Kendi yarattıkları putları çıldırdı, daha kurban istiyor!
Yolsuzluk, yoksulluk ve yasakları yok edeceğim diyordu liderleri...
İnandılar.
Atatürk’ü millete mirası çiftliğin üzerine hukuksuzca ve Başbakanlık diye katrilyonluk saray kondurdu.
Güvendiler.
IMF’ye borcumuzu ödedik diyordu.
Kandılar.
F tipiyle canciğer kuzu sarmasıydılar, hatırasına para bile bastırdı.
Alkışladılar.
Şandan şereften bahsediyordu, analar ağlamasın diyordu, Oslo’da gizli gizli pazarlık etti.
Göklere çıkardılar.
Son yüzyılın lideri ilan ettiler.
Tanrı vasıflı adam dediler.
Onun sünnetine uymak, ona dokunmak bile ibadettir dediler.
Kadınlar ona “Annem gibi kokuyorsun” dedi.
Ne derse o!
Parti de, hükümet de, bürokrasi de, hukuk da, adalet de oydu!
Birden 17-25 patladı.
Şaşırdılar.
Kardeşlerini hain, haşhaşi ilan etti.
“Evde zor zaptedilen yüzde elli”yi ikna etmek, dalkavuk, satılmış medyasına düştü.
Polisleri, savcıları, hâkimleri darmadağınık etti.
Hala ona inanıyorlardı.
Cumhurun elleriyle seçip “reis” yaptığı adam pat diye çiftliğin göbeğindeki saraya taşındı.
“Cumhur”un itibarı diye inandılar.
Kendileri 5 liralık kara lastik giyiyor ama o bin liralık altın varaklı kadehten su içiyordu. Milyarlık uçağa, lüks arabaya biniyor, salonunu ithal ağaçlar süslüyor, 3 bin liralık beyaz çay yudumluyordu.
Ona oy veren yüzde elli, Müslümandı, Türktü.
Ama şirk, riyakârlık, münafıklık gırla gidiyordu.
Onları televizyonları ve gazeteleri ile kandıran menfaat çemberi her şeyi örtbas ediyordu.
Bedevi Arabın cahiliyyede elleriyle yapıp taptığı gibi putları vardı artık.
Parti, hükümet, milletvekilleri, delegeler, halk, Türk milleti umurunda değildi o putların...
Nihayetinde çıldırdı putları...
Onu memnun etmek için dalkavukları, yandaşları, havuzcuları, bağışçıları, sünnetine uyan münafıkları, tanrı ilan eden müşrikleri delirmiş gibiler...
Tımarhaneye döndü memleket... Tabanı akıl tutulmasında partinin...
O koyun sürüsüne döndürdükleri kitleyi hala sağlam sanıyorlar.
Putlar çatladı, yıkıldı yıkılacak!
Halk umurlarında değil zaten... üç-beş gün daha saltanat yaşamak, kıyıda köşede üç-beş kuruş daha nemalanmak için kandırmaya, uyduruk komplo teorileriyle seçimi atlatmaya çalışıyorlar.
Devşirme Takvim’in yazarı Ergün diye biri...
31 Mart’taki elektrik kesintisini ve savcının rehin alınışını akıllara zarar açıklıyor. Müthiş bir adam! Elektrik 10.36’da kesilmiş... Teröristler de 12.36’da savcıyı rehin almış... İstekleri yerine gelmezse 15.36’da öldürürüz diyormuş... Bu “36”larla mesaj veriliyormuş!
Ülke TV’den Hasan Öztürk, kanalında dâhice “Süleyman Şah yörük olduğu için gezginliğine devam ediyor” açıklaması yaptı, halk da inandı...
Yandaş Yeni Şafak yazarı Cem ise Assange'dan Ahmet Hakan'a, Ekrem Dumanlı'dan Snowden'a birçok ismi hedef alıp "İdam sehpaları hazır", "İbret alın" ve "Ağır bedel ödeyeceksiniz" tehditleri savuruyor...
Putları adına!
Yine Cem Küçük başkanlık sistemini daha hızlı kelle uçurmak için istiyormuş! Paraleli darmadağın etmek, şüphelendikleri herkesin kellesini uçurmak için istiyormuş!
TV’de açık açık putundan isteği var: Medyaya, mallarına, dergi ve gazetelerine el koyun!
Delirdiler, putları çıldırmış olmalı!
Ama...
Putlar önünde sonunda Hakk’ın önünde yıkılır.
İçine düştükleri stratejik çukurda debelenirken, şeytanın avukatlığına soyunanlar, velinimetlerini peygamber, tanrı vasıflı, Allah’ın elçisi ilan eden dangalaklar, üst üste yaşadıkları hezimetlerin sebebini bunlara yükleyip yeni putlar edinir, yeni rant kapıları bulur.
Hele 8 Nisan’ı bir bekleyin…
AKP’ymiş, saraymış, neler olacak görelim hele…
Mustafa ÖNDER
[email protected]