21. yüzyıldaki Müslümanın en büyük sorunu safını, tarafını bilmemek ve yanlış yer ve taraflarda saf tutmaktır. Müslümanlar bir birlerinin velisi / dostu, arkadaşı, yâr ve yardımcısı olmak yerine bir birlerine yâd ve yabancı olmayı, düşman olmayı seçmiştir. Hâlbuki Cenâbı Hakk yüce kitabımızda:
“Mü’min kadınlar ve mü’min erkekler bir birlerinin velileridir. (yar ve yardımcılarıdır)” buyurur. (Tevbe 9/71)
Kur’an-ı kerime göre inkâr eden (kâfir ve müşrik)’ler de bir birlerinin velileridir..
"İnkâr edenler birbirlerinin velileridir. Eğer siz bunu yapmazsanız (birbirinize yardım etmez ve dost olmazsanız) yeryüzünde bir fitne ve büyük bir bozgunculuk (fesat ve küfür hâkimiyeti oluşmuş) olur." (Enfal Suresi/ 73)
Bilindiği gibi Nemrut, Hz. İbrahim’i her türlü yolu denediği halde hak yolundan davasından vazgeçiremeyince yakmaya karar verir. Ve Hz. İbrahim için ateş hazırlatır. Karıncalarda bundan haberdar olur ve hemen harekete geçerler. Nemrut’un ateşini söndürmek için ağızlarıyla su taşımaya başlarlar. Ve onları gören bir zat onlara sorar. "Siz bu küçücük zayıf halinizle, Nemrut’un yaktığı koskoca ateşi nasıl söndüreceksiniz?
Karıncanın bu soruya iki türlü cevap verdiği rivayet edilir. Bu iki cevaptan birincisi “Safım belli olsun” cevabıdır. Yani karınca derki bana düşen Hakk’tan, İbrahim’den yana olmaktır. Ben Hz. İbrahim’den yana olmakla üzerime düşen görevi yerine getirmiş oluyorum. Eğer sessiz kalmış ve zulme seyirci kalmış olsaydım, zâlimlerden yana olurdum; Dilsiz şeytan olurdum.
Karıncanın verdiği rivayet edilen ikinci cevap ise daha mânidardır. Karınca küçücük canıyla ve ağzında taşıdığın su zerresi ile bu ateşi söndüremezsin diyenlere:
- Bu ateşi söndüremesem de bu yolda ölemem mi? demiştir.
İşte 21. Yüzyılın müslümanı bu hikâyede anlatılan karınca kadar olamamış, inandığı yolda inanlarla bir ve beraber olamamış, safını ve tarafını İslâmi ölçülere göre değil şahsi ve dünyevî menfaatlerine göre belirlemiş. Hikâyedeki karınca gibi Hak ve Hakikat yolunda ölme fedakârlığında bulunamamıştır. “Hepiniz birden Allah’ın ipine sımsıkı sarılın, ayrılıp tefrikaya düşmeyin. (Bölünmeyin, parçalanmayın.)” (Ali imran/103) emrine aykırı hareket ederek ittifak yerine ihtilafa düşmüş, birbirine düşman guruplara ve devletlere ve devletçiklere bölünmüştür. Demokrasi ile idare edilen ülkelerde güç birliği yapacakları yerde ehveni şer adı altında kendilerinden olmayan siyasilere / guruplara destek olmuşlardır.
Müslümanların kendi aralarında güç birliği ve ittifaklar oluşturamaması, başta yaşamış oldukları ülkeler olmak üzere yeryüzündeki fitne ve fesat hâkimiyetinin oluşmasının en önemli sebeplerindendir. Yüce Allah bu gerçeğe şöyle dikkat çeker:
"Kâfirler de birbirlerinin yardımcılarıdır; eğer siz emredildiğiniz gibi yardımlaşmazsanız, yeryüzünde bir fitne (İslam zafiyeti) ve büyük bir fesat (küfür hâkimiyeti) olur" (Enfâl,73)
Müslümanlar haktan, adaletten, birlik ve dirlikten yana taraf olup, Allah’ın ipine (İslâma/Kur’an’a) sımsıkı sarılmalıdırlar. Unutmayalım ki bir ve beraber olmayanlar, bir safta ve doğru tarafta saf tutmayanlar ve bîtaraf olanlar bertaraf olurlar.
Muharrem Günay SIDDIKOĞLU