmetler/milletler halinde yaratmış, her birine ayrı dil, kültür ve özellikler vermiştir. İnsanların bu şekilde farklı milletler ve özellikleri halinde yaratılmış olması Hucurat suresi 13. Rum suresi 22. ve Maide suresi 48. ayette de belirtildiği gibi hayırlı işlerde, medeniyetin oluşmasında, bilimde, teknikte ve Allah'ın dinine hizmette yarışmak ve imtihan olmak içindir. İşte milliyetçilik duygu ve düşüncesi bu yarışta önde olmak ve millet olma düşüncesinden doğmuştur.

            Gerek Kur'an'da gerekse hadisi şeriflerde Allah tarafından milletlere verilen özelliklere sahip çıkılması üzerinde önemle durulmuştur.

İslâm âlimleri bir milletin milli kültürünü ve istiklalini kaybetmesi Orta Kıyamet şeklinde anlatılırlar. Orta Kıyamet, Bir milletin, önce kültürünü ve milli kimliğini ardından da hürriyet ve istiklalini kaybederek, dünya haritasından silinmesidir.

Yüce kitabımız Kur'an'da bu kıyametten "Her ümmetin bir eceli vardır" (A'raf 34) şeklinde söz edilmektedir.

            Bir millet sadece bağımsızlığını kaybetmekle tarih sahnesinden silinmez, aynı zamanda bir millet kendisine Allah tarafından verilen milli kimliğini, adını, dil ve kültürünü kaybederse de tarih sahnesinden silinmiş olur. Nitekim Kur'an'da Rad suresinde bu duruma şöyle dikkat çekilir:

            "…Muhakkak ki bir toplum özlerini (iç dünyalarını ve güzel ahlaklarını) değiştirip bozmadıkça, Allah da onların durumunu değiştirip bozmaz. Allah (emirlerinden yüz çeviren) bir kavme bir kötülük dileyince, artık onu geri çevirecek yoktur. Onlar için O'ndan başka bir velî (koruyup yardım eden) yoktur." (Rad 13/11)

            "Bu (ceza)nın sebebi şudur: Bir topluluk, kendilerinde bulunan (güzel ahlâk)ı değiştirmedikçe Allah onlara verdiği bir nimeti/güzel bir durumu değiştirmez. Allah, şüphesiz hakkıyla işitendir, bilendir." (Enfal 8/ 53.)

            Peygamber Efendimiz ""Bir millete benzemeye çalışan kimse, o milletten sayılır." (Ebu Dâvud, Libas; 4)

            Âyet-i kerîmede görüldüğü gibi, toplumsal değişmenin ve çöküşün sebebi, fertlerin kendi iradeleriyle inanç, ahlâk ve yaşayışlarını bozmuş olmalarıdır. Bu düşünce milli şairimiz M.Akif'in mısralarında şöyle anlatılır:

            "Bilmez misin ki kat'î bir düsturdur bu Hak'ça / Bir kavmi bozmaz Allah, onlar bozulmadıkça" (M. Âkif Ersoy)

            Islama göre bir milletin Allah tarafından kendisine verilen dil, örf, adet, kültür gibi özelliklere sahip çıkmayarak bunları bozması ve başka milletlere benzemeye çalışması Allah'a ve Allah'ın ayetlerine isyan etmek demektir.

            İslamiyet dîni tebliğ etmek, iyiliği emretmek, kötülüklerden sakındırmak, yardımlaşmak gibi dini görevlere de önce yakınlarımızdan başlamayı emretmektedir. Bu amaçla Sevgili Peygamberimize Şuara suresi 114. ayette "Ve enzir aşiretekel agrabine Önce en yakın akrabalarını uyar!" emri verilmiş, zekat, fitre ve sadaka gibi mâli ibadetleri yerine getirirken de önce akrabalarımızdan ve komşularımızdan başlanması emredilmiştir. "Muhakkak ki Allah, adaleti, iyiliği, akrabaya yardım etmeyi emreder..," (Nahl, 90) Kur'an-ı kerim'de ve hadisi şeriflerde akrabalarla yakın ilişki içerisinde olmak ve sılai rahimde bulunmak emir ve tavsiye edilmiştir."Allah'tan korkun ve akrabalık bağlarını kesmekten sakının" (Nisâ ,, 1) Peygamber Efendimiz: "Sıla-ı Rahim ömrü uzatır. "Akraba ile ilgi ve alakayı kesen kavim üzerine melaike inmez." buyurmuştur. Kurtubi tefsirinde "Sıla-ı Rahim vacip olduğu ve akraba ile alakayı kesmenin haram olduğu hususunda Ümmetin icmaı bulunduğunu nakledilmiştir.

            İslam her şartta yakınlarımıza yardımı emreder. Enes bin Malik (r.a.)'dan Rasulullah (s.a.v.) buyurdu ki:

            "Zalim de olsa mazlum da olsa kardeşine yardım et." dendi ki:

            "Ey Allah'ın Rasulu, şu mazluma zaten yardım ediyoruz. Peki, zalim olunca nasıl yardım ederiz?" Buyurdu ki:

            "Tutar ve zulümden alıkorsun. İşte bu da senin ona yardımın olur."(Müslim İlim: 47, 16. Hadis) "Sizin en hayırlınız, günaha girmemek şartıyla milletinin, aşiretini müdafaa edeninizdir." (Ebu Davud, Edep; 113)

Şunu hiçbir zaman unutmayalım ki millet ve milliyet gerçeğine geniş bir yer veren İslam; Milletleri imha etmek için değil ihyâ etmek için gelmiştir

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.