Yüzde yüz yerli ve milli bir doktrinimiz olan Dokuz Işık’ın altıncı maddesi “HÜRRÜYETÇİLİK VE ŞAHSİYETÇİLİK” tir. Yüce dinimiz İslâm’da Allah’tan başkasına kul olmak yasaktır. Kula kulluk insan fıtratına ters düşer. Gerçek hür insan sadece Allah’a kul olan ve kula kulluğa savaş açan insandır. Bu ilke gereği her ülkücünün dava adamı olup; Adamın adamı olmaması gerekir. Biz Ülkücüler tarihte uşak olmamış ve uşak kullanmamış bir milletin evlatlarıyız. Biz ne birilerinin kuklası oluruz ne de birilerini kukla olarak kullanırız. Rahmetli Başbuğumuz Alparslan TÜRKEŞ “Hürriyetçilik ve Şahsiyetçilik” ilkesini açıklarken şöyle der: “Her milletin çocuğu, temel şahsiyetini milli kültür değerleri ile kurar. Milletin dini, ahlâkı, töresi, hukuku ve estetiği ile sosyal bir biçim ve ruh kazanan fert, kendi kabiliyetleri ve orijinalitesi içinde gelişerek şahsiyet kazanır. Şahsiyetler, orijinal olmakla birlikte milli karakteri ve ortak değerleri ifade ederler. Fert içinde doğup büyüdüğü milletin ana ve emel karakterine sahip olur. Bu sebepten şahsiyetler, içinde gelişip yoğruldukları milleti yansıtırlar. Biz, Türk çocuğundan orijinal ve dinamik bir şahsiyet beklerken, onu aynı zamanda Türk’ü Türk yapan sosyal ve kültürel değerlere aktif mânada sahip, Türklüğe ve yüce dinimiz olan İslamiyete yabancılaşmamış, modern bir insan olarak görmek isteriz.” (A. TÜRKEŞ, DOKUZ IŞIK, 463, İst. 1978, 1. Baskı Ül Kor Kitap Evi yayını) Yazının devamında “İslam’da, Allah’tan başkasına kul olmak yasaktır. Bu tam ve kâmil manada hür olmak demektir. Müslüman-Türk çocuğu, Allah’tan başka ilâh kabul etmeyen ve kendisini tam bir vicdan huzuru içinde devletine ve milletine adayan bir şahsiyet olmak durumundadır... Türk milliyetçiliği, toplumcu karakteri yanında hürriyetçi ve şahsiyetçi olmayı doktrinin temeli yapmıştır. Dokuz Işık’tan biri de budur” (sayfa. 464) Bu açıklamalardan öğrendiğimize göre Ülkücü sadece Allah’a kul olur. Kula kul olmaz. Hele kukla asla olmaz. Ne birilerinin kuklası olur ne de birilerini kukla olarak kullanır. Ülkücü Türk ve İslam ahlakı ile ahlaklaşmış, Türk Töresi gereği anasını, atasını, büyüğünü sayan, ahde vefa gösteren, milli menfaatleri şahsi menfaatlerinin önüne koyan, emaneti ehline veren bir insandır. Bilir ki emanetleri ehline vermemek en büyük zulümdür ve zulüm doğurur. Ülkücü birlikten ve dirlikten yanadır. Fitneye fırsat vermez, alet olmaz. Çünkü İslam’a göre “Fitne kıtaldan beterdir.” (Bakara 191. ayet ) Başta bölücülük olmak üzere birçok tehdit ve tehlikelerle karşı karşıya olan Türk milletinin bu gün her zamankinden daha çok şahsiyet sahibi insanlara ihtiyacı vardır. Tarihimizde büyük şahsiyetler hep böyle karanlık dönemlerde ve milli bir hamleye ve sıçrayıp yeniden dirilişe ihtiyacımız olduğu dönemlerde ortaya çıkmıştır. Evet, bu gün hem dava olarak hem de millet olarak şahsiyetli olmaya ve içimizden şahsiyet sahibi insanlar çıkarmaya mecbur olduğumuzu asla unutmayalım. Muharrem Günay SIDDIKOĞLU