MİLLETLER ALLAH’IN ÂYETLERTİDİR

Muharrem Günay SIDDIKOĞLU

 

Kur’an-ı kerimde Allah’ın varlığını, birliğini, gücünü ve kudretini gösteren belgelere ayet denilir. Âyet kavramını iki bölümde ele almak gerekir. Aslında âyet ilahi mesaj / İlahi mesajın bölümleridir. Bu anlamda Kur’an’daki sureleri meydana getiren ve duraklarla birbirinden ayrılan bölümlere ayet denir. Bunlar Tenzili / indirilmiş ayetlerdir. Bir de Tekvini ayetler vardır ki ay, yıldız, güneş, uzay, dünya, canlı ve cansız varlıkların hepsi Allah’ın varlığını, birliğini, gücünü kudretini gösteren ayetler / delillerdir. Aslında ayet kavramını da bu şekilde açıklamak gerekir. Âyet Yüce Allah’ın varlığını, birliğini, gücünü, kudretini gösteren delillere denir. Nitekim Rum suresi 22. ayette insanların milletler / şubeler halinde yaratılması, renklerinin ve dillerinin ayrı ayrı yaratılmış olması Allah’ın varlığını, birliğini, gücünü, kudretini gösteren ayetler / deliller olarak takdim edilir. Kur’an-ı kerim ilahi kitaplardan ve kitabı ekber denen Kâinat kitabından söz ederken bir de en büyük kitap olarak insandan söz eder.

İnsan muazzam bir kitaptır. Maddesi, ruhu, cesedi ile muazzam bir kitaptır. Küçük bir evrendir, kâinatın nümunesidir. Çünkü ilâhi mesajların muhatabı insandır. İnsan en büyük kitaptır çünkü insan Halifetullah / Alllah’ın Halifesi olarak yaratılmıştır.

Mukri (okuyucu) Kur’anı bilerek okuyorsa (Tanrının) diğer kitabını niçin kabul etmiyor? Kur’an okuyan birine anlattım ki: Kur’an, de ki; Tanrı’nın sözleri için deniz mürekkep olsa, bir misli de ona ilave edilse sözler bitmeden deniz tükenirdi (Kur’an, Kehf suresi, Âyet.109) buyuruyor. Kur’an elli dirhem mürekkeple yazılabilir. Bu Tanrının ilminden bir işaret bir parçadır ve O’nun bütün bilgisi bundan ibaret değildir. Bir attar bir kağıt parçasına ilaç sarsa, sen: “Bütün dükkan bunun içinde” der misin? Bu aptallık olur. Nihayet Musa, İsa ve daha başkaları zamanında da Kur’an vardı; Hak kelamı mevcuttu. Fakat Arapça değildi. (FİHİ MAFİH, sayfa 128-129) Buradaki Tanrı’nın diğer kitabından kasdın, ‘En büyük Kitap-Kitabı Ekber’dir. Ayrıca diğer peygamberlere gönderilen kitaplar da bu mesajın içine girer. Önemli olan Allah’ın varlığının, birliğinin ve gücünün delilleri-âyetleri olan kâinatı okumak ve insanı-kendimizi tanımaktır. (FİHİ MAFİH sayfa 129, İst 1985, Milli Eğtim Basım Evi, çeviren Meliha Ülker TARIKÂHYA)

Yusuf suresinde de iman etmek isteyenler için göklerde ve yerde nice ayetler-deliller olduğuna dikkat çekilir:

Göklerde ve yerde (iman etmek için) nice âyet (delil) vardır ki onlar, (ibretle bakmayıp) ondan yüz çevirerek üstünden geçerler.” (Yusuf 12/105) Yani bakarlar fakat görmezler, kainatı, kitabı ekberi, Allah’ın varlığını birliğini gösteren delilleri okuyup, anlayamazlar..Gördükleri halde kördürler, işittikleri halde sağırdırlar.. Nitekim gerçekleri göremeyip, anlayamayanlara Kur’an sağır ve kör diye hitap eder.

“Bu (ceza)nın sebebi şudur: Bir topluluk, kendilerinde bulunan (güzel ahlâk)ı değiştirmedikçe Allah onlara verdiği bir nimeti/güzel bir durumu değiştirmez. Allah, şüphesiz hakkıyla işitendir, bilendir.” (Enfal suresi: 53.)

Âyet-i kerîmede görüldüğü gibi, toplumsal değişmenin, çöküş ve azabın sebebi, fertlerin kendi iradeleriyle inanç, ahlâk ve yaşayışlarını bozmuş olmalarıdır. İyi, saadetli toplum olmamız için de halimizi ve yaşantımızı Allah’ın emirlerine uyarlamamız lazımdır. (H. T. FEYİZLİ, FEYZÜ’L FURKÂN)

“…Muhakkak ki bir toplum özlerini (iç dünyalarını ve güzel ahlaklarını) değiştirip bozmadıkça, Allah da onların durumunu değiştirip bozmaz. Allah (emirlerinden yüz çeviren) bir kavme bir kötülük dileyince, artık onu geri çevirecek yoktur. Onlar için O’ndan başka bir velî (koruyup yardım eden) yoktur.” (Rad suresi:11.)

Bilmez misin ki kat’î bir düsturdur bu Hak’ça / Bir kavmi bozmaz Allah, onlar bozulmadıkça” (M. Âkif). Veya “onlar özlerindeki (kötü halleri)ni (iyiye) değiştirmedikçe Allah da onları değiştirmez” (Elmalılı, IV, 2964). Âyet-i kerîmede görüldüğü gibi, yüce Allah insan ve toplum iradesini; iyiyi ve güzel ahlâkı, yani İslâm’a uygun yaşayışı veya bunların aksini seçme konusunda serbest bırakmış, buna göre de karşılık takdir etmiştir. Aynı zamanda toplumun yöneticileri de kendilerinin bir örneği olduğundan, Peygamber Efendimiz’in: “Siz nasılsanız öyle idare edilirsiniz.” diye buyurduğu mübarek sözlerini de göz önünde tutarak, önce toplum fertlerinin, güzel ahlâk yönünden gelişmiş olması lazımdır. (H. T. Feyizli Feyzü’l Furkân)

Sizin En Hayırlınız Kavmini Müdafaa Edeninizdir.

Sizin en hayırlınız, günaha girmemek şartıyla milletinin, aşiretini müdafaa edeninizdir.” (Ebu Davud, Edep; 113)

Bir millete benzemeye çalışan kimse, o milletten sayılır.” (Ebu Dâvud, Libas; 4)

Bir milletin milli kültürünü ve istiklalini kaybetmesi Orta Kıyamet şeklinde anlatılır. Orta Kıyamet, Bir milletin, hürriyet ve istiklalini, bugünkü deyimiyle özgürlük ve bağımsızlığını kaybetmesi, dünya haritasından silinmesidir.

Bir millet sadece bağımsızlığını kaybetmekle tarih sahnesinden silinmez, aynı zamanda bir millet kendisine Allah tarafından verilen milli kimliğini, adını, dil ve kültürünü kaybederse de tarih sahnesinden silinmiş olur. Nitekim Kur’an’da Rad suresinde bu duruma şöyle dikkat çekilir:

Bir kavm, özlerindeki (özlerini, güzel hal ve ahlâk ) ını değiştirip bozuncaya kadar Allah şüphesiz ki onun (halini) değişdirip bozmaz..” (Rad suresi 11)

İslam âlimleri kıyameti üçe ayırırlar: 1.Küçük Kıyamet (insanın ölümü) 2. Orta kıyamet (milletlerin ve devletlerin tarih sahnesinden silinmesi) 3. Büyük kıyamet. (Asıl kıyamet)

Orta kıyamet bir milletin milli kültüründen uzaklaşarak başka milletlere benzemesi, millet ve milliyetçilik şuurundan yoksun kalarak devletinin elden gitmesi sonucu tarih sahnesinde kaybolmasıdır. Bu gerçeğe Kur’an “Her ümmetin bir eceli vardır” (A’raf 34) gerçeğiyle parmak basar.

 

Muharrem Günay SIDDIKOĞLU

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.