Yalan, talan ve yolsuzluk dışında hiçbir ideolojisi olmayan AKP, “çözüm”le yaşadığı hezimeti, ülkücü-milliyetçi camiaya yönelerek zafere taşıyacağını sanıyor.
Yalçın da Tuğrul da AKP-Saray’ın “seçim yemeği mönüsü”nde birer “meze”den ibarettir.
İdamlık Ülkücünün mektubunu salya sümük okuyarak oy devşiren bu kafanın son kurbanı bu ikilidir!
“Dava”larına sırtını dönen ve “şahsiyet bunalımı” yaşayan bu ikilinin “Başbuğ”un adını sıkça ağzına alması, suçluluk psikolojisinden...
Sığınacak başka materyal kalmadı çünkü...
Hele hele Tuğrul’un “Beni MHP’den atmaya gücünüz yetmez” efelenmesi, tam bir riyakârlık! Babası Başbuğ Alparslan Türkeş diye her aklına eseni yapacağını sanıyor allame. Daha önce terk edip giderken babasının partisi değil miydi?
Üstelik Yalçın, sürekli Tuğrul’a destek çıkarak kendi ihanetini gizliyor!
Yalçın, “Alparslan Türkeş’in ‘Ben sizleri sokaklarda satılan ıspanak fiyatına demokrasiye değil hak davasına hakikat davasına devlet davasına millet davasına kısaca Allah davasına davet ediyorum.’ sözlerini hatırlatıyorum ve Alparslan Türkeş'in sözünün gereği, Tuğrul Türkeş’in duruşu ile yerine gelmiştir” açıklamasıyla ne kadar boş bir adam olduğunu izah ediyor aslında...
İnanılır gibi değil ama Serok Ahmet onlara “devlet adamı” diyor.
17-25 Aralık yolsuzluğunu örtbas etmek için kılıç sallayacak adamlara “devlet adamı” diyor.
Üstelik AKP koridorlarında bürokrasi oyunları öğrenen Yalçın ile devlet tecrübesi hiç olmayan Tuğrul’un “liyakat” ölçüsü nedir? Partilerine ihanet, saraya biat mi?
Kişiliklerini koltuğa kiralayan adamlara “devlet adamı” diyor.
“Kukla”ya döndürülmüş bir Başbakan’ın “devlet adamı” anlayışı da bu olur elbet!
O Tuğrul ki, bir de yüzsüzce “MGK’da yer almak benim açımdan çok önemli. Türkiye uçurumun kenarına gelmiş, anarşi, terör azmış. Bir tekme de ben mi vursaydım? Ben Türk milliyetçisiyim. Ben Türkeş'in oğluyum. PKK ile köklü bir mücadeleye girişildiği bir dönemde destek olmak görevdir. O gün Atatürk’ün şartları da öyleydi.” demez mi?
Bu fedakâr “devlet adamı” kılıç kuşanıp Kandil’e mi gidecek acaba?
Bu hükümet AKP-PKK hükümetidir!
Yalçın ve Tuğrul da bu kirli nifak hükümetine meze yapılmıştır.
Bu ikiliden Tuğrul, koltuğa oturduktan sonra MHP’den Bahçeli’yi telefonla arayacak kadar da yüzsüzlüğünü göstermiştir.
Tuğrul, hâlâ partiden istifa etmediğini ve kimsenin de kendisini atamayacağını açıklayıp Bahçeli'nin kendisine herhangi bir talimatları olup olmadığını soracak kadar kirli oyuna kendini kaptırmış!
Alacağı cevap belli iken telefon edip şeytanî yola devam etmek hangi “devlet adamı”nın işi olabilir?
Sonrada havuz yosması Sabah’a açıklama yapıyor: “Seviye düşük olduğu için yanıt vermedim. O seviyeye inmek istemedim. Gizleyeceğim bir şey yok ki şantaj yapılsın.”
İkbal uğruna gözleri kararmış bir adamın kendisini Saray’ın 1 Kasım seçiminde meze olarak kullanacağını fark edemeyişi ne acı...
Bir süre önce AKP ve RTE için ettiği onca lafını yutarak işbirliğine gitmek hangi “devlet adamı”nın niteliğidir?
Bu nifak hükümeti ile “devlet”in hangi millî meselesinin çözüleceğine inanıyor bu adam?
Kardeşi Ahmet’in bir kenara itildiği gibi, kullanılıp atılan kâğıt mendil durumuna düştüğünde göreceğiz bu şanlı “devlet adamı”nı!
*
SAYIN SEMİH YALÇIN’A BİR RİCA...
İmam-Hatip sarmalından Hürriyet’e taşınıp liboşlaşmış Ahmet Hakan gibi AKP/RTE yoldaşı bir devşirme gazeteciyi hedef almanız, onun şöhretini cilalamaktır. Neden ikide bir MHP aleyhinde yazı yazan kalemşörleri zehir zemberek sözlerle muhatap alıyorsunuz?
Lütfen bu uygulamadan vazgeçin...
Bu tavrınızla 50 yıllık MHP’nin bir yöneticisinin medyayı sansürleyen ve diktaya koşan RTE’den farkı kalıyor mu?
Bu hareketin bu şarlatanlara cevap verecek kalemi, gazetesi ve televizyonu yok mu?
Selam ve saygılar. (M.Ö.)
Mustafa ÖNDER
[email protected]
facebook.com/mustafaonder15
twitter.com/mustafaonder07