MÜSLÜMAN HARAMA EL SÜRMEZ

Muharrem Günay SIDDIKOĞLU

  İslam’da esas olan temiz ve helal olan şeylerden yemektir. İslam’a göre insanın yediği ve içtiği ile amelinin direk ilişkisi vardır. Yüce Allah (c.c.) Kur’an-ı kerim’de insanı helal yemeye ve sâlih amel işlemeye çağırır; Çünkü helal ve temiz olmayan şeylerin yenmesi sâlih amelin işlenmesine engel olur. “Ey peygamberler! Temiz (helâl) şeylerden yiyin ve sâlih amel işleyin!” (Mü’minin: 51); "Ey iman edenler! Size verdiğimiz rızıkların helal ve temiz olanlarından yiyin. Eğer yalnız Allah'a kulluk ediyorsanız O'na şükredin."(Bakara, 172) “Bir de mallarınızı aranızda haksız yollarla (Rüşvet, kumar, hırsızlık, dolandırıcılık, cebir, çapulculuk, emanete hıyanet gibi haksız yollarla) yemeyin. İnsanların mallarından bir kısmını, bile bile, (haksız yere) haram yollardan (yalancı şahitlik yaparak, yalan yere yemin ederek) yemek için o malları hâkimlere (reis ve idarecilere rüşvet olarak) aktarmayın.” (Bakara 2/188; krş. 4/29) “Fâiz yiyenler: ‘Fâiz ticaret gibidir’ dedikleri için kıyamet günü kabirlerinden şeytan çarpmış gibi (ihtiyaçlar içinde) kalkacaklardır. Oysa Allah alış-verişi helâl, faizi haram kılmıştır.” (Bakara 275) “Yok, eğer faizi terk etmezseniz, bunun Allah’a ve Peygamber’ine açılmış bir savaş olduğunu bilin…” (Bakara 279) Bu ayeti kerimelere göre Müslümanın yediği ve içtiğinin:

  1. Dince yenmesi ve içilmesi yasaklanmamış temiz şeylerden olması (Domuz eti, leş, şarap vb. şeylerin yenilmesi ve içilmesi haramdır.)
  2. Helal olması; Dince helal ve meşru sayılan yollardan kazanılmış olması gerekir.

Yüce dinimiz İslâm; emir ve yasaklarıyla fert ve toplum yararını gözetmiş; insanlara zarar verecek her türlü söz, fiil ve davranışları ise haram kılmıştır. Bu maksatla kamu mallarını zimmete geçirmek, hırsızlık, gasp, faiz gibi gayri meşru kazanç yollarını yasakladığı gibi fert ve toplum hayatı için son derece zararlı olan rüşvet alıp-vermeyi de haram kılmış ve büyük günahlar arasına almıştır. “Ey iman edenler! Mallarınızı, karşılıklı rıza ile (hilesiz, aldatmasız, dürüst) bir ticaret olmaksızın aranızda batıl (rüşvet ve benzeri haram) yollarla yemeyin ve kendinizi (yahut birbirinizi) de (telef edip) öldürmeyin. Şüphesiz ki Allah, size karşı çok merhametlidir.” (Nisa: 29) (Âyet-i kerîmede görüldüğü şekildeki ticaretin dışında gerek rüşvet, gerek diğer haram yollardan elde edilen hırsızlık, hile, faiz ve her türlü haksız ve karşılıksız kazançlar haram olup bununla, “Kendinizi veya birbirinizi maddeten ve mânen felaket ve ölüme götürmeyiniz.” denilmek istenmektedir (2/188). Aynı zamanda, hakkında kesin olarak helal ve haram hükmü bulunmayan, fakat insanın malca ve bedence mahvına sebep olan yenilen ve içilen her türlü şey ve intihar, “kendinizi telef edip öldürmeyiniz” âyeti ile haram hükmüne dâhil edilmiş ve yasaklanmıştır. Bu âyetler aynı zamanda Müslümanlar arasında savaşı da yasaklamıştır.) [krş. 2/195] “Kim, haddi aşarak ve haksızlık ederek bu (haram sayıla)nları yaparsa, onu ateşe koyacağız. Bu, Allah’a (göre) pek kolaydır.” (Nisa:30) “Sevgili Peygamberimiz akşam yatmış, fakat sabaha kadar dönüp durmuş, bir türlü uyuyamamıştı. Sağına dönüyor, soluna dönüyor, “uf”layıp duruyordu. Sabah, hanımı sordu: “Yâ Resûlallah, bu gece rahatsız mıydınız? Çok ızdırap çektiniz.” Ve Allah Resûlü’nün cevabı şu oldu: Yatağımı hazırlarken, yere düşmüş bir hurma buldum. Onu ağzıma koydum. Fakat sonra aklıma geldi ki, bizim evde sadaka ve zekât hurmaları da bulunuyor. Ya bu hurma, onlardan ise! İşte sabaha kadar bunu düşündüm, bunun ızdırabıyla sağa sola dönüp durdum. Bir türlü gözüme uyku girmedi.” Peygamber Efendimiz bir gün mescide geldi, cemaatinin önüne geçti ve namaza durdu. Ardından hemen namazını bozdu ve odasına doğru hızla yürüdü. Öyle bir heyecan ve telaş içindeydi ki, O’nu gören, yangına gidiyor zannederdi. Biraz sonra geldi. Eski heyecanından eser yoktu. Geçti, namazı kıldırdı. Namazdan sonra sahabe, biraz evvelki heyecan ve telaşının sebebini sorunca, şu cevabı verdi: “Biraz evvel bana, fakirlere dağıtılmak üzere bir şeyler getirildi. Ben, dağıtmayı unuttum. Tam namaza durduğum sırada hatırladım. Evimde böyle bir mal varken, namaz kılmak hoşuma gitmedi. Gidip Âişe’ye (radıyallâhuanhâ), o malı dağıtmasını söyledim.”   Muharrem Günay SIDDIKOĞLU  

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.