Allah’ın gönderdiği din olan İslam Hz. Âdem ile başlamış, Hz. Muhammed ile kemale ermiştir. Tevhid dini İslam’ın son halkasını Hz. Muhammed (S.A.V) teşkil etmektedir. Tevhid kelimesinin ikinci bölümü, Hz. Muhammed’in (S.A.V.) Allah’ın rasûlü-elçisi olduğuna iman etmektir. Bu inanç, bizi peygamberin örnek ve önderliğinin kabulüne götürür.
Güzel dinimizin iki temel kaynağı vardır. Bunlar Yüce kitabımız Kur’ân-ı Kerîm ve Peygamber Efendimizin sünnetidir.
Peygamber Efendimiz, Veda Hutbesi’nde: “Size iki emanet bırakıyorum ki, onlara sıkı sarıldıkça yolunuzu hiç şaşırmazsınız. O iki emanet Allah’ın Kitabı Kur’an ve benim sünnetimidir” buyurmuştur (Mâlik, Muvatta’, Kader 3).
Ashâb–ı kirâm, İslâm dinini, Kur’ân-ı Kerîm, Hz. Peygamber’in şahsı ve onun sözlü veya fiilî tebliğ ve tâlimâtı demek olan sünnetinden meydana gelen bir bütün olarak tanımıştır. Kur’an-ı kerim ne yapacağımızı, sünnet ise nasıl yapılacağını anlatmıştır.
Hz. Peygamberin vefatından sonra İslâm dini, Kur’an ve Sünnet’in ortaya koyduğu esaslar çerçevesinde anlaşılmış ve yaşanmıştır.
Cenâbı Hakk, yüce kitabımızda bizleri birliğe ve kardeşliğe çağırır ve şöyle buyurur: “Hepiniz toptan Allah’ın ipine (Kur’an’a) sımsıkı sarılın, (onu hayata hâkim kılın, ihtilaf ve tefrikaya düşüp fert fert, grup grup) parçalanıp ayrılmayın. Allah’ın üzerinizdeki (İslâm) nimetini hatırlayın: Hani siz birbirinize düşman (kabileler) idiniz de (Allah) kalplerinizi (İslâm’da) birleştirdi. İşte onun (İslâm) nimetiyle (hepiniz) kardeş oldunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan sizi (İslâm ile) O kurtardı. İşte Allah, âyetlerini size böylece açıklıyor ki doğru yola eresiniz (Ali imran
3/103).
Cenâb- Hakk, bu ayeti kerime ile Allah’ın ipi olan İslâm dinine ve Kur’an-ı kerime sımsıkı sarılmanın yanında Mü’minlere “Ayrılmayın, tefrikaya düşüp parça parça olmayın” uyarısında bulunuyor.
Taha suresi 24. Ayette ise bu gün İslam coğrafyasında yaşanmakta olan, darlık, geçim sıkıntısı ve sıkıntılı günlerin sebebinin Kur’an-ı kerim’ e yüz çevirmekten ve hükümlerinde uzaklaşmaktan kaynaklandığına, Furkan suresi 30. Ayette Kur’anı kerim’in ve hükümlerinin terk edilmesine dikkat çekiliyor ve Taha suresi 24. Ayette şöyle buyruluyor: “Bundan böyle kim zikrim (Kur’an ve hükümlerim) den yüz çevirirse, (hevâsına/nefsine hoş gelene uyarsa) şüphesiz ki onun için dar bir geçim/sıkıntılı bir hayat vardır…” (Taha, 24)
Müslümanları bir binayı oluşturan tuğlalara, bir vücüdu oluşturan organlara benzeten ve “birlikte rahmet, ayrılıkta azap vardır” (Münâvî, III, 470) buyuran Sevgili Peygamberimiz Müslümanların fırkalar halinde bölünmemesinin gerektiğini belirtip; “Bölücülük yapan bizden değildir” (Camiu’s-Sağir “Men” maddesi) buyurmuştur.
Yüce kitabımızda, Müslümanların da Yahudiler ve Hıristiyanlar gibi birlik,beraberlik ve yardımlaşma içerisinde olmadıkları takdirde uğrayacakları zarar ve felaketlere ve yer yüzünde bir küfür hakimiyetinin ve zulüm düzeninin hakim olacağına dikkat çekilerek şöyle buyruluyor :“İnkâr edenler (Yahudiler, Hıristiyanlar vb) de birbirlerinin velîleri (dost ve yardımcıları)dır. Eğer siz de (birlik, dostluk ve yardımlaşma hususunda onlar gibi olmazsanız, bunu) yapmazsanız, yeryüzünde büyük bir fitne (küfür hâkimiyeti) ve büyük bir kargaşa olur (Enfal, 73).
Ayeti kerimelerde “Ey iman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları veli (dost, yol gösterici) edinmeyin. Onlar birbirlerinin velileridir. Sizden kim onları dost edinirse şüphesiz o da onlardandır. Allah zalimler topluluğunu hidayete erdirmez (Maide, 51), “Sakın zâlimlere yanaşmayın (yalakalık, yardakçılık etmeyin) yoksa size ateş dokunur” (Hud:13),“Mü’min erkekler ve Mü’min kadınlar birbirlerinin velîleri (dostları ve yardımcıları) dır. İyiliği (tevhidi ve sâlih ameli) emrederler, kötülükten/kötü olan şeylerden menederler; namazı ikâme ederler, zekâtı verirler, Allah’a ve Resûlü’ne itaat ederler. İşte Allah bu kimselere rahmet edecek (bağışlayacak) tır. Şüphesiz Allah mutlak galiptir, hüküm ve hikmet sahibidir (Tevbe, 71) buyrulmaktadır.
Cenâb-ı Hakk, yüce kitabımızda, dini, ırkı, milliyeti ne olursa olsun zulme uğrayan insanlara sahip çıkmamızı ve zalimlere karşı savaşmamızı “Size ne oluyor ki, Allah yolunda, ayrıca, baskı altına alınıp çaresiz bırakılarak: “Rabbimiz! Ahâlisi zâlim olan şu memleketten bizi kurtar. Bize tarafından bir sahip gönder, bize katından bir yardımcı yolla!” diye yalvarıp duran zavallı erkekler, kadınlar ve yavrular uğrunda savaşmıyorsunuz? (Nisa, 75. Ayet) ayeti ile emretmiş; dünyada egemen güç olmanın yolunu, örnekleme metoduyla bize göstermiş ve şöyle buyurmuştur:
“Allah, içinizden iman edip salih ameller işleyenlere, kendilerinden önce geçenleri egemen kıldığı gibi, onları da yeryüzünde mutlaka egemen kılacağına, onlar için hoşnut ve razı olduğu dinlerini iyice yerleştireceğine, yaşadıkları korkularının ardından kendilerini mutlaka emniyete kavuşturacağına dair vaadde bulunmuştur…” (Nur suresi, 55. Ayet) “Kâfirler istemese de Allah nurunu tamamlayacak, İslâm’ı hâkim kılacaktır” (Saf suresi, 8. Ayet).