Yazıya başladığımda Ankara’da bombalar patlıyordu…
Başkentin göbeğinde onlarca can teröre kurbandı ama televizyonlarda cümbüş sürüyordu… Bir de Facebook ve Twitter’ı da kesmişlerdi ki millet gerçeği öğrenemesin…
Milli yas bile ilan edilmemişti…
Habertürk’te Murat Bardakçı, Orhan Pamuk diye birinin kitabından bahsediyordu…
Başkente yine terör ateşi düşmüşken…
Bay Ermeni sempatizanı kimbilir hangi AVM’de kitap pazarlamaktaydı…
Sürüye dönen kitleler…
O Nobel’i aldığında kutlamayan Ahmet Necdet Sezer kadar olamayan aydın sürüsü…
Bu şarlatandan imza alabilmek için parayla aldığı kitapla kuyrukta bekleyen ve Türk romanı okuduğunu sana dandik okuyucu kitlesi…
“Nobel, Orhan Pamuk’a verilmiş bir ücrettir” diyen Demirtaş Ceyhun kadar solcu olamayan tatlısu devrimbazları…
“Pamuk kendi milli kimliğini reddettiği için bu ödülü almıştır” diyebilen Banu Avar kadar ulusalcı olamayan sahte Atatürkçüler…
Tahsin Yücel ve Emin Özdemir gibi dilciler kadar Pamuk’u eleştiremeyen öztürkçeciler…
Siz ya Türkçe bilmiyorsunuz ya da neyi okuduğunuzun farkında değilsiniz.
Alın size onun Kara Kitap ve diğer “karanlık” kitaplarından birkaç satır:
"Çocukluğunda kız kardeşi ile tarlada karga kovalayan sapık bir padişah"…
"Sonra kasaba alanına dolanır. Atatürk heykellerine sıçan güvercinleri ayıplar..."
"Atatürk kendini içkiye vermiş meyhane kalabalığına, cumhuriyeti emanet etmiş olmanın güveniyle gülümsüyordu..."
"Atatürk'ün leblebi zevkinin ülkemiz için ne büyük felaket olduğunu..."
"Sonra bir cumhuriyet, Atatürk, damga pulu havasına girdiğimizi hatırlıyoruz..."
Bu sözler neyin kini? Bilmem Prof. Fahir İz’in şu sözlerine katılır mısınız: "Bunlar kitaptan çıkarılsa hiçbir şey değişmez. Yalnız yazarın kimi ruhsal gereksinimleri tatmin edilmemiş olur!"
Bu Pamuk efendi, İsviçre'deki haftalık bir dergiye "Bu topraklarda 1 milyon Ermeni 30 bin de Kürt öldürüldü" diyen adamdır.
Bu Fransız Legion D'honneur ödüllü Pamuk efendinin kitapları ne hikmetse çok satıyor ama okunmuyor! Yani yazarlığından çok spekülasyondan nemalanıyor… Perinçek, Alemdaroğlu ve İlhan Selçuk’un tutuklanmasını Pamuk’u öldürme planlarına bağlayan Fransız Basın Ajansı’nın sansasyonu bile çıkarıldı…
Ama hakikat saklanamıyor elbette.
“Nobel, Türkiye ve Türkçeye değil, Orhan Pamuk’a verilmiştir. Türkçesi kötü. Nobel’i verenler Türkçesini okusaydı aynı değerlendirmeyi yapmazdı” diyen Oğuz Demiralp kadar samimi ve dürüst olamayan eleştirmenler piyasada.
Ama Murat Bardakçı gibi bilinçli kalemler de onun Beyaz Kale adlı romanında Fuad Carım’ın Kanuni Devrinde İstanbul adlı kitabından intihal yaptığını açıklamış, bu densizin kişiliği ne olursa olsun tarihçi Reşat Ekrem Koçu’ya kendi reklamı için National Geographic’te atmadığı bok kalmadığını da anlatmıştı.
Bay Pamuk, “HDP’ye oy vermekten memnunum” diyor sağda solda… Herhalde bugün başkentteki katliamdan pek hoşnut olmuştur yoldaşları adına ve ellerini ovuşturmaktadır!
Ve siz ey bu adamı okuyanlar, imza gününde parasıyla kuyruğunda bekleyenler, bari onun kim olduğunu ve maskesini bilerek okuyun okuyacaksanız…
AVM’de son romanı Kırmızı Saçlı Kadın’ı imzalıyor beyefendi…
“Anası ile yatan oğullar”ı anlatan sapıklığı roman diye AVM kuyruklarında parasıyla alan kitle hangi milletten Rabbim?
Yine Murat Bardakçı açıp bakmış kitaba. Mideniz, ahlakınız ve Türklüğünüz kaldırabiliyorsa siz de bir paragrafını okuyun bakalım:
“...Bir dönem skandal ve cinayet haberlerini öne çıkaran gazeteleri Oidipus ve Rüstem benzeri hikâyelere çok rastladığım için okudum. İstanbul’da iki çeşit hikâye okur tarafından çok seviliyor, ucuz gazetelerde çok yayımlanıyordu. Birincisi; oğlu askerde, hapiste, uzaktayken babanın, genç ve güzel geliniyle yatması, olayı fark eden oğulun babayı öldürmesiydi. Çok işlenen ve sayısız çeşitlemeleri olan ikinci cins cinayet ise, cinsel açlık içindeki oğulun, bir cinnet anında zorla anasıyla yatmasıydı. Bu oğulların bazıları kendilerini durdurmaya ya da cezalandırmaya çalışan babalarını öldürüyordu. Toplum tarafından en çok nefretle karşılanan oğullar bunlardı: Ama toplum onlardan babalarını öldürdükleri için değil, zorla analarıyla yattıkları için nefret ediyor, adlarını bile anmak istemiyordu. Baba katili bu oğulların bazıları bir pisliği temizleyerek nam yapmak isteyen hapishane ağaları, kabadayılar veya kiralık katil adayları tarafından öldürülüyordu. Bu cinayetlere devlet, hapishane yönetimi, gazeteciler, hatta toplum karşı çıkmıyordu...”.
Söyleyin şimdi “Çüşşşş!” dememek mümkün mü?
Okuduğunuz roman mı yoksa beynindeki lağımdan Türklüğe bok atma edebiyatı mı?
*
TÜRK MİLLETİNİN BAŞI SAĞ OLSUN! ASLA ALIŞMAYACAĞIZ, YILMAYACAĞIZ, İÇİMİZDEKİ İHANETİ MUTLAKA ÇÖZECEĞİZ!