OKUMAYAN TOPLUMLAR OKUYAN TOPLUMLARIN KÖLESİ OLURLAR

Muharrem Günay SIDDIKOĞLU

  Başta ABD olmak üzere gelişmiş Batılı ülkeler yıllık bütçelerinin neredeyse yüzde dördünü ARGE ve eğitim çalışmalarına ayırıyorlar. Bizde ise bu oran yüzde birler düzeyinde. Yâni batılılar bizden daha çok okuyor ve bilimsel araştırma yapıyorlar. Doğal olarak da bilim ve teknoloji savaşında/yarışında bizden çok ilerideler. Bu gerçeği henüz cumhuriyetin kuruluşunda tespit eden Gâzi Mustafa Kemal Atatürk arkadaşlarına hitaben: “Birbirimizi aldatmayalım, uygar dünya bizden çok ileridedir. Onlara yetişmek için çok çalışmalıyız”; Bir başka konuşmasında ise: “Tek bir şeye ihtiyacımız var. O da çalışkan olmak” der. Evet! Dünde çok çalışmaya, okumaya, bilgi ve teknoloji üretmeye ihtiyacımız vardı. Bu gün de. Cumhuriyetin 91. Yılını kutladığımız şu günlerde bu işi çözmüş ve başarmış değiliz. Batılıların çok gerisinde ve hâlâ onlara muhtaç durumdayız. Henüz Nobel Bilim Ödülü almış bir bilim adamı dahî çıkaramamışız. Hâlbuki mâzide böyle değildik, Batılı öğrenciler İspanya Endülüs’teki Kurtuba Üniversitelerinde, Nizâmiye, Bağdat, İstanbul Fâtih medreselerinde ilim tahsili yapıyorlardı. Çağa İbni Sina’lar, Câbirler, Fârâbiler damgasını vurmuştu. Bağdat, İstanbul gibi merkezler bilim merkezleri idi. Alak suresinin ilk âyetleri "Oku'' diye başlıyor, “Oku” emri Allah’ın biz kullarına ilk emridir. Âyet-i Kerime'de okuma emredilirken neyin okunacağı belirtilmemiştir. Kişinin kendisi, içinde yaşadığı toplum, hatta insanlık için yararlı olacak bütün ilimlerin okunup öğrenilmesi bu emrin kapsamı içindedir. Ancak okumaya başlarken, Allah'ın adını anarak O'ndan yardım dileyerek başlanılması emrediliyor. Besmele, her işimizin başında bir anahtar görevi görür. "Bismillâhi'r-Rahmani'r-Rahim" demeden, Allah'ın adını anmadan başlanılan her hangi bir işte başarıya erişilemeyeceği Peygamberimiz tarafından bildirilmiştir. Onun için okumaya bizi yaratan Allah’ın adı ile başlamak gerekir. Okumak, bizi yaratan Rabbimizin adıyla okumak, aynı zamanda Allah’ın varlığını, birliğini bilerek ve tanıyarak, O’na iman ederek okumak demektir. Derviş Yunus’un dediği gibi: “Okumaktan mana ne Kişi Hakkı bilmektir Çün okudun bilmezsin Ha bir kuru emektir.” Yunus Emre’nin de dediği gibi bilmek için okumak gerekir. Okuyan insanın da ilk önce kendi yaratanını bilmesi gerekir. “Hz. Peygamber'e amellerin hangisinin daha üstün ve faziletli olduğu sorulduğunda, şöyle cevap verdi: 'Allah'ı bilmek'. Ne tür bir bilgiyi kastettiği sorulduğunda, yine 'Allah'ı bilmek' diye cevap verdi. Ashab 'Biz amelden soruyoruz, siz ise ilimden haber veriyorsunuz' diye itiraz edince, Hz. Peygamber şöyle cevap verdi: 'Allah'ı bilerek yapılan amel ne kadar az olursa olsun insana fayda verir. Allah'ı bilmeksizin yapılan ameller ise, insana bir fayda sağlamaz'.” (İbn Abdilberr (Enes'den) Okur-yazar olmayan bir Peygambere inen ilk âyetlerde okumaktan ve kalemle yazmaktan söz ediliyor, "O, kalemle yazmayı öğretendir, insana bilmediğini öğretendir.'' (Alak:4-5) deniliyor, kalem o gün olduğu gibi bugün de insan hayatında en etkili öğretim aracıdır. BİLGİ ÜSTÜNLÜK VESİLESİDİR! Hemen her konuda insanları bir tarağın dişleri gibi eşit gören yüce dinimiz bilim konusunda bu eşitliği bozar ve “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? “(Zümer: 9) ayeti ile bilenlerin bilmeyenlerden üstün olduğunu ilan eder. Nitekim Hz Peygamber (sas): "İlim tahsil etmek her Müslüman erkek ve kadına farzdır" (İbn Mace, Mukaddime, 17) buyurmuştur. Atalarımız ne güzel söylemiş “Yiğit düştüğü yerden kalkar…” diye. Millet olarak bizde düştüğümüz yerden kalkmak ARGE çalışmalarına ve eğitim ve öğretime gereken önemi zorundayız. Unutmayalım ki, Okumayan bilgi ve teknoloji üretmeyen milletler, okuyan ve bilgi üreten milletlerin kölesi olurlar.   Muharrem Günay SIDDIKOĞLU  

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.