KIZIM FATIMA BİLE OLSA…

Muharrem Günay SIDDIKOĞLU

  Adaletsizliği, haksızlığı en büyük zulüm olarak gören ve emanetleri ehline vermeyi emreden yüce dinimiz, adaleti, iyiliği, ihsanı ve infakı emreder, fuhşiyatı, münkeri ve bağyi yasaklar. Bu konuda yüce kitabımızda şöyle buyrulur:             “Allah, şüphesiz adâleti, iyilik yapmayı, yakınlara bakmayı emreder; hayâsızlığı, fenalığı ve haddi aşmayı yasak eder. Tutarsınız diye size öğüt verir.” (16/Nahl,90.)             Bu Ayete Göre Yüce Allah Üç Şeyi Emrediyor, Üç Şeyi De Yasaklıyor:             1. Adaleti Emrediyor; 2. İhsanı Emrediyor; 3. İnfakı Emrediyor.             1. Fuhşiyatı Yasaklıyor; 2. Münkeri Yasaklıyor; 3. Bağyı/Haddi Aşmayı Yasaklıyor.               Emanetleri Ehline Verin!               - Bunun yanında Cenâb-ı Hakk emanetleri yani devlet işlerini, halkın yönetiminin ehil insanlara vermemizi emreder ve şöyle buyurur:             “Hiç şüphesiz Allah size, emanetleri ehline teslim etmenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Allah size ne güzel öğüt veriyor. Şüphesiz Allah işitir ve görür. (4 Nisa 58)             Emanetlerin ehline verilmeyişi zulümdür. Atama ve tayin yoluyla yöneticilerin ehil olmayan insanları idarecilik ve hâkimlik gibi makamlara atamaları ve seçim yoluyla halkın ehil olmayan insanlara ve kadrolara oy vererek onları yöneticilik ve iktidar makamına getirmeleri zulümdür Bu manada ortaya çıkan zulümden oy vererek ehil olmayan birey ve kadroları iktidara taşıyanlar;  ve ehil olmayan insanları hakimlik, savcılık ve idarecilik gibi makamlara atayanlar da  Allah katında mesuldür ve vebal altındadırlar.             Kur’an-ı kerimde adl kelimesi 28 ayette geçer aynı kökten gelme gelme kelimeler ise 25 ayette geçmektedir. Muhakkak ki Allah adâleti emreder. Hakkı hak sahibine vermeyi, her şeyi yerli yerinde tutmayı, yerli yerince kullanmayı emreder. İslama göre adaletsizlik en büyük zulümdür. Cenâbı Hakk, yüce kitabımızda bizden her zaman adil olmamızı ve adaletle hükmetmemizi istemiş ve şöyle buyurmuştur: “Ey iman edenler! Kendiniz, ana babanız ve en yakınlarınızın aleyhine de olsa Allah için şahitlik yaparak adaleti titizlikle ayakta tutan kimseler olun. (Şahitlik ettikleriniz) zengin veya fakir de olsalar (adaletten ayrılmayın). Çünkü Allah ikisine de daha yakındır. (Onları sizden çok kayırır.) Öyle ise adaleti yerine getirmede nefsinize uymayın. Eğer (şahitlik ederken gerçeği) çarpıtırsanız veya (şahitlikten) çekinirseniz (bilin ki) şüphesiz Allah yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır”. (4 Nisâ 135)              Düşmanına Karşı Bile Âdil Ol!             İslâma göre kanun karşısında herkes eşittir. Yüce dinimiz İktidar mevkisinde olanların ve kadı/hâkim ve savcıların da adil olmalarını ve adaletle davranmalarını emreder ve şöyle buyurur:Ey iman edenler! Allah için adaleti (hakkı) ayakta tutan (hâkimler), adalet timsâli şahitler olun. Bir kavme (Topluluğa) duyduğunuz kin sizi adaletten ayırmasın… “ (Maide suresi 8. Ayet) Yüce dinimiz savaşta bile aşırılığı yasaklar.(Bakara 2: 190) Bir müslümanın bir başka müslümana düşmanlık beslemesi ve davalaşmasında ve düşmanlığında aşırı gitmesi nifak alâmetidir. Peygamber Efendimiz düşmanlıkta haddi aşmayı ve aşırı gitmeyi münafıklık alametleri içerisinde saymıştır. (Buhârî, İman: 25; Müslim, İman: 25)   Kızım Fatima Bile Olsa Elini Keserim!   Peygamberimiz döneminde, Mahzumoğulları kabilesine mensup soylu bir kadın hırsızlık yapmış ve suçu sabit olmuş, elinin kesilmesine karar verilmişti. Kadının kabilesinden olan bazı kişiler, kadının elinin kesilmemesi için Peygamberimize müracaat etmeye karar verirler. Ancak doğrudan ona bir şey söylemeye cesaret edemedikleri için, Peygamberimizin çok sevdiği, oğlu gibi gördüğü evlatlığı Zeyd b. Sabit’in oğlu Üsame’yi yani torununu araya koyarlar. Sevgilinin sevgilisi ünvanına sahip olan Hz. Üsame, durumu peygamberimize arz eder. Olay karşısında Peygamberimizin tavrı çok sert ve nettir:             Sen kötülükleri önlemek üzere Allah'ın koymuş olduğu cezalardan bir cezanın affı hakkında mı benimle konuşuyorsun?             Sizden önceki insanları helak eden, ancak, onların içlerinden şerefli ve soylu birisi hırsızlık ettiği zaman onu cezasız bırakmaları, içlerinden fakir ve zayıf biri hırsızlık edince de onun hakkında ceza uygulamaları idi.             Vallahî, hırsızlığı sabit olan Mahzum kabilesinden Fatıma değil, kızım Fatıma bile olsa, ayrım yapmaz ve cezasını verirdim! Sonra da emretti, o kadının eli kesildi ve  kadın güzelce tövbe etti.              Gerçeği Örtmek ve Gizlemek Küfürdür             Küfür Sözlükte "bir şeyi örtmek, perdelemek, gizlemek ve nimete nankörlük etmek" anlamlarına gelir. Bu bakımdan gerçeklerin örtülmesi, delillerin karartılması, değiştirilmesi ve yok edilmesi küfür alâmetlerindendir. Öyleyse, emanetleri ehline vereceğiz, ehil olmayanlara oy vermeyeceğiz. Kendi nefislerimizin aleyhine bile olsa, adaletten asla ayrılmayacağız. Hakkı; hakikati her yerde haykıracak ve susmayacağız. Çünkü haksızlık karşısında susmak Peygamber Efendimizin ifadesiyle dilsiz şeytanlıktır. Hakikatleri örtmeyeceğiz, delilleri yok etmeyeceğiz görmezden gelmeyeceğiz. Çünkü hakikatleri/Gerçeği örtmek, ters yüz etmek, yok etmek küfür alâmetlerindendir.   Muharrem Günay SIDDIKOĞLU  

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.