Biz, bu topraklar için toprağa düşmüş Mehmetler... Gökten ecdadın inerek alnını öptüğü Mehmetler... Gömelim gel seni dediklerinde tarihe sığmayan Mehmetler... Söyle anne, boşuna mı öldü doğurduğunuz o Mehmetler? Söyle bana anne... Neler oluyor vatanımda? Şehit düştüğüm siperde muhteşem törenlerle timsah gözyaşı dökenler kim? Mezarımın üstünde gezinen bu kirli ayaklar kimin? Bize “Ben size taarruz emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum!” diyen şanlı komutanımın adını Çanakkale’de anamayan kimliksizleri kim yetiştirdi anne? Biz “makber” yerine “Hz. Peygamberin aguşu”na koşan nesildik, boşuna mı öldük anne? Bu Müslüman kanı içen vampirler nereden çıktı anne? O siperlerde yiğit, cesur, merhametli “Türk milleti”nin evlatları vardı... O siperlerde kardeşliğimiz, imanımız, kahramanlığımız, istikbalimiz savaşmıştı... Allah yolunda Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Gürcü, Arap değil “şehit”tik! Kimler soktu bölücülüğü yüreklere, hangi okullarda okuttular ihaneti, hangi mescitlerde İblis o fitneyi yaydı anne? Biz Çanakkale’de Türk’ün vatanını ve şanlı bayrağını çiğnetmemek için ölmüştük... Yurdumun sağında solunda sallanan bu paçavralar da ne anne? Mecidiye tabyasındaki aslan yürekli Seyit Onbaşı’sının mirasına emperyalist üslerine nasıl razı oldular? Mehmet’in başına çuval geçiren küstahlara kim sustu anne, kim? Öz vatanımda “Ne mutlu Türk’ün diyene” dedirtmeyenler kim anne? Kanımla boyanmış şanlı bayrağımı gönderden indirten soysuzlar kim? Attila’nın, Mete’nin, Selahattin’in, Kılıçarslan’ın, Alparslan’ın, Süleymanşah’ın, Ertuğrul’un, Osman Gazi’nin, Fatih’in, Kanuni’nin, Yavuz’un, Abdülhamit’in, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, Ziya Gökalp’in, Mehmet Akif’in Türklüğünü sorgulayan densizler, hangi toprakların ekmeğini yemiş anne? Ağlaya ağlaya kağnı çektiğin, yaralı taşıdığın Anadolu’da Mehmetlere kurşun sıkan köpekler nereden çıktı anne? Van’da, Diyarbakır’da, Hakkâri’de komutanlarımı kahpece şehit eden hayınlar kim anne? Neler oluyor anne, öz vatanında 5 bin Mehmet’i katleden eşkıyaya “şehitlik” tahsis eden namussuzluk ne anne? Mehmetlerin katilleri ile pazarlığa tutuşan gafilleri hangi millet kendine layık gördü anne? Biz boşuna mı şehit olduk anne? Biz, on sekizinde, yirmisinde memleketin geleceği yiğitlerdik... Biz, Allah, Bismillah, hürriyet, istiklâl, Cumhuriyet, vatan, bayrak ve Türklük naralarıyla şehit düşen Mehmetlerdik... Biz, analarımızın, bacılarımızın, karılarımızın namusu için can veren fidanlardık... Müslüman kadınlarının namusu kirletilirken düşmana duacı olan şerefsizlik hangi dinin mensubu anne? Biz Çanakkale’de buğday çorbası ile vatan savunmasında iken, sabah namazında buğday çorbası içilip hutbelerinde “Son hak din İslâm’dır” ibaresi okutulmayan mescitler hangi imandan anne? Boğazlar’ı düşmana dar eden, yedi düvele kafa tutan Türk milleti, neden Soma’da, Ermenek’te yedi renk karanlıkta gömülü anne? Kardeşlerim, neden beş liralık kara lâstiğe, bir torba kömüre, bir paket bulgura esir edildi anne? Biz, Hz. Muhammed(SAV)’in, Hz. Ömer’in, Şeyh Edebali’nin, Ahmet Yesevi’nin, Ak Şemsettin’in, Mevlana’nın, Hacı Bektaş’ın, Hacı Bayram’ın iman, adalet ve ilminin yolundaydık... Nereden çıktı bu gösterişli saraylar, bu debdebe, bu soygunlar, bu merhametsizlik, bu adaletsizlik, bu münafıklar, bu müşrikler kim anne? Biz, Cenab-ı Allah’ın son nefesinde “Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdûhü ve resûlü” demek nasip ettiği Mehmetler... Biz, şehit düştüğü toprağa şimdi kirli tohumlar atılan Mehmetler... Bu göğüslerdeki çiğ süt nereden çıktı anne? Söyle anne, söyle... Biz boşuna mı öldük? Ağlama, “he oğul!” deme sakın, yok mu vatanın bahtı kara maderini kurtaracak, inançlı, helal süt emmiş bir nesil? Yok mu “millet bir, vatan bir, bayrak bir, devlet bir, dil bir” diyen Ülkücü nesil? İnanmak, düştüğüm bu toprakta huzura ermek istiyorum; “Var!” de anne, “Ülkücü Türk milliyetçileri var!” de anne! Söyle anne, biz boşuna mı öldük? Mustafa ÖNDER [email protected]