7 Haziran’da iktidardan düşen AKP, kendini fesh etti!
Hey gidi günler hey! Artık AKP diye bir parti yok...
Erbakan’ın FP kapatılınca arka kapıdan sıvışıp Saadet’e katılmayan çocuklarının 2001’de kurduğu partiydi.
“Muhafazakâr demokratız” demişlerdi.
Erbakan’la yarışa giren Gül’den, FP’nin belediye başkanı yaptığı Erdoğan’a kadar “gömlek değiştiren” Millî Görüşçü, ANAP’lı, DYP’li isimlerle karma bir partiydi.
3 Kasım 2002’de iktidar olduğunda genel başkanı RTE idi ama Gül Başbakan olmuştu, çünkü RTE yasaklıydı.
İşte 2002’den beri süren “aldatma ve kandırma” siyasetinin temeli, RTE’yi vekil yapmak için 8 Mart 2003’te atılmıştı. Sonrası iflah olmadı!
CHP’li Baykal’ın marifetiyle anayasa değişikliği yapıldı, Siirt’teki danışıklı seçimle RTE milletvekili olup Başbakan oldu!
3 genel seçim ve yerel seçimde yüksek oy aldı.
2002’deki 365 milletvekilinden 258 vekile düştüğü 7 Haziran seçimiyle düşüş başladı.
2003’te “Jet Fadıl”ın vekilliği düşürülerek başlayan AKP masalı, “IMF borcunu ödedik” tafralarıyla, “yeni anayasa” tuzaklarıyla, muhafazakâr Gül’ün cumhurbaşkanlığıyla, 2007’de “cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi”ni sağlayan tuzak anayasa referandumuyla popülerdi.
Bu masal, 2009’da Davos’ta “one minute” oyunuyla, 300 AKP’li vekil dururken sivil Davutoğlu ve Ala’nın bakan yapılmasıyla, 2005’te Diyarbakır konuşmasıyla başlayan “çözülme süreci” ve 2014’te RTE’nin reis-i cumhur seçilmesiyle bitiyordu ama AKP farkında değildi!
Medyada dalkavuk bir güruh türedi. AKP ve RTE ne yaparsa yapsın alkış tutuyor, karşısında kim varsa yuhluyordu!
Askerî vesayeti, kurgu Ergenekon ve Balyoz operasyonlarıyla yıktı ama kendine “külliye” inşa ettiren RTE’nin güdümüne girdi.
Cemaatin kocaman stadyumlarda yaptığı “Türkçe Olimpiyatları”nın misafiri RTE ve AKP’liler, birden “ne istedilerse verdikleri” cemaati “paralel” ilan ediverdiler.
“Aldatma ve kandırma” üzerine kurulmuş AKP, MİT krizi ve 17-25 baskınıyla tam olarak çuvallamış, herkesi “hain” ilan etmişti.
Aslında ilk işaret fişeği, 2008’de AYM’nin AKP hakkında verdiği “laikliğe aykırı eylemlerin odağı olduğu” kararıydı.
Partinin destekçisi medya maydanozları Metiner, Şafak, Mısıroğlu, Kütahyalı, Kızılkaya, Selvi, Karaca, Yayman gibi tiplere dur denilmedi, aksine dalkavukluk ödüllendirilerek vekil yapılanlar oldu.
Hatta meydanlarda yandaşların RTE’yi peygamber, tanrı vasıflı, kutsal, uğruna koca bırakılacak adam ilan etmesine “şirke giriyorsunuz, durun, tövbe edin” diyen olmadı!
Olamazdı, çünkü miting meydanında RTE, Kürtçe Kur’an’ı sallamaktaydı!
13 yıllık iktidar, güç zehirlenmesi, kin ve öfke, zenginlik ve rantın başlarını döndürmesiyle önlerine çıkanı yok edecek ihtirasa kapıldı.
“Başbakanlık” diye yaptırdığı sarayı cumhurbaşkanlığına çevirip fakir milletle alay edercesine, “itibar” diye “lüks ve gösteriş”in cazibesine sürüklenenince, partiden elini çekmek şöyle dursun, sarayın 1150 odasını gölge kabine, danışman, haber kaynağı ve dalkavuklarla doldurarak, seçimlerde örtülü ödenekle meydan meydan “açılış” görünümlü mitinglerle AKP’nin mezarını kazıyordu.
Türk milletinin ona “dur!” dediği 7 Haziran’ı “milliyetçiliğe soyun” olarak yorumlayıp MHP oyları için HDP/PKK’ye efelenmeye başlaması bile akıl tutulmasıydı!
İşe “kelle” ile başlayıp “Andımız”ı yasaklayan, “Ne mutlu Türküm diyene”yi ırkçılık gören, TRT Şeş’i icat eden, Akdoğan ve Ala’yı PKK’yle Dolmabahçe mutabakatına sokan, parlamenter sistemi rafa kaldırıp “Başkanlık” diye direten kendisiydi.
Birden “muatabak falan anlamam” deyiverdi. Yine kandırmışlardı!
Oslo’yu “şeref” üzerine oynayan, milliyetçiliği ayağının altına alan kendisiydi. Esad’ı “Esed” yapıp kuzey Suriye’de yeni teröristler yaratan, milyonlarca Suriyeliyi ülkeye sokan kendisiydi.
Habur rezaleti ve Diyarbakır’da Şivan’lı Barzani’li gösterinin sahibi kendisiydi.
Ünlü MİT Tırları, IŞİD’in palazlanması, Suriyeli muhaliflerin ülkede tedavisi onun işiydi.
“Çözüm”, 7 Haziran’da 80 HDP’li ile patladı, AKP “çözüldü”!
“Analar ağlamasın” asparagası ile terörle mücadele yerine “müzakereye” soyunan kendisiydi. “Ben değil, devlet İmralı ve Kandil’le görüşüyor” diyordu.
Unutuldu sanıyordu ama 63 âkili fişekleyip Anadoluya salan oydu.
PKK, çözüm sürecinde silah bırakmayıp silahlandı, kadrolaştı, özerklik ilan etmeye, yine aslına dönüp kan akıtmaya başladı!
Kan akınca şehit tabutunun başında nutuk çeken de o oldu!
Hırsını muhtarlarla toplantılarda önüne gelene sataşarak çıkarıyordu.
Hâlbuki o bir reis-i cumhurdu. Yemin etmişti, tarafsız olacaktı, 80 milyonu kucaklayacaktı, o hâlâ AKP Genel Başkanlığında ısrarlıydı.
Ancak o “Başkan” olduğu zaman AKP huzura kavuşabilir.
Aldatılıp kandırılmak üzerine siyaset yapan AKP, uçuruma sürükleniyor.
Genel Başkan diye “atanan” Davutoğlu, hür iradesiyle koalisyon bile kuramadı. Çünkü koalisyon kuracağı partiler, RTE’nin saraya çekilmesini ve 17-25 Aralık yolsuzluğunun yargıya taşınmasını istiyordu, saray müsaade etmedi.
Davutoğlu, bu iki isteği yiğitçe göğüsleyip koalisyona girişseydi, yıllarca AKP’nin kahramanı olacaktı, saray engel oldu.
AKP, üzerine yapışan kutu kutu paralar, kasalar, saatlerden kurtulamadı.
Türk medyasına kurulan baskı zulmünü kıramadı, Doğu ve Güneydoğu’da PKK’nin halka kurduğu baskıyı kıramadı, asker ve polisi karakoldan çıkarıp güvenliği sağlayamadı.
Ne Soma’ları önleyebildi, ne yoksulluğu... Ermenek’teki işçi babasına 5 liralık kara lastiği layık görürken “çerez parası” dedikleri milyarlık Mercedesi memura makam arabasını engelleyemedi.
Hırsızların polisi kovalamasını engelleyemedi.
Adaletin yerle bir olmasını, istihbaratın çökmesini, eğitimin yok edilmesini engelleyemedi.
AKP şimdi “Sivas’tan ötede” devlet gücü olmadan miting yapabilecek mi bakalım?
AKP intihar ediyor, vekillerden partiden elini çek diyecek bir yiğit yok!
“Millî irade”nin tecelli ettiği TBMM’de bir kere “millî irade”yi dinlemeden!
Diktaya koşan saray uğruna seçime koşuyorlar!
Bu son koşuyla millet bu belâdan da kurtulmuş olacak inşallah!
Mustafa ÖNDER
mustafaonder35@gmail.com
facebook.com/mustafaonder15
twitter.com/mustafaonder07