TÜM ZAMANLARIN HASTALIĞI MÜNAFIKLIK

Muharrem Günay SIDDIKOĞLU

 

Nifak: ne-fe-ka kökünden türemiştir. Nefeka kelimesi: Eşyaya rağbeti olmak, tükenmek, azalmak, ruhu çıkmak, ölmek, tünel, tarla faresinin (köstebek) deliğinden çıkıp girmesi gibi anlamlara gelir. İnfak kelimesinin de türediği nefeka kelimesinin bitmek, tükenmek, azalmak ve ölmek anlamlarından yola çıkarak; münafıkların bitmişliğini, tükenmişliğini, imanda azalmayı ve ölü bir kalbe sahip oluşlarını ifade için bu kelime seçilmiş olmalıdır. Münafık, nifak kelimesinin ism-i failidir; yani nifak yapan, nifak sahibi demektir

İnanmadığı halde inanmış görünen insana münafık, böyle amele de nifak denir. Münafık gönlü delik deşik, köstebek yuvası gibi paramparça, gönlü perişan insan demektir. Münafık ikiyüzlü, gerçek yüzünü göstermeyen, hatta yüzü olmayan, yüzsüz insandır.

Bazı Arap dilcilerinin tespitine göre; nifak, nâfika kelimesinden türemiştir. Nâfika, köstebek deliğine verilen addır. Köstebeğin yuvasının iki kapısı vardır. Kapıların birinden girerken, öbüründen çıkar. Köstebek, çıkacağı bu kapıyı, başıyla vurup dışarı çıkmasına imkân verecek şekilde ince tutar ve bunu da başkası sezemez. Kendisini tehdit eden tehlike, âşikâr ve belli olan giriş kapısı istikametinden gelince, hemen saklı tuttuğu bu dayanıksız kapıdan dışarı çıkar. Kaçmak için yaptığı bu ikinci kapıya nâfika denir. Kelimenin kaynağını bu şekilde tespit, münafığın teşhisine çok yarayacaktır. Çünkü beşer suretindeki münafık, bir tarafıyla dine girerken, daima kendisi için sakladığı diğer yönden de ondan çıkar. İçinden inanmadığı halde, inanıyor gözüken birine münafık denilmiştir; çünkü küfrünü örter, gizler. Böylece sırf zahirî lafız ve kımıldanışlarla İslam'ın içine girip bu aldatıcı gösteriş içinde küfrünü gizlediği için, bir tünele giren ve onun içinde gizlenen köstebeğe benzetilir. Kalbinde nifak hastalığı olanlar, köstebekler gibi yer altı faaliyetlerinde bulunmayı meslek edinmişlerdir. Münafık, girdiği kapının dışında tıpkı köstebek gibi aksi bir taraftan kaçış yolu bulur, dinden çıkar. Nitekim münafıklarla ilgili şu ayet-i kerime bu durumu açıkça ortaya koyuyor:
“Eğer sığınacak bir yer, veya (barınacak) mağaralar, yahut (sokulabilecek) bir delik bulsalardı; koşarak o tarafa yönelip giderlerdi.” (Tevbe: 9/57) (Ahmet Kalkan, İslam Akaidi: 273-274. Ahmet Kalkan, Kur’an Kavram Tefsiri.)

Din ıstılahında, kalbi ile inanmadığı halde inkârını saklayıp, dili ile inandığını söyleyerek mümin görünen kimseye denir. Münafığın bu davranışına nifak denir. Yüce Allah Kur'ân'da münafıkları; "İnsanlardan bazıları da vardır ki, inanmadıkları halde "Allah'a ve âhiret gününe inandık" derler." (Bakara, 2/8), "Ey Resûl! Kalpleri iman etmediği halde ağızlarıyla "inandık" diyen kimselerden ve Yahûdîlerden küfür içinde koşuşanlar (ın hâli) seni üzmesin." (Mâide, 5/41) şeklinde tanımlar ve onların özelliklerini şöyle bildirir: Münafıklar, Müminleri bırakıp kâfirleri dost edinirler, Allah'ı aldatmaya çalışırlar, namaza tembel tembel kalkarlar, Allah'ı pek az zikrederler, ne müminlerden yana ne de kâfirlerden yana olurlar, ikisi arasında bocalayıp dururlar (Nisâ, 4/139, 142); kötülüğü emreder, iyiliğe engel olurlar, elleri de sıkıdır (Tevbe, 9/67); yalancıdırlar, yeminlerini kalkan edinirler, insanları Allah yolundan alıkorlar, gösterişlidirler, süslü konuşurlar, her gürültüyü kendi alayhlerine zannederler (Münafikûn, 63/1-4). Hz. Peygamber de, münafıkların konuştuklarında yalan söylediklerini, verdikleri sözde durmadıklarını, emanete hıyanet ettiklerini, düşmanlıkta aşırı gittiklerini bildirmiştir (Müslim, İman, 107; Buhârî, İman, 24). Münafıklar görünüşte mümin oldukları için, dünyada Müslüman muamelesi görürler. Ancak âhirette cehennemin en alt tabakasına atılacaklardır. (Nisâ, 4/145). (İ.K.) (Din İşleri Yüksek Kurulu)

Peygamber Efendimiz (sav) döneminden sonra terimin kapsamı genişletilerek, kalben inandığı ve iman ettiği halde Allah’ın emir ve yasaklarını yerine getirmede gevşeklik gösteren, ihmalkâr davranan kimselere de münafık denmeye başlanmıştır. Bu durumda münafıkları ve münafıklığı 1. Ameli nifak/amel bakımından münafıklar, 2- İtikadi nifak/itikat ve inanç bakımından münafıklar olarak ikiye ayırmak mümkündür. Bu iki nifak çeşidinin birbirinden ayırt edilebilmesi için inanmayıp inanmış gibi görünmeye itikadî veya imanî nifak, inanıp da amel bakımından eksik ve gevşek olma haline amelî nifak denmiştir.

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

“Ayetül münafiki selasetun: İza haddese kezebe ve ize’tümine hane ve iza vaade ehlefe”

Münafığın alameti üçtür; konuştuğu zaman yalan söyler, söz verdiğinde sözünde durmaz, kendisine bir şey emanet edildiğinde hainlik eder.” (Buhârî, İman: 25; Müslim, İman: 25)

Müslim rivayetine göre şu ek de vardır:
Oruç tutup, namaz kılar ve Müslüman olduğunu iddia etse bile” (Cem’ul Fevaid: H No:8099)

Bazı âlimlerin dediği gibi, münafık kelimesinden amaç, hadiste geçen alametleri ahlak ve adet haline getirendir. Çünkü birçok Müslüman bu hatalara düşmektedir. Diğer bazı âlimlere göre de hadiste kastedilen münafıklık türü “ameli münafıklıktır.”

Hadisi şerife göre münafık konuşunca yalan söylerler. Yürekleri farklı dilleri farklıdırlar. Vaat ettikleri zaman tersini yaparlar, sözlerinde durmazlar. Zaten bir insan yalan söylüyorsa sözünde de durmaz, çünkü sözünde durmamak ta bir nevi yalancılıktır. Her şeyden önce münafıklar ezelde Allah’a verdikleri ahde/söze bağlı kalmayarak şirke ve küfre düşmüşlerdir. Allah tarafından gönderilen hükümleri, kitapları tahrif etmişler, peygamberlere itaat etmemişler hatta bazılarını öldürmüşlerdir.

Kendisine bir şey emanet edildiğinde hıyanet ederler. Güvensizdirler, kimseye güvenmezler, kendilerine de güvenilmez. Mümin ne kadar kendisine güvenen, güvenilen, çevresine güven veren insan ise münafıklar tam tersine ne kendilerine güvenirler ne de insanlar onlara güvenirler. Emanetlere hıyanetlik ederler, bir sır söylesen hemen onu ifşa ederler. Münafıklar ezelde Allah’a verdikleri ahde/söze bağlı kalmayarak şirke ve küfre düşmüşler ve iman noktasında da emanete hıyanetlik etmişlerdir.

Abdullah b. Amr (r.a.)’den rivâyete göre, Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Kendisinde dört özellik bulunan kişi mutlaka münafık olmuştur. Bu dört özellikten biri bulunursa o özelliği terk edinceye kadar o kimsede münafıklık özelliği bulunmuş olacaktır. Konuştuğu zaman yalan söyleyen, söz verdiği zaman sözünde durmayan, davalaştığında (düşmanlıkta) aşırı giden, anlaştığı zaman anlaşmasını bozan.” (Buhârî, İman: 25; Müslim, İman: 25)

Yüce dinimiz savaşta bile aşırılığı yasaklar.(Bakara 2: 190) Bir müslümanın bir başka müslümana düşmanlık beslemesi ve davalaşmasında ve düşmanlığında aşırı gitmesi nifak alâmetidir.

Aynı hadisi şerifi nakleden Kütübü sitte müelliflerinden Ünlü hadis âlimi Tirmizi, hadisini naklettikten sonra, “İlim adamlarına göre bu hadiste kastedilen, amelî nifaktır. Tekzip nifakı (itikatta nifak) ise yalnız Resulullah’ın zamanında vardır.” demektedir. (Tirmizi)

Bu sayılan özellikleri ile bütün insanlığın yanında müslümanların da en büyük hastalığı münafıklıktır. Çünkü müslümanlar inanç bakımından münafık olmasalarda münafıklarda bulunan özellikleri taşımakla ameli açıdan münafık olmaktadırlar.

 

Muharrem Günay SIDDIKOĞLU

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.